Evet ey insan! Sende iki cihet var: Birisi icat etmek, ortaya bir şey koymak cihetidir. Vücuda getirmek kabiliyetidir. Hayırlı güzel işler yapmak keyfiyetidir. Müsbet ve olumlu işler yapmak vasfıdır.
Diğeri tahrip edici olmandır. Yokluğa sebebiyet verebilmendir. Şer olan fiil ve eylemde bulunabilmendir. İnkâr edebilmen, Hakkı reddetmen ve dış tesir ve etmenlere açık oluşundur.
Birinci cihet itibariyle arıdan, serçeden aşağısın. Zehirli bir böcek sayılan arının; sırf şifa olan balı gibi bir şey yapabilir misin? Serçenin eşiyle defaatla bir araya gelme enerjisini sen gösterebilir misin?
Birinci cihet bakımından sen; sinekten, örümcekten daha zayıfsın. Sivrisineğin iğnesinden bulaşan mini minnacık bir mikroba yenik düşmektesin. Örümceğin kurduğu ağın sağlamlığını sağlayamamaktasın.
İkinci cihet itibarıyla dağ, yer, göklerden geçersin. Yere göğe sığmazsın! Var mı benim gibisi der, atıp tutarsın. Onların çekindiği ve aczlerini belli ettikleri bir yükü kaldırırsın. Onlardan daha geniş, daha büyük bir daire alırsın.
Çünkü sen, iyilik ve icat ettiğin vakit, imkânın nisbetinde yalnız elin ulaşacak, elin erişecek derecede, kuvvetin yetişecek mertebede iyilik ve icat edebilirsin. Eğer fenalık ve tahrip etsen, fenalığın, tecavüz ve tahribin yayılır.
Meselâ küfür, inançsızlık, Hakkı inkâr bir fenalıktır. Bir tahriptir. Bir tasdiksizliktir. Çünkü varlıkların varoluş gayesini yıkıyor, yok sayıyor, varlıklarını gayesizlik ve hiçliğe kurban ediyorsun.
Fakat o tek seyyien ve kötülüğünle; bütün kâinatı, tüm evreni tahkir ediyor, hor görüyor, hiçliğe mahkûm ediyor. Yaratılışlarını boş ve mânasız sayıyorsun. Bu ise bütün Esma-i İlahiye’nin, Allahın tüm güzel isimlerinin çürütülmesi, yok sayılması demektir.
Dahası bütün insanlığın kıymet ve değerden düşürülmesine yol açar. Daha doğrusu bizi böyle olumsuz ve yanlış bir mânaya götürür.
Çünkü şu varlık âleminin yüksek bir makamı, önemli bir görevi vardır. Zira onlar Rabbanî bir mektupturlar. Yaratıcıdan yaratılanlara mesaj taşıyorlar. Zira onlar Sübhanî ve İlâhî birer aynadırlar. Zira onlar İlâhî birer memurdurlar.
Bizlere hizmetle mükellef ve yükümlüdürler. Âdeta Rablerinden kullarına birer postacı hükmündedirler.
Küfür ve inançsızlık ise onları, Allahın isimlerine aynalık yapmaktan ve görevli oluş keyfiyetinden düşürmekte, manasızlığa mahkûm etmektedir.
Küfür; Hakkı görmezlik, Hakkı örtmek ise varlıkları -hâşâ- boş ve abes olarak yaratılmış olmak derekesine düşürür. Tesadüfün oyuncağı yapar.
Küfür yani inançsızlık; varlıkları yokluğun ve ayrılığın harabiyet vermesiyle çabuk bozulup değişen birer fani ve önemsiz maddeler hükmüne sokar. Kıymetsiz yapar. Hiçlik mertebesine indirir.
Küfür yani inançsızlık; bütün kâinatta ve mevcudatın aynalarında, tecellileri ve güzellikleri görünen İlahî isimleri inkâr ettirir. Küçük düşürür.
Küfür yani inançsızlık; insanlık denilen bütün İlahî kutsal isimlerin tecellilerini, yansımalarını güzelce ilan eden bir hikmet manzumesinin bir kasîdesi olan insanı o yüksek mertebesinden indirir.
Küfür yani inançsızlık; bakî bir ağacın cihazlarını içeren çekirdeğe benzer. Açık bir kudret mucizesi olan insanı, o yüksek mertebeden indirir.
Küfür; en büyük emaneti, emanet-i kübrayı uhdesine yani üstüne almakla yer, gök ve dağdan üstün olan insanı; o yüksek yerden indirir.
Küfür; meleklere karşı üstünlük kazandırılmış olan, yer kürenin halifelik mertebesine sahip kılınmış bulunan insanı; en zelil, fani bir hayvandan daha aşağı, daha zayıf, daha âciz, daha fakir bir derekeye atar.
Küfür; insanı mânasız, karma karışık, çabuk bozulur bir âdi levha derekesine indirir.
İnsanda iki cihet var demiştik. Biri müspet, olumlu hayırlara vesile oluş ciheti. Diğeri menfî, olumsuz, şer ve kötülük yapan yönü.
Birinci vasfın gereği; icat ve hayırda güç ve iktidarın pek azdır. Bir evi bir günde yıkar; yüz günde yapamazsın.
İkinci niteliğin gereği olarak nefs-i emmaren; o kötülüğü çok emredici nefsin tahrip ve şer bakımından sonsuz fenalık ve kötülükler yapabilir.
Fakat enaniyet ve benliği bırakır. Hayrı ve vücudu Allahtan ister. Şer ve tahripten vazgeçer. Nefse güvenmekten cayar, istiğfar eder. Allahtan bağışlanmayı istersen.
İşte ancak o zaman tam bir abd ve kul olursun. Sonsuz sayıda kötülük ve şer yapma kabiliyetin; sınırsız derecede hayır ve iyilik yapma istidadına dönüşür.
Böylece “Ahsen-i Takvîm” / “En Güzel Kıvamda Oluş” kıymetini alır. “Âlâ-yı İlliyyîn”e / “Cennetin En Yüksek Derecesi”ne çıkar / “En İyilerin ve En Kâmillerin Allah Katındaki Makamı”na yükselirsin.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981