banner1024
      İnsanoğlunun kötü giden her şeye dair bir bahanesi daima hazırdadır .
Efendim bizim bahanemizde lise yıllarından beri Divan Edebiyatı’nı pek tanıyıp  sevemeyişimizin nedenini o günün eğitim sistemi ve hocalarına bağlamak . Dedik ya bahane cepte hazır belki de biz öğrenci olarak daha duyarlı daha araştırmacı olsaydık yollarımız elbet bu büyük şahsiyetlerle kesişirdi . 
      Dibacemize ara verip başlayalım mı Divan Edebiyatı’nın son büyük şairi ; Şeyh Galip’i biraz daha yakından tanımaya . 
1757 yılında İstanbul’da dünyaya merhaba diyen Şeyh Galip’in asıl adı Mehmed Esad’dır .Annesi Emine Hatun , babası Reşid Efendi , dedesi ise Mevlevi tarikati aydınlarından Mehmed Efendi’dir . Kültürlü bir ailede yetiştiğinden aldığı eğitim ve terbiye onu genç yaşta olgunlaştırmış , Türk Edebiyatı’nın mesnevi türündeki eşsiz eseri ‘’ Hüsn ü Aşk’ı henüz yirmi altı yaşındayken yazmıştır . Galip ,  ilimle uğraştı eserler meydana getirdi , yazdı söyledi , önce Galata Mevlevihanesi ardından Konya Mevlana Dergâhı’nda çile yıllarına çekildi . Ardından İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi çile ve hücre günleri derken Sütlüce’deki evinde 1791 senesine kadar şeyhlik yaptı . Divan Edebiyatı’nda tasavvufun Mevlevilik koluna en fazla bağlı kalan şairlerinden oldu . Tek varlık inancı , ilahi aşk , hoşgörülülük , insanın yüceliği ilkeleri onun vazgeçilmeziydi .
Sembolizme benzeyen şiir çığırını açan Şeyh Galip , bir şeyler söylerken başka bir şeyleri kastediyor ve yenilik özlemiyle mecazlarla yazdıkları daha da kıymetli hale geliyordu .
Eserleri ; Divan(Şiirler) , Hüsn ü Aşk(Güzellik ve Aşk)(Mesnevi) , Şerh-i Cezîre-i Mesnevî…
Her fani nasıl ki bir gün ölümü tadacaktır işte tarih 1799 yılını gösterirken bu büyük usta da İstanbul ‘ da gözlerini hayata yumarak ebedi istirahatgâhına çekildi . Mezarı Galata Mevlevihanesi ‘ nin avlusundaki türbesindedir bugün . Gelin hep beraber yıkalım körlük duvarımızı ve geç te kalsak Galip’in şiirlerine kulak verelim . 
‘’ Hüsn ü Aşk’tan (Fahriyye-i Şâirâne) ‘’ ;
       tarz-ı selefe tekaddüm ettim
       bir başka lügat tekellüm ettim
       ben olmadım ol gürûha pey-rev
       uymuş belî Gencevî’ye Hüsrev
       billah bu özge mâcerâdır
       sen bakma ki defter-i belâdır 
       zannetme ki şöyle böyle bir söz
       gel sen dahi söyle böyle bir söz
       erbâb-ı sühan tamâm malûm
       işte kalem işte kişver-i Rûm
      gördün mü bu vâdi-i kemini
      divân yolu sanma bu zemîni
      engüşt-i hatâuzatma öyle 
      beş beytine bir nazîre söyle
      az vaktde söyledimse anı
      nâ-puhteliğin değil nişânı
      gördük nice şâhlar gedâlar
      bir anda yapar anı babalar
      gencînede resm-i nev gözettim
      ben açtım o genci ben tükettim
      esrârını Mesnevî’den aldım
      çaldımsa da mîrî malı çaldım
      fehmetmeğe sen de himmet eyle 
      ol gevheri bul da sirkat eyle 
      çok görme bu hikmet-i beyânım
      tevfîka havâle eyle cânım
      în dem ki zi şâirî eser nîst
      sultân-ı sühan menem diğer nîst 
         Sibel Çakcak
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981