Geçmiş zaman olur ki, Hayali cihan değer… Dün sabah, Sıla-i Rahim kültürünü ifa etmek için doğduğum memleketim, Ata dede diyarı Karadeniz'in incisi, fındığın başkenti, kirazın ana vatanı Giresun'a Uçakla giderken geçmişi ye yad ettim. İlk kez İstanbul'a 1976 yılının eylül ayında 16 yaşındayken kara yolu ile Ankara üzerinden 20 saatte gelmiştim. Yollar çok uzun, otobüsler eski, yollar bozuk, çocuk ağlamaları ve Sigara dumanı ve sıkıntılı yollardan ulaşım sağlıyorduk.
O günlerden, bu gün 1 saatlik uçak yolculuğu veya 9 saatlik kara yolu ile gidip gelinen günlere geldik. Geçmişi ve geldiğimiz yerleri unutmayalım. Ata dede memleketimizi ziyaret ederek sılayi Rahim kültürünü yaşatmalıyız. Oğuz Türklerinin Çepni boyu tarafından vatan yapılan. Giresun'a siz değerli arkadaşlarımın selamlarını götürüyorum.
GİRESUN’A KÜLTÜR YOLCULĞU
Çocukluk yıllarımızı geçirdiğimiz yerlere gitmeli, ata ve dede memleketlerini unutmamalıyız. Dinimizde Sıla-i Rahim kültürü önemli yer tutmakta. Mutlaka yılda bir kez ata ve dede memleketlerini ziyaret etmeliyiz. Çocukluk yıllarımızı geçirdiğimiz yerleri, dede mezarlarını, çocuklarımızı ve torunlarımızla ziyaret etmeliyiz. Ben Doğu Karadeniz’de Devri Alem kameralarıyla belgesel çekerken sizleri çocukluk yıllarımı geçirdiğim Giresun’a götürmek istiyorum.
KÜLTÜR, TARİH VE TURİZM’DE MARKA ŞEHİR GİRESUN…
Dalları filizlerle bezeli yaşlı bir Osmanlı çınarıyım…. Her gün yeniden doğuyorum… Geçmişim tüm kültürleri kucaklar…Adım ne olursa olsun binlerce yıllık kültür ve medeniyeti’ nin birikimiyim. Ben karadeniz bölgesi’ nin Kültür tarih ve tabiat, ile Fındık ve kirazın başkenti, Marka şehir Giresun’um..
Bin yılları, beş bin yılları devire devire bu güne gelmiş bir medeniyetler beşiği Adım başı tarih. Adım başı geçmişten izler taşıyor. Adım başı doğal güzellik yurdu burası. Adım başı kültür ve tarih . Heran yeniden keşfedilmeye hazır. Duyulmamış sözleri, tam olarak yazılamamış tarihi, hakkı ile anlaşılamamış hak aşığı gönül sultanları .. dinlenememiş halk ozanları, hikayeleri destanları masallarıyla bitmez tükenmez bir bölge Giresun..
Boy boy tepeler, göz alabildiğine yeşil bağ ve bahçeler… burası Türkiye’nin en önemli kültür ve turizm bölgelerinden birisi.. Devr-i Alem ile Giresun’un kültür ve medeniyet tarihine yolculuk başlıyor.
DOĞU KARADENiZ’İN MERKEZİ GİRESUN
Giresun, Karadeniz Bölgesinin doğu kesiminde yer alan önemli bir liman şehrimiz. Doğudan Trabzon-Gümüşhane, batıdan Ordu-Sivas, güneyden Sivas-Erzincan illeri, kuzeyden de Karadeniz ile çevrili şirin bir ilimiz.
Giresun, Karadeniz’in tek adasının karşısında, denize doğru uzanan bir yarımadanın üzerinde kurulmuş. Eski adı Kerasus. Kerasus zaman içinde Giresun’a dönüşmüş. Kerasus adının bölgede bol yetişen Kiraz’dan geldiği rivayet edilir. Bir başka kaynağa göre bu isim yarımadanın denize doğru bir boynuz gibi uzanması dolayısı ile ” Boynuz” anlamına gelen Kerastan üretilmiş.
Geçmişi çok eskilere dayanan Giresun’un tarihi Hititler dönemine kadar uzanıyor.Şehir, Hititler döneminde kurulmuş Aziz ülkesinin sınırları içindeydi. Kiresus adlı bir yerleşim yerinin veya kalenin, M.Ö 670’lerde Karadeniz bölgesinde Koloniler kurmaya başlayan Miletoslular tarafından kurulduğu ileri sürülür. M.Ö 183 yılında Pontos kralı I. Farnekes tarafından bugünkü yerinde kurulduğu söylenir. Giresun, Pontusluların ardından M.Ö 64’de Pompeius tarafından zapt edilmiş. şehir, Romalıların idaresinde Bizans’ın denetimine girmiş. 1071 yılından sonra hızlanan Türk fetihleri esnasında Keresus’un Selçukluların hakimiyetine girdiğine dair herhangi bir bilgi yok. Ancak, Haçlıların İstanbul’u işgalinden sonra Trabzon’da kurulan Rum İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kaleye yönelik Türk akınları sürmüş. 1300 yıllarında Çepni Türkleri tarafından kalenin zapt edildiği tahmin ediliyor. Giresun’u fetheden ilk Türk fatihinin adı Kuşdoğan Bey’dir. Kelkit Vadisinden gelip Harşit Irmağı boylarına yerleşen Çepniler 1300 yılında sahile kadar gelmişler. 1368 Temmuzunda Osmanlı akıncılar bölgeye akınlar düzenledi.Kerasus bir süre sonra bölgedeki Türkmenler tarafından zapt edilmiş. Hacı Emir Bey’in oğlu Süleyman Bey 1397 ilkbaharında Giresun’u kuşatıp aldı. Süleyman bey, Kadı Burhanettin’e gönderdiği fetihnamede İslam devletinin başından bu zamana kadar Giresun’a hiç bir müslümanın eli erişmemiş ve hiç kimse onu açamamıştır” diyerek başarısının çok mühim olduğunu ifade ediyordu.Pontus Rum iparatorundan bile vergi alan Giresun Fatihi Süleyman Bey’in ne zaman vefat ettiği, Giresun’un hangi tarihte tekrar Trabzon Rum İmparatorluğu’nun eline geçtiği hakkında bilgi yok..
KURTULUŞ SAVAŞINDA GİRESUN UŞAKLARI
Kurtuluş savaşında Giresun İşgale uğramamıştı, ama Giresunlu “bana ne” dememiş; sadece bölgesini çiğnetmemekle kalmamış, “Giresun Uşakları” diye adlandırılan Hüseyin Avni Bey komutasında 42. Alayı, Osman Ağa komutasında 47. Gönüllü Alayı Teşkil ederek Kurtuluş savaşına katılmayı, vatanın işgal altındaki diğer parçalarına yardımı, daha doğrusu yardım için ölüme koşmayı bir vatan borcu bilmiş, bütün bir alayını başlarında Hüseyin Avni Alparslan olmak üzere Haymana’da şehit vermiş. Büyük taarruz ve Kocatepe zaferlerinin kazanılmasında önemli görevler üstlenen ve 27 Ağustos 1922′de Yunanlılardan Afyon’un İscehisar kasabasındaki Dede sivri tepesini geri alırken şehit olan 47. Alayı erlerini anmak için Genelkurmay Başkanlığı ve İstanbul’da kurulu Giresun Dernekleri tarafından Giresun şehitliği yaptırılmış. Burada her yıl 29 Ağustos’ta yapılan devlet törenine çok sayıda Giresunlu katılıyor. İsçehisardaki Giresun şehitliğinde Balkan, Kafkas, Yemen, Çanakkale ve Sarıkamış savaşlarında şehit,gazi ve esir olan Giresunlular için her yıl mevlit okutulup dualar ediliyor.