banner1006
      “Avustralya'da yaşayan...Dr. Rıdvan Beşiroğlu'nun paylaştığı hikâye:
     “ABD'de bir askerî okulda ders olarak anlatılan HOROZ VE TİLKİ HİKÂYESİ:
     “Öğrenciler sınıfta hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış. Filmin adı 'Küçük Tavuk.' Bir kümes var. Kümeste birçok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor. Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor.
     “Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor.
     “Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar.
     “Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.
     “Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor. Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor.
     “Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor. Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor.
     “Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor.
     “Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor. Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor.
     “Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes(teki tavuklar) mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.
     “Çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, 'İŞTE  ÜÇÜNCÜ DÜNYA  ÜLKELERİ  BÖYLE  YÖNETİLİR.' diyerek derse başlamış.” (Mehmet Nuri Kaynar, Önce Vatan, 5 Ağustos 2015, s: 4)
x
      Bu çok anlamlı ve o nisbette düşündürücü hikâyenin zihinlerde oluşturacağı sorulara toplu bir cevap niteliğinde, bazı yorumlarda bulunmak istiyorum:
     ABD,  AB, İsrail ve Rusya dışındaki her ülke; hikâyedeki kümes hükmündedir. Bilhassa Orta Doğu ülkeleri.
     Acı da olsa Türkiye'yi de bazı hususlarda bu kümeslerden biri olarak düşünebiliriz.
     Zira bir ülkenin ele geçirilmesinin veya o ülkede müessir ve etkili olmasının yolu, özellikle o ülke aydınlarının zihinlerini fetihten / zihinlerine girmekten; yâni o ülke aydınlarının kendileri gibi düşünmelerini sağlamaktan geçer.
     Nitekim bunda da muvaffak olmuşlar, kimi aydınların kafalarına girmeyi başarmışlardır.
     Ne yazık ki, diğer devletlerde hainler halkın içinden çıktığı hâlde, Türkiye'de hâinler aydınlar arasından çıkıyor. Binaenaleyh güya insanlık değerlerine hassas, fakat aklî ve siyasî muhakemeden / hüküm yürütmekten mahrum ve yoksun kimi münevverlerin yaptığı fenalığı; akıllı düşmanlar yapamıyor. Fakat ne yazık ki, dış düşmanların yapamıyacağı kötülük ve hattâ hainlikleri “İyilik yapıyorum!” zannıyla maalesef, kendi insanımız işlemekten çekinmiyor.
3697
x
     Kritik anlarda görmüş geçirmiş devlet adamları veya büyük ilim ehli, özellikle geçmişi çok iyi bilen kâmil insanların; genç nesilleri aydınlatması, ikaz ve ihtarda bulunması, tehlikelere karşı gözlerini açması; zehirin altın kupa içinde sunulduğundan haberdar ederek, halkın uyanık olmasını sağlamaları; o gibi bilge kişilerin böyle zamanlarda behemehâl harekete geçmeleri gerekir.
x
     Türkiye'nin dünyanın önemli başkentlerinde sefir ve elçi olarak bulunmuş, çok değerli, tecrübeli, bilgili ve bilge nice insanı var. Ne yazık ki, olanları köşelerinde ibretle, üzüntüyle ve endişeli gözlerle takip etmektedirler. Bir Allah'ın kulu çıkıp da onların siyasî görüş ve düşüncelerinden istifadeyi akıl etmemektedir. Oysa istişare ve danışmaya ne de çok ihtiyacımız var.
     x
     Gerçek tarih şuurundan mahrum, tarihî hakikatlere karşı kulakları tıkalı, “Kökü mazide olan âti olmak” hükmüne yabancı, “Ben her şeyi bilirim!” iddiasında bulunarak kulaklarını; ikaz edici, hatırlatıcı, samîmî sözlere karşı kapatan siyasîler; hikmet ilminden bîhaber olarak gerçekleri göremiyorlar. İndî kararlarla yanlış adımlar atmaktan -ne hikmetse- kendilerini alamıyorlar!
     x
     Daha önce belirttiğim gibi ABD, AB'nin kilit ülkeleri ve İsrail gibi devletlerin: “Parçala, böl, yönet.” hükmünü -kendi halklarına rağmen- resmen uygulayan siyasîler; kendi menhus ve uğursuz menfaat ve çıkarları için, bilhassa Orta Doğu ülkelerini kana bulamaktan âdeta büyük bir zevk almaktadırlar. Bu bakımdan başta Türkiyemiz olmak üzere, İslâm Ülkeleri onların sahte tebessüm ve gülücüklerine asla kanmamalıdırlar.
     Heyhat! Menfî Batı'nın içimizdeki uzantıları; yaldızlı, cafcaflı kelimelerin arkasına sığınarak yanlış tefsir ve siyasî yorumlarda bulunuyorlar! Mücerret ve soyut düşünüyorlar! Muktezayı hâli yâni durumun gereğini nazarı itibara almıyorlar! Zatında doğru olan çok şeyin; tatbik ve uygulanması hâlinde, ne kadar yanlış ve zarar verici olduğunu, hiç ama hiç düşünmüyorlar! Halbuki nice kimse vardır ki, iyilik zanniyle ne büyük fenalıklara yol açtıklarının farkında bile değildirler!  
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

banner934