banner1001
 Koskocaman beyaz bir sayfa gülümseyerek bakıyor ekran karşısındaki mevcudiyetimize .
Kalemin yerini bilgisayar klavyesinin soğuk tuşları alıyor gibi görünse de sevdanın sağlam atılmış temelinde ne ekran ne klavye , kağıdın ve yaprağın tahtını sarsamaz nazarımızda , teknolojide bir yere kadar değil mi ya !
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olur da bembeyaz çehreli kağıtla kara yağız kalemin bin yıl hatırı olmaz mı hiç .
Oku ve yaz , yaz ve çiz , çiz ve anlat mizacındaki çember dönmeye devam ettikçe durup dinlenmeden seyyahlığa devam .
Bir nefes alışla başlayan ömür bir nefes verişle biteceği günü beklerken ne hikayeler sığar farkına varmadan tükettiğimiz sayfalar arasına . Kaf Dağı’nın ardından mucizevi kelimeler aramaya gerek yok , sadece yazmaya başlayın yeter gerisi kendiliğinden dökülecektir yaprak misali adımlarınızın önüne .
Yüreğinizin sesine kulak kabarttığınızda kıyıda köşede saklı kalan ve ufacık bir dokunuşla  açığa çıkan hazinelere siz de şaşıracaksınız emin olun .
Uğultuların eşiğinde durup bakarken gök kubbeye , yer kubbenin selamını esirgemeden gönderir varlığınız , kabına sığmayan cengaver evrene . 
Yaşıyor ve yaş alıyoruz her taze günden , birileri giriyor hayatımıza birileriyse usulca çıkıp gidiveriyor . Kalanıyla da gideniyle de mutluysak halimize amenna . 
Planlı programlı atılan imzalardan plansız programsız varılan yolların  sonuna dek ilerledikçe ilerliyor hayat . Seviyor seviliyor öfkelenip öfkelendiriyoruz evet bu bizim gerçeğimiz .
Kışlar soğuk yazlar sıcak baharlar ılık geçer ve her gönül kendi payına düşen mevsimi bir başka kuradan bazen rızasıyla bazen de rızası olmadan seçer .
‘’ Bırak dönsün koca dünya ‘’ der insanoğlu kendine , sen içindeyken de sen içinde yokken de . 
Nehirler baş aşağı akıp giderken rüzgârlar ninnisiyle ona eşlik edip dururken tabi ki döner kâinat usuldan usuldan yaradılış gayesine hakkıyla uyarak .
Boş sayfalara yazılan nameler doldurur çelikten posta kutularımızı . Hâlâ yazanlarımız varsa bir yerlerde ve hâlâ çalıyorsa postacı kapımızı daha ne isteyelim ki söylenip durduğumuz şu fani tabelalı âlemden .
Her kalem tutuşumuzda koskoca bir ağacın gövdesine dokunuyormuşçasına tebessüm ederken çehremiz , kıymetini bilemediğimiz anların üstünden sekerek geçelim haydi biz .
Klavyeye de uzansa parmaklarımız hasbihal ettiğimiz kaleme de gölgemizden ferda adına bir şeyler düşürmeli hayat sandalının derinlerine .
Kısa yahut uzun hiç fark etmez cümlelerimiz yeter ki en doğalından en doğrusundan tutunsun eller alfabenin kuyruğuna .
Dünya kimseye kalmıyor azizim kalmamakla da iyi ediyor . 
Küçücük bir damla sudan selamlayarak başladığımız hayat serüvenimiz bir gün bir musalla taşında sonlanıverecek . İki arada bir derede koşuşturup dururken tıpkı baş aşağı akan nehirler gibi akıp gidecek ömür . Bir de bakacağız ki biz buralara nerelerden gelmişiz diye kurulacak cümlelerin nihayetinde koyulacak noktalar .
Henüz açacak papatyalar laleler görecek baharlar var , yazılacak söz anlatılacak hikaye , dokunulacak hayatlar , öyleyse durma yolcu her yol üstünde beklese de garip bir hancı !..
  
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

banner934