Nedir kayıp yahut ta ne değildir ? Fiilin kökünden gövdesine kadar esrarengiz bir fırtına akar gider uzaklara . İç dünyadan başlayıp dışarıdaki dünyaya savrulur tüm yankılar kaybettim kaybettin kaybetti peki ya biz siz onlar !
Hiçbir şeye sahip olmadan sahipmiş rolünü oynamak ne komik değil mi ? Ödünç giysiler giydirilmiş yapma bez bebekler gibiyken başımızda gezen kibir ve bencillik bulutuna sıkıca sarılıp birer figüran olduğumuzu unutmak ve evrenin sahipliğine soyunmak , vademiz dolduğunda bırakıp gideceğimiz faniliğe sımsıkı ama sımsıkı sarılmak belki de en güzel oynadığımız trajikomik rolümüz olsa gerek .
Nefes alıp verdiğimiz her an bizi hayata kördüğüm misali bağlamakta sevdiklerimizin haddi hesabı yok hele hele tutunduklarımızın . Gördüğümüz her şey bizim olmalı sadece bizim ve ilelebet te öyle kalmalı . Toprağın üstünde salınan canlı cansız tüm değerler başucumuzda emrimize amade beklemeli bizi .
Faniliğini sorgulamaktan bihaber bireyler olup çıkarken bugün , kaybedilen elimizden kayıp giden değerlerimiz derinden sarsmakta hepimizi , hazırlıksız korkularla boğuşmakta tüm yeryüzü .
Niçin ? Oysa hayatın formülü çok basit yaratılmak belli bir süre bu evrende var olup hayat rolümüzü hakkıyla oynamak ve bir gün çekip gideceğimiz ebedi yolculuğumuza kendimizi ufak ufak hazırlamak . İşimiz gücümüz , mevki ve makamımız , eğitim ve kültürümüz , yetiştiğimiz coğrafya neresi olursa olsun önceliğimiz ademoğlu düsturuyla insanca yaşamak , yaşayıp giderken de ardımızda güzel izler bırakmak olmalı .
Umarsızca sahiplenmemeli hayatı ama hayatın ortasında da umarsızca nefes almamalı değil mi ya ! Kıymet verdiğimiz değerler bir bir yitip giderken zamanı suçlu ilan eden vurdumduymazlardansak maddi vazgeçilmezliklerimiz maneviyatımızın önüne geçmiş se , edep ve haya sadece maziden kalan birer hatıra ise korkulacak daha büyük ne kaybımız olabilir ki ?
Sevgi , aşk hak ettiği manânın özünü çoktan yitirmişken günübirlik korkularımıza devam edelim biz birbirimizin gözünün içine bakıp yalanlar söyleyelim sonra da iki rekatlık abdest suyuyla yıkanalım kirlerimizden . Bu kadar kolay mı temizlenmek ve her şeyi sistem bozukluğunun üstüne atıp sıyrılıvermek .
Bir iki üç tıp derken çocuklar belki de en çetin korkuların en temiz kayıpların asıl farkında olan varlık yalnızca onlar !..
Kaybetmek ; aileyi , eşi , işi , arkadaşı kaybetmek ; kiremit renkli düşleri ısıtan altın sarısı güneşi , tebessümle göz kırpan ayı , yıldızı , bulutu , yağmuru ve gecenin kılıfında açan nazlı umutları kaybetmek ; pak alınlardaki şerefli secde izini ve o izin en kıymetli şerefi insan ismini .
Bugün Araf’ta bir dilenci misali gezinen gönülden yarın ne çıkacak bilinmezken heybeden , ömür terazisini ansızın yitirmek belki de en dokunaklı hikaye elimizdeki .
Sibel Çakcak