Evlatları babalardan, sevenleri sevdiğinden ayıran cezaevi 'Ulucanlar'
Ulucanlar Cezaevi 1925 yılında Cumhuriyet dönemi öncesinde mezarlık olduğu bilinen bir tepe üzerine kuruldu. Cezaevinin kapalı kısmı 2008 yılında Sincan'a taşındı. Tam 81 yıl boyunca acıları ayrılıkları işkence ve infazları içinde barındıran bu cezaevinin kapıları 2011 yılında müze olarak yeniden açıldı. Nice gazeteci edebiyatçı ve siyasiler bu cezaevinde yargılandı, idam edildi. O dönemde cezaevinin kapıları, ne olduğunu bile anlamadan hapsedilen insanların aileleriyle dolup taştı. Bir kez olsun yakınlarını görebilmek için anneler çocuklar eşler günlerce cezaevi önünde beklediler. İçeride ise umutla yolları ayrılmış, sırf siyasi görüşleri ya da ortaya koydukları edebiyat eserlerinden dolayı karanlık zindanlara hapsolmuş kişiler vardı. Bülent Ecevit, Muhsin Yazıcıoğlu, Fethi Gürcan, Fikri Arıkan, Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek gibi isimlerin yolu da bu cezaevinden geçti. Tecrit odaları, hücre ve avlulardan oluşan cezaevinde idam ile cezalandırılanlar 'ulu kavak' ismi verilen darağacında asıldı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Necdet Adalı, Erdal Eren, Fikri Arıkan ve daha birçok kişi ulu kavakta can verdi. Yaşına, nedenine bakılmaksızın tecrit edilen mazlumların, günümüze ışık tutmuş fikir adamlarının ve siyasetçilerin ağır işkencelere maruz bırakıldığı cezaevi, tıpkı üzerine kurulduğu topraklar gibi 81 yıl boyunca mezar olmaya devam etti. 2011 yılında Altındağ Belediyesi tarafından müzeye çevrilen Ulucanlar Cezaevi, geçmişten ders almak ve idam edilen, işkencelere maruz kalarak çok zor zamanlar geçiren kişileri anmak için ziyaret etmeye değer bir yer oldu.