KÜLTÜR VE SANAT:
KOŞYAZ PLATFORMU BU HAFTA ANNELER İÇİN YAZDI

10 Mayıs 2019 Cuma 13:29

YİNE MAYIS GELDİ ANNE

Gökyüzü ağlıyor yer çatlamıştı kuraktan
Kulağımda içli ezgi gibi dinmeyen o ses
Hasretle tükenen son nefes..
İşte Mayıs ayı /işte o buruk gün yine geldi anne

Hava mı puslu, etraf mı tam aydınlık değil
Gecenin alaca karanlığı çökmüş gibi
ölü çiçekler yağıyordu üzerime
Yüreğim avcuma düşmüş 
kızıl cehennem narında yanan,
Mayıs ayının acısı sarmıştı her yanımı...

Göçebeler gibi şehrin sıkışmış bir köşesinde,
O mutlu kadın rolünü oynayan benmiyim
Sürekli tepemde esen rüzgarın uğultusu
dinmek bilmeyen fırtına sanki bedenimi esir almış, savurup duruyordu yerden yere...

"Ve her sefer vurulup yere düştükçe
yeniden kalkıp yürümekten yoruldum anne"

Ruhumu cellatlara teslim edip,
arınmak istiyorum beni acıtan tüm yaralardan..

Biliyormusun anne o da gitti uzaklara! 
Yine geldi Mayıs ayı kapkara hüznüyle
Ve yine o buruk/o kara gün
Yapayalnız ve kimsesiz
Anne.................
Hacer Alioğlu YAKUTİ 
15.Mayıs 2006



EN ACI VEDA

YIL 2005…
Akşam olmak üzere. 
Sofra kurdum, eşimle akşam yemeği için sofraya oturmak üzereyiz. Birdenbire fenalaştım. Sofrada oturup yemek yiyecek takatim yok. Bütün hücrelerime kadar tarifi imkansız bir sızı hissediyorum. Sofrayı öylece bırakarak koltuğa uzandım.  
O akşam berat kandili. Af dileyenler için cennetin kapılarının açıldığı akşam. Ben de annemi arayarak, kandilini tebrik etmek istedim ama telefonlara kimse cevap vermedi.

“Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı.
Geceler ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı!” (A. Nihat Asya)
Saat 02:00 civarı
Henüz uyumamıştım. İçimde tarifsiz bir sükunet.
Birden telefon çaldı, merakla açtım. Herhalde kandilimi tebrik etmek isteyen bir yakınım olmalı. Bu saatte ilginç.
Arayan amcamın oğluydu. Israrla eşimi telefona istedi. Oysa eşim uyumuştu. Önemli olduğunu işle ilgili bir şey soracağını söyledi. Eşimle bir şeyler konuştular. Telefonu kapattıktan sonra eşim annemin rahatsızlandığını köye gitmemiz gerektiğini söyledi. 
Apar topar hazırlandık. Aynı zamanda akrabamız olan kapı komşumuz “sen metanetlisin” dedi. Ben ağlamaya başladım. Bir yandan da annemin iyileşmesi için dua ediyorum.
Sonra eşim, amcamın oğlu ve halamla yola çıktık. Yol boyu bir yandan sessizce ağlarken bir yandan da salavat getiriyor, annemin iyi olması için dua ediyorum. Ağzımı bıçak açmıyor. İçimden,  “Akşam saatlerinde beyin kanaması geçiren annemin yanında kalır ona bakarım” diye geçiriyorum. Arada yüksek sesle duamı ve temennimi dile getirdiğimde arabadakilerin  “tövbe esrağfirullah” dediklerini duyuyorum. 
Bir yerde mola verdik. Yolda bize yetişen bir akrabam:
“-Şengül, Allah sabır versin” dedi. 
“- Sağol,” dedim. Sonuçta hastalık da sabır gerektiren bir şeydi. Hele bu sevdiğin biri ise.
Köye yaklaştıkça telefonla arayanlar çoğaldı. Nerede olduğumuzu sorup duruyorlardı. 
Arabadakilerin “caminin oraya geliriz” dediklerini duyuyorum ama bir anlam veremiyorum. Yoksa…  Ama hala içimde bir umut.
Köye çıktık. Camiinin yanı oldukça kalabalık. Ağlayarak arabadan İndim. Artık her şeyi anlamıştım. Sessizce ağlamaya devam ederken babama sarıldım. Yüzü simsiyah olmuştu.  Babamı ilk defa böyle kederli gördüm. Sonra annemin cenazesini göstermek istediler. Ama ben kaşla göz arasında insanların içinden sıyrılıp caminin şadırvanına yöneldim. Abdest almak, annem son kez temiz görmek istedim. Herkes panikle ve endişeyle beni arıyor. 
- Şengül nerde, Şengül nerde? 
Sonra eşim ve abim buldular beni. Abdest aldığımı görünce rahatladılar. 
Sonra…
Sonra anneme son kez baktım. 

“Bu akşam o kadar durgun ki sular
Gömül benim gibi kedere diyor.
İçimde maziden kalma duygular
Ağla geri gelmez günlere diyor.
Ey gönül, gidenden ümidini kes! 
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.” (Necip Fazıl Kısakürek)
Şengül GEÇAL


BENİM ANNEM

Benim annem, Nene hatundur, kurtuluşudur vatanımın yurdumun,
Benim annem Şerife bacıdır; sarar gökkubbeyi çözünür buzları göğnümün.
Isınır yüreğim, alnıma tütsür dumanı..
Benim annem Binbaşı Aysedir,
Halime çavuştur, 
Gördesli  Makbuledir, Hâlide Edipdir
..    
Benim annem Anadolu kadınıdır,
Dört bucak çevreler yurdumu, 
Alnı açıktır, göğnü temiz,
Kuyu başında çocuklarını bekleyen dilberdir benim annem..
Yüzü ak pak,
Tebessümü içinizi ısıtır,
Şefkatiyle sarıp sarmalar.
Benim annem Zübeyde  hanımdır.. 
Türkün atasını doğurur,
Evinin hamurunu yoğurur..
Yeri gelir benim annem göğsünü gerip tanka tüfeğe siper olur..
Yüzü nurludur seccadesi temiz..
Duası makbuldür benim annemin, 
Yurdumun annesidir benim annem. Milletimin duacısı,  benim annem şehit annesidir gözü yaşlıdır, boynu bükük yine de onurludur.. 
Benim annem 
Benim annem elleri öpülesidir. 
Cennet benim annemin ayakları altındadır..

Zeynep Keskin 07.05.2019


VALİDE 

Bir validem var çilekeş nalan
Beni de unutmamış diyor yaradan
Gün doğmamış üstüne mis kokulu seherde
Boynun eğmiş, belin bükmüş, dua etmede. 

Gecelerimizi aydınlatan o sıcağıyla
Varlığıyla mütebessim yüzümüz
Onunla diri ümitlerimiz onunla sıcak
Var mı karşılıksız sana açılacak kucak. 

Kar taneleri üşütmüyor varlığında bizi
Sevmeyi bilenler densin de bir tanesin
Sevgimiz seni sevince sevgi katkısız
Bir hoş muhabbet var senden bize katıksız

Var mı kurtuluş sonu yok dileklerimizden. 
Sen varsan, 
Huzur şelalesi akar yüreklerimizden... 

Müzeyyen OCAKLI 


ANNELİK KARAKTERDİR.
Anne nedir?
Sözlük anlamı: Anne ya da ana, bir çocuğu doğuran, bakımını üstlenen veya kendi doğurmadığı bir çocuğu evlat edinen ve bakımını üstlenen kadın.
Doğurmak ya da doğurmamak buradaki ortak durum bakımını üstlenmek. Peki bu bakım nasıl oluyor da hep farklı? Oysa ki annelik diyoruz. Genelliyoruz değil mi? Annelik diye ortak bir tanı yoktur, ama bence karakterdir. Herkes o kadar farklı karakterde ki kendi doğrusu, kendi bildiği ne ise, huyu, suyu nasılsa öyle davranıyor, en önemlisi vicdanı nasılsa öyle davranıyor. Sevgi onun için ne ise öyle sevgi veriyor. Onun için evlat ne demekse öyle sana bakıyor. Annelik içgüdüsü derler ya, bence o şöyle 9 ay bir bağ kuruyorsun ve bir nevi parçan oluyor. Doğumdan sonra ise ona ayrı bir bağın oluyor. Fakat bence bağ ile çok iyi anne olunur diye bir durum yoktur. Eğer öyle olsaydı şimdi herkes çok mutlu olurdu, dünya mutlu olurdu... İşin içine karakter giriyor. Öğrendikleri, inandıkları, doğruları, vicdanı ve tercihleri... O yüzden anne olmak isteyenlere seslenmek istiyorum! Bağ çok önemli fakat o bağ ile iyi annelik olmayacak! Sen kendini insan olarak iyi yetiştir, kendini tanı, kendini sev, kendini fark et, sana çocukken nasıl davranılırdı bunu hisset, eğer yanlış davranıldıysa sen onu değiştir ve çocuğuna gerçekten çocuk olarak bak! O sen değilsin! Yaşayamadıklarını ona yapmaya  çalışma, onun isteklerini  gör! Senin bir parçan değil, o bir birey. Ona bir birey gibi davran ona iyi olmayı, güzel insan olmayı öğret. Sahibiymişsin gibi davranma! O sana emanet bunu bilincinde ol. Ona herşeye mecburmuş gibi davranma! Onun seçimlerine saygı duy. Sadece senin çocuğun gibi davranma! O bir birey büyüyecek çalışma ortamı olacak, sosyal hayatı olacak, bir yuva kuracak, anne ya da baba olacak, arkadaş olacak. Onu her yönden doyur. Anne olmak işte bu kadar itinalı bir iştir... Mesele doğurmak değil , mesele sonrasıdır. Mesele aynadaki seni görmek, fark etmektir. Asıl mesele ise sevmeyi bilmektir. Önce kendini sonra herkesi...Sevgi dolu bir dünya olması dileğiyle. Herkese sevgiler ❤

Masal ÖZTÜRK 


ZAMANE ANNELERİ

Fedakar cefakar anne misin? 
Sefakar kendine bakar annemisin?

Zaman öyle değişti ki. 
Şimdilerde anneler hayata çok farklı bakıyor. 
Anne var  çocukları için her şeyi yapan. fedakar cefakar. 
Atasının anasının izinden giden. 
Örf ve aile geleneklerini sürdüren.
Evladı için yuvası için çok fedakarlık eden anne...
Anne var hayatı seven kendini seven. 
Sefa’kar kendine bakar. 
Evladına düşünmez kıymet vermez. 
Sanki onu dünyaya başkası getirmiş gibi. 
Yarınları düşünmeden yuvalar yıkılır. Çocuklar aile sevgisinden mahrum bırakılır.
Bir cigaraya yakar, zevki sefasına bakar. Hayat onun için, yemeden,içmeden, gezmekten ibaret. 
Buda anne farzet.
Hele bir de sosyal medya var evlere hanelere musibet. 
Telefon la güzellik mutluluk pozları sahtekarlık diz boyu.
Bunun için bir kampanya yapalım kendimizi ölçelim tartalım. 
Hangi anne kategorisindeyiz acaba? Fedaker cefakar anne mi. 
Yoksa kendini seven sefakar annemi? 
Bütün annelere saygı selam olsun. 
ANNELER gününüz kutlu olsun.
Ümran YAVAŞ  TEPECİK


ANNEME MEKTUP

Canım annem, bu mektubu sana sağlığında yazmayı çok isterdim, fakat senin üzüleceğini düşündüğüm için bir türlü yazamaya ve yüz yüze konuşmaya cesaret edemedim.
Anneciğim, daha dün gibi aklımda, kırk dört yıl önce Almanya ya gidişin. Boynumuza sarılıp ablama ve bana:” Birbirinize ve kardeşlerinize iyi bakın, bir kaç yıl çalışıp döneceğim ”derken, dönüp dönüp defalarca bizi öpmekten kapıdan bir türlü çıkamadığın.
Hiç unutamam o günü, aklıma geldikçe burnumun direği sızlar, gözlerime biriken yaşlar, vanası bozulmuş çeşme gibi akar yüzümden.

Seni yolcu ettiğimiz o gün, içime düşen ateş yüreğimi, yere vurdukça, taş toprak topuklarımı parçalamıştı. O küçük kızın var ya anne, aslında o gün en çok anne şefkatinden yoksun kalacağına ağlamıştı saatlerce. İçime doğmuştu, hissetmiştim sanki bir kaç yıl da değil, yıllar sonra döneceğini.
Sanırım, sen gittikten sonra bizler de tam büyüyemedik, bıraktığın yerde kaldı çocukluğumuz. Sana hiç fark ettirmedik ama biz kardeşler, şimdi bile bir araya geldiğimizde, çocukluk yıllarımızın muhabbetine giremeyiz bir türlü. Çünkü kanayan bir yaranın kabuğunu kaldırmak gibi acıtıyor anılarımız.

Her izin dönüşlerin, ilk gidişin gibi hüzne boğardı bizi, bir kaç gün ne yer, ne içerdik. Hiç istemezdik ki gitmeni. Evin geçimini düşünmesi gereken, bir baba varken evde, neden sen gitmiştin ki sanki.
(Neden senin çalışmaya gittiğini, büyüdükçe anlamıştık.)
Biliyor musun anne? Ben bayramları ve anneler gününü bir türlü sevemedim, hatta gelmesini hiç istemezdim. Çünkü o günlerde çok kederlenir ağlardım. Çocukluğumda ve evliliğimde; herkes bayramlarda, anneler gününde, annelerinin elini öpmeye giderken, benim ise sana olan özlemim bin kat daha artıyordu gözlerim uzaklara daldıkça.

Anneciğim şimdilerde bazen, sorguluyorum da, sensiz geçen çocukluğumuzu; 
Belki teselliye ihtiyaç duyarak, ya da iyi tarafına bakmak istediğimden sanırım. Sensizlik, ruhumuzda onarılmayan yaralar açmış olabilir, fakat bizlere de, hayatın zorluklarına karşı, güçlü ve mücadeleci olmayı öğretti.

Kardeşim, dizlerindeki sorundan dolayı, tekerlekli sandalyeyle ve koltuk değnekleriyle yürüdüğünü söylediğinde, ne çok üzülüp kahrolmuştum. Hayatın, sana olan acımasızlığına isyan ederek. Kesin dönüş yapacağını duyduğumda dünyalar benim olmuştu hasretimiz bitecek, biz de özel günler 
de bir arada olacağız diye.

Meğer doktorun, alzaymır hastalığına yakalandığını ve sana birilerinin bakması gerektiğini söylemiş. Kardeşim seni getirdiğinde, bizleri tanımıyordun artık.
Arada yanına geliyordum hem kız kardeşimi dinlendirmek, hem de yılların özlemini biraz olsun gidermek için. Ve sen her seferinde tanıyamıyordun "sen kimsin, kimin kızısın?" diyerek beni bana soruyordun. Sen bizleri unutmuştun, ama olsun anne hiç önemi yoktu artık tanımanın, sen bizim annemizdin ya; o yetiyordu bize. 

Annelik görevi bizdeydi artık. Kız kardeşimle, banyonu yaptırıp, saçlarını tararken, sen çocukluğuna giderek anneni hiç görmediğini daha iki yaşındayken kaybettiğini söylüyordun," benim saçlarımı kimse taramadı, ben hiç anne sevgisi görmedim" diyordun. 

Biz de: "senin annen biziz" diye sana sarılıp doya doya öpüp kokluyorduk kardeşimle. Ne çok seviniyordun gözlerin ışıklanıyor, tebessüm ediyordun etrafına. Sık sık çocukluğunu hatırlıyor, bu günü unutuyordun hemen. Çocukken sana bakan akraba kadınların ismiyle çağırıyordun bizleri. Biz de sana çaktırmadan onlar olarak cevap veriyorduk sana.
Ah annecim,içimiz de biriken hasretinin acısı hafiflemeden, (01.11 2015 )kaybetmenin acısıyla bir kez daha yıkılmıştı evlatların.

Canım annem; sen katkın olmadığı sofraya elini uzatmayan, hayatımda tanıdığım en onurlu en dürüst kadındın. Evlatların olarak hepimiz, senin mücadeleci yanın ve her şeye rağmen dimdik duruşunla gurur duyduk. Bizdeki seni anlatamaya, ne sözcükler ne de sayfalar yeterli olacaktır.  Seni asla unutmayacağız. Ömrümüzce hatıraların, anılarımızda yaşayacak.
Seni çok seviyorum anneciğim. Mekânın cennet olsun. 

KIZIN: ALİYE 
ALİYE UYANIK/ BOZOK KIZI


           YERYÜZÜ MELEKLERİ
  ‘’ Cennet annelerin ayakları altındadır . ‘’ hadisiyle başlayalım gelin söze .
Bizi dünyaya getiren , bakıp büyüten , gecesini gündüzüne katıp mutlu olmamız için emek veren anneler , başımızın tacı yeryüzü melekleri.
Tek bir gün değil ömrümüzün sonuna dek hatırlanıp şükran duyulacak varlıklar .
Kimi dünyaya getirdiği yavrusuna hayatını adamış kimi doğurmasa da her çocuğa şefkat eliyle uzanıp analık yapmış , gülistanda açan nadide çiçek onlar .
Evdeki işlerinin yanı sıra çocuklarının her isteği her arzusuyla yakından ilgilenen , onların yüzündeki tek bir gülümsemeye koskoca ömrü feda eden cefakâr anneler .
Nasıl yazmalı nasıl anlatmalı ki bu muhteşem varlığı kısacık cümlelerle . 
Güle oynaya uğurladığı evladını vatana hizmet yolunda şehit veren gönlü yaralısından tutun da tarladaki ürün  hasadında sıcacık güneşin altında hiç şikayet etmeden sırtında yavrusunu taşıyan çalışkan annelerimiz .
Onlar ki bizim en kıymetlimiz olması gerekirken bazısı dört duvar arasında şiddete hapsolmuş , çocukları için sessizliğe mahkum bırakılmış bazısı cehalete itilip kişilik hakları gasp edilmiş , gözü yaşlı yüreği kırgın analar .
     Ve gelelim yüzyılımıza her şeyi her değeri alaşağı eden sistem aileye kadar uzanmış ve yeryüzü melekleri hiç hak etmediği muamelelerle karşı karşıya gelmiş bugün .
Herkes için bir gün icat edilmiş ; doğum günü , evlilik günü , yaş günü , diş günü , babalar günü , anneler günü vesselam !
İnsan sevdiğini yalnızca tek bir günde mi hatırlamalı hediyeleşip haberleşmeli , tebrik edip kutlamalı öyle mi ?
Sevgi emekle büyür büyüdükçe çoğalır paylaşılır , sonsuzdur sevgi , ne aylara ne yıllara sığar , son nefese dek gönüldeki yerini muhafaza eder , hatırlanır .
Bizi onca zahmete katlanıp büyütüp yetiştiren yarınlara hazırlayan , en yakın sırdaşımız arkadaşımız yoldaşımız , yanı başımızdaki vefakâr varlık annelerimiz , öyle kolay kolay hakları ödenemeyecek kâlp yarımız onlar bizim , hayat ışığımız .
Minnetle şükranla öpülecek ellerin sahibi  kıymetini idrak edemediğimiz huzurun sesi huzurun gölgesi var mı engin yürekli anneler gibisi !.. 
‘’ Âlemin bütün hazinelerini toplayın gelin
   Güneşle yıldızlardan demet demet getirin
   Akıp giden zamanı durdurun her nefeste
   Uzatın sonsuzluk güllerini mis kokulu anneye . ‘’
     Sibel ÇAKCAK



Annelerimizin 365 günü kutlu olsun.
BENİM GÜZEL ANNEM

Bugün anneler günü
Oysa;
Ben ömrümün tüm günlerini
Çiçeklerle süsleyip 
Sana vermek isterdim.
Şimdi ben de anneyim
Kalbim;
Çocuklarımın kalp atışına göre 
Atıyor ANNEM!
Tıpkı, senin bizi uğurlarken 
Sarıldığında hissettiğim
O ritmi değişen kalp atışların gibi. 
Her seferinde tutamadığın 
Gözyaşlarında 
Ne çok ıslandı yüreğim
Bir bilsen annem. 
Sana, sakın ağlama derken 
Gülümseyerek.
Senden uzaklaştığımda 
Kaç kere fırtınalar koptu içimde
Gösteremedim Annem.
Şimdi bir kolum
Uzaktaki oğluma sarılmak isterken
Diğer kolum, uzaktaki kızıma uzanıyor
Bir ayağım sana koşmak isterken
Diğer ayağım zincirli
Gurbetin sokaklarında.
Beni görenler tanıyanlar 
Çok güçlü zanneder anne
Oysa ben;
Geceleri yastığıma anlatırım
Tüm ayrılıkların acısını.
Gurbet içinde gurbeti 
Sığdırıp heybeme
Gülümsemelerin arkasına 
Gizlerim hasreti özlemi
Kimse görmez, anlamaz Annem!
Sanmaki artık büyüdüm, alışırım
Ben hala, saçları iki yana örülmüş 
Küçük kız çocuğunum
Bugün de sevgine ihtiyacım var
Bugün de şefkatine muhtacım 
Ömrümün tüm günleri sana feda olsun
Sana bu ayrılıkları yaşattığımı içim
Beni affet, bana hakkını helal et
Seni çok seviyorum, çok özlüyorum
Sağlıklı kal, huzurlu kal
Benim güzel Annem.!

Bahriye Gürpınar Geredeli



ANNEM 
Ne güzel yüreğin vardı 
Her an sevgiyle bakardı
Doğruluktan ayrılmazdı 
Gönlü yüce güzel Annem. 

Herkes mutlu olsun derdin 
Kendini hiç düşünmezdin 
Dünyaya değer vermezdin 
Hep Rabbinle oldun Annem. 

Evlâdın olduğum için 
Gururla doluyor içim 
Nasıl mutlu oluyorum 
Seni düşündükçe Annem. 

Dedikodulardan kaçan 
Etrafına ışık saçan 
Evini herkese açan 
Güler yüzlü melek Annem. 

Kuran'ıyla yatıp kalkan 
Onu hayata taşıyan 
Kelamlarıyla yaşayan 
Koşulsuz inanan Annem. 

Rabbini peygamberini 
Canından çok sevdin Annem 
Sen dünyalık olamazdın 
Senin yerin cennet Annem.

Sebahat ATİLLA



Sehit Annelerimize ithafen..

Ben Ölmedim ANNE
 
Uzun kış gecelerinde gözlerim dalar yollara, hasta yatağımın penceresinde temaşe ederim dar sokakları.. Babalar tutmuş kızlarının ellerinden heybetlice yürüyorlar, başları dik mi dik. Analar oğullarını sarmış arkadan gidiyorlar. Hey gidi hey.. Ne güzel günlerdi Babamın benim ellerimden tutup ta dik dik yürüdüğüm, annemin sıcacık gülümsemesiyle bizi karşıladığı o günler. Bir buruk acı işte.. Bu dünyada gelmez ama Cennette buluşacağız elbet. Babam yine tutacak ellerimden ve Annemin ayakları altından yürüyüp gideceğiz Kevser ırmağına.
 
Analar doğururken şanlı yiğitler
nerden bilecekti onlar ölümsüzlük şerbeti içecekler.
Mahzun etme yüreğini, ben ölmedim Anne,
Bak, al kanım dalgalanıyor işte göklerde.
Mahzun etme yüreğini, ben ölmedim Anne,
Nazlı hilale eş,bir yıldız oldum işte göklerde.
Mahzun etme yüreğini, ben ölmedim Anne,
Bak, açılıyor gök kapıları kabul oluyor dualar.
Mahzun etme yüreğini, ben ölmedim Anne.
Ezanları dinmedikçe yurdumun ben ölmem,
sen onlara inanma,
Mahzun etme yüreğini, ben ölmedim Anne.
Baba Ocağı, Asker Ocağı, eriştim işte en güzeli Peygamber ocağı.
Mahzun etme yüreğini ben ölmedim Anne.

 Nurten KESKİN 



Bir Kadın Tanıdım

bir kadın tanıdım,
sevgimdi... aşkımdı..
Yüreğimdeki sevincim,
hayatımdaki coşkumdu
              anamdı.
bir kadın tanıdım,
gözleri kömür,
bakışı ömürdü...
istesem canını verirdi
anamdı.
bir kadın tanıdım,
karşılıksız sevdi.
üstümüze kol kanat gerdi,
ömrünü bizlere verdi,
                       anamdı.
banner982
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

TÜRKSOY’UN DESTEĞİ İLE “FARABİ FİLM...
El-Farabi Kazak Ulusal Üniversitesi’nin 90. yıl dönümü çerçevesinde 29-30 Nisan 2024 tarihleri arasında...

Haberi Oku