GÜNDEM Haberleri Tümü
banner1032

KOCAELİ'de BUGÜN NELER OLUYOR...

Kocaeli gündeminin özeti siz okurlarımızla..

 Kocaelin’den  Haberler

 

    ÇANAKKALE DEPREMİ  İLİMİZİ ETKİLER Mİ ?

Kocaeli bölgesi  1999 yılında büyük Marmara depremi ile   sıkıntılar  yaşamıştı.  Çanakkale depremi   deprem gerçeğini bir kez  daha gün yüzüne   çıkardı. K OÜ Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Yer Fiziği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şerif Barış, Marmara'nın içerisinde deprem üretebilecek çok farklı bölgeler olduğunu belirtti.

Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi merkezli art arda meydana gelen depremlerle ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Şerif Barış, bunun İstanbul'u etkilemeyeceğini anlattı. Prof. Dr. Şerif Barış, şunları söyledi: "Marmara'nın içerisinde deprem üretebilecek çok farklı bölgeler var. Bunların içerisinde Gemlik, Armutlu açıkları ve Marmara Denizi içerisinde Tekirdağ'da olan bölüm var. Bu üç depremden herhangi biri olduğu zaman hem İstanbul, hem Bursa, hem Kocaeli mutlaka etkilenecektir. Sadece İstanbul değil. Medyada, toplumda, devlet yetkilileri İstanbul'a odaklandığı zaman Türkiye'nin bir deprem ülkesi gerçeği olduğunu gözardı etmiş olur. Türkiye'de 7'den büyük her an deprem üretebilecek 15 tane bizim sismik boşluk dediğimiz riskli bölge var. İstanbul ve Marmara için konuştuğumuz bölge bunlardan bir tanesi. Fayların üzerinde oturuyoruz, büyük depremler oluşturdu. İleride de bu tür büyük depremler oluşturmaya devam edecek. Nerede bir deprem oluyorsa orada belirli aralıklarla deprem olmaya devam edecektir. Bu doğa kanunu, bundan kaçamayız ve dolayısıyla bizim önlem almamız gerekiyor.

"Türkiye'de zemin etütlerinin basite indirgendiğini söyleyen Prof. Dr. Şerif Barış, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'de zemin etütleri çok basite indirgeniyor ve çok dikkate alınmıyor. Dolgu alanlar özellikle 17 Ağustos fayının geçtiği Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'ndeki alanlar göçtü. Dolgu alanlar göçmesinin yanı sıra Marmara'da 3 derin çukur var. Marmara'da tsunami oluşturacak, düşey hareket yapan faylar yok ama yanal hareketler sonucu derin çukurların kenarlarında meydana gelen kum heyelanları deniz dalgasını tetikleyerek ikinci derecede tsunamiler yaratabilir. Nitekim 1999 depreminde de 2 metreye varan su baskınları oldu. Bu su baskınları dolgu zeminlerde oradaki park ve binalarda bir TIR bir otobüsü bile süpürüp denize taşıyabilecek güçte olacaklar. Bu tür alanların deprem zamanında çok büyük risk taşıdığını şimdiden söylemek lazım. Buna göre de önlemler almak lazım. Dolgu alanlarına insanları yönlendirmek yerine deprem zamanı buradan insanları uzaklaştırmak lazım. Buraların takip edilmesi lazım."


YÜZER HASTANELER, GÖKDELENLERE HELİKOPTER PİSTİ

Prof. Dr. Şerif Barış, olası bir depremde hızlıca ameliyat yapılabilecek mobil hastanelere ihtiyaç olduğunu ifade ederek, "1999 depreminden beri ilgili kişi ve kurumlara ilettiğim bir konu var. Marmara bir deniz. Bizim özellikle 17 Ağustos ve diğer depremlerde trafik sıkışması, enkazın yolu kapatması ve hastanelerin fonksiyonunu yitirmesi nedeniyle hızlıca ameliyat yapabilecek mobil hastanelere ihtiyacımız var. Bunun eksikliği hala ülkemizde var. Küçük mobil çok hızlı ameliyathanesi olabilecek küçük tekneler ile mobil hastaneler kurulması lazım" dedi.  Deprem olduğunda deniz yollarından yararlanmak gerektiğini belirten Prof. Dr. Şerif Barış, "Belli yükseklikteki gökdelenlerin üzerine helikopter pisti yapılması lazım. Kobe depreminden sonra yüksek katlı binaların tamamın üzerinde helikopter pisti var. Yangın veya trafik nedeniyle erişemediğiniz vatandaşları kurtarmanın çözümü havadan ve denizden ulaşımdır. Yüzer hastanelerin Türkiye'nin büyük bir eksikliği olduğunu düşünüyorum. 3 tarafımız denizlerle çevrili" diye konuştu. Deprem anlamında Türkiye'nin en güvenli bölgesinin Kocaeli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şerif Barış, "Burada 150-200 yıl 7 büyüklüğünde 7.4 büyüklüğünde bir deprem olması mümkün değil. Ama Marmara'da olacak herhangi bir depremde Kocaeli o şehirlerin lojistik üssü olacak. Ancak Kocaeli'nde de böyle bir hazırlık yok"


          



                                                     
   KOCAELİ  İMPARATOR İSTİYOR

Kocaeli Arkeoloji Müzesi’nden 2009 yılında çalınan ve 2012 yılında eksikliği fark edilen eserlerden biri Almanya’da müzayedede ortaya çıktı. 32 bin Euro fiyat biçilen Roma dönemi renkli mermer kabartma pano için Kültür ve Turizm Bakanlığı Interpol’e başvurdu

İzmit şehir merkezi Çukurbağ Mahallesi ve eski kâğıt fabrikası arazisinde kaçak defineci kazıları üzerine Kocaeli Arkeoloji Müzesi kurtarma kazıları başlatmıştı. Nikomedia antik kentinin merkezi olduğu düşünülen kazılarda Roma dönemine ait önemli sayıda heykel ve kabartmalar tespit edildi. Müze arkeolojik kazılarda elde ettiği eserleri kasalarla müze deposuna kaldırdı. Hepsine envanter fişi hazırlanıp müze koleksiyonuna dahil edildi. Ancak 2 yıl sonra yapılan sayımda 2 eserin müze deposunda olmadığı fark edildi. Roma dönemine ait bir büst ile renkli kabartma bir pano kayıptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2012 yılında soruşturma başlattı. Kazı alanında görevli bir bekçi suçlanarak konu kapandı. Dönemin müze müdürü de görevden alındı.

INTERPOL’E VERİLDİ

Türkiye, eserlerin çalındığını fark ettikten sonra Interpol’e fotoğrafları ile birlikte çalıntı eser başvurusu yaptı. 2013 yılında da Alman polisi İnterpol’deki eserlerin Almanya’da Sixbid müzayede şirketi tarafından satışa çıkarıldığını Türk makamlarına bildirdi. Müzayede şirketi eserleri internet üzerinden online olarak satışa sunmuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Dışişleri aracılığıyla müzayede şirketine eserleri iade etmesi için başvurdu. Şirket eserlerin çalıntı olduğunu kabul etmedi. Ancak İnterpol aracılığıyla eserlerin çalıntı olduğu şirkete bir kez daha hatırlatılarak satıştan çekmesi istendi. Şirket online satış işlemini kapattı ama eseri satış reyonundan indirmedi.

SORUŞTURMA BAŞLATILDI

Kültür ve Turizm Bakanlığı konuyla ilgili yaptığı açıklamada: “Eserlerin 2012 yılında yurtdışına kaçırıldıkları tespit edilmiştir. Konuyla ilgili bakanlığımız soruşturma başlatmış ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Eserlerin Almanya’da bir müzayede şirketinde olduğu tespit edilmiş ve ülkemizden çalındığı, belgeleri, fotoğrafları ile birlikte Interpol’e bildirilerek ‘çalıntı eser’ kaydı düşülmüştür. Mahkeme süreci olmadan iyi niyetle yaklaşıp müzayede şirketinden eseri iade etmesini istedik. Halihazırda bu durum karşılıklı görüşmelerle devam etmektedir. Sonuç alınamadığı takdirde dava açacağımızı ve tüm yasal haklarımızı kullanacağımızı karşı tarafa bildirdik.

Kaybolan eserler oldukça kıymetliydi. Renkli kabartma pano müze envanterine şu kayıtla girdi: “Mermer, Roma dönemi 96 x 82 x 17 cm ölçülerinde. Karşılıklı, gövdeleri cepheden, yüzleri birbirine dönük ve profilden verilmiş, bir imparator ve bir Nike figürü betimlenmiştir. İmparator dizlerinin üzerine inen üzerinde sarı boya izleri bulunan iki parçalı savaş giysisi ve kalın kumaştan kırmızı renkli pelerin giyinmiştir. Sol kolunun dirsekten aşağısı kırık ve noksandır. Nike’nin üzerinde kalın kumaştan khiton vardır. Sarı boyanmış saçları başının arkasında topuz yapılmıştır. Elinde tuttuğu zafer çelenginin yarısı ile sol kolunun dirsekten aşağısı kırık ve noksandır. Arkasında her iki kulak hizasından başlayan yarı açık kanatlar betimlenmiştir” ifadelerine yer verildi.


 

 
                                         


                                                  TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK KURULUŞU

 

 

2016’da Tüpraş rafinajdaki 213 Milyon Dolar yatırım harcamasının yanısıra bağlı ortaklığı Ditaş kanalıyla deniz filo kapasitesine yönelik yaptığı yeni tanker alımları ile toplamda 295 Milyon Amerikan Doları yatırıma ulaştı

Yatırımlarıyla bölgesinin en kompleks rafineri şirketi konumuna gelen Tüpraş, son çeyrekte ürün karlılığında yaşanan toparlanmayı performansına yansıtarak, ulaştığı tam kapasite kullanım ve rekor satış hacmi ile ülkemiz için katma değer oluşturmaya devam ediyor.  Tüpraş şu açıklamayı yaptı; 2016’da küresel petrol talep artışı günde 1,57 Milyon Varil olarak gerçekleşirken, ortalama ham petrol fiyatı 2015 yılı ortalamasının %17 altında kalmıştır. Dalgalı bir seyirle yıla varilde 35 Amerikan Doları seviyesinden başlayan ham petrol fiyatı, ilk dokuz ayda 25-50 Amerikan Doları bandında seyretmiştir.

 
ABD BAŞKANLIK SEÇİMLERİ

 

Son çeyrekte ise yüksek seyreden petrol üretimi ve stok seviyeleri, FED kararları ve ABD başkanlık seçimlerindeki belirsizlikler, gelişmekte olan ülke piyasalarındaki dalgalanmalar gibi nedenlerle varilde 42 Amerikan Dolarına kadar inen ham petrol fiyatı, 30 Kasım’da OPEC ülkelerinin arz kesintisinde anlaşmaları ve OPEC dışı ülkelerin de desteklemesiyle Aralık ayında toparlanarak yılı 54,9 Amerikan Dolarında kapatmıştır.

 

AVRUPA VE RUSYA

 

Yılın ilk döneminde düşük endüstriyel kullanım ve yumuşak geçen kış ile küresel motorin karlılığı azalırken, “düşük ham petrol fiyat ortamının etkisiyle” dünyada benzin tüketimi artmıştır. Ancak toplamda rafinerilerde artan kapasite kullanımlarının getirdiği yüksek stoklar karlılığı baskılamıştır. Yılın son çeyreğinde ertelenmiş bakımların Avrupa ve Rusya’da gerçekleştirilmeye başlanması ile arzda oluşan normalleşme sektörü pozitif yönde etkilemiştir. Ancak son dönemdeki gelişmeler yeterli olmamış ve Akdeniz Rafineri Marjı geçen yıla göre bir miktar zayıflamıştır.

  

ARA ÜRÜN DAHİL

 2016’da rafinerilerini tam kapasite çalıştırarak “ara ürün dahil” ulaştığı 29,6 Milyon Ton şarjın da etkisiyle yurt içi satışlarında % 11’lik (2,5 Milyon Ton) artış yakalayan Tüpraş, 30,3 Milyon Ton satış hacmi ile geçen yıla göre toplam satışlarını da %5 (1,5 Milyon Ton) artırmayı başarmıştır.


PETROL PİYASASI


Satış hacmindeki % 5 artışa rağmen, ortalama petrol fiyatlarının geçen yılın % 17 altında olması nedeniyle, 2016 hasılatı geçen yılın % 6 altında, 34,9 Milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Son çeyrekte uluslararası petrol piyasalarında yaşanan düzelmeyi finansal ve operasyonel performansına yansıtmayı başaran Tüpraş 2016 yılını, 2.516 Milyon TL Faaliyet Karı ile kapatmıştır. Ayrıca oluşturulan riskten korunma stratejilerinin yerinde kullanımı ile 2016 yılındaki döviz kuru ve ham petrol fiyatlarındaki dalgalanma başarı ile yönetilerek,  Konsolide Vergi Öncesi Kar 1.944 Milyon TL, Net Dönem Karı ise 1.813 Milyon TL olarak gerçekleşmiştir.

 

 

 

213 MİLYON DOLARLIK YATIRIM

 

2016’da Tüpraş rafinajdaki 213 Milyon Dolar yatırım harcamasının yanısıra bağlı ortaklığı Ditaş kanalıyla deniz filo kapasitesine yönelik yaptığı yeni tanker alımları ile toplamda 295 Milyon Amerikan Doları yatırıma ulaşmıştır. Tüpraş, artan küresel rekabet gücüyle ülkemizin akaryakıt ihtiyacını en yüksek kalitede karşılayarak operasyonel ve finansal hedeflerini gerçekleştirmeye, hissedarları, iş ortakları ve ülkemiz için katma değer oluşturmaya devam edecektir. “

 

                        TZOB’DAN ÖNEMLİ AÇIKLAMA

 

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kırmızı ette üretiminin arttığını, 1,2 milyon tona dayandığını, et ithalatına gerek olmadığını belirtti.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kırmızı ette üretiminin arttığını, 1,2 milyon tona dayandığını, et ithalatına gerek olmadığını belirterek, “Son çeyrekte azalmasına rağmen kırmızı et üretimi 2016 yılında yüzde 2,1 artışla 1 milyon 173 bin tonu aştı. Üretim artışı sığır etinde yüzde 4,4’e, manda etinde yüzde 7,7’ye ulaşırken, koyun etinde yüzde 17,5, keçi etinde yüzde 8,8 azalma görüldü” dedi. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada 2015 yılı son çeyreğinde 296 bin 754 ton olan kırmızı et üretiminin 2016 yılının ilk çeyreğinde 237 bin 777, ikinci çeyrekte 269 bin 912, Kurban Bayramı’nın etkisiyle üçüncü çeyrekte 394 bin 665, dördüncü çeyrekte ise 270 bin 688 ton olarak gerçekleştiğini, yılın tamamında 1 milyon 173 bin 42 tonu bulduğunu belirtti. Bayraktar, şunları kaydetti: “2016 yılında kırmızı et üretimi, ilk üç çeyrekte de 2015 yılının üzerinde gerçekleşti. Kurban Bayramı sonrasına rastlayan son çeyrekte ise 2015 yılının son çeyreğinin altında kaldı. Kırmızı et üretimi, 2016 yılında, 2015 yılı üretiminin 23 bin 780 ton üzerinde gerçekleşti. 2016 yılında sığır eti üretimi 1 milyon 14 bin 926 tondan 1 milyon 59 bin 195 tona, manda eti üretimi 326 tondan 351 tona yükseldi. Buna karşın koyun ve keçi eti üretiminde düşüş görüldü. Koyun eti üretimi 100 bin 21 tondan 82 bin 485 tona, keçi eti üretimi 33 bin 990 tondan 31 bin 11 tona geriledi.”

 

 

 

“En önemli et kaynağı olan sığır ve manda sayımız artıyor”

 

Sığır yetiştiriciliğinin en önemli kırmızı et kaynağı olduğunu vurgulayan Bayraktar, sığır sayının 2016 yılında binde 6 oranında artarak 13 milyon 994 bin 71 baştan 14 milyon 80 bin 155 başa yükseldiğini belirtti. Bayraktar, “2016 yılında besilik olarak kullanılan erkek dana-buzağı sayımız yüzde 2,5 artarak 1 milyon 750 bin 982 başa, 12 aydan küçük dişi dana-buzağı sayımız yüzde 2,7 artarak 1 milyon 756 bin 885 başa, 12-24 aylık tosun sayımız yüzde 3,7 artarak 1 milyon 634 bin 111 başa, damızlık süt hayvanı olarak kullanılan 12-24 aylık düve sayımız yüzde 3,9 artarak 2 milyon 12 bin 106 başa yükselmişken, inek sayımız yüzde 1,9 azalarak 6 milyon 259 bin 26 başa, boğa sayımız yüzde 1,5 azalarak 650 bin 703 başa gerilemiştir. Manda sayımız ise yüzde 6,2 artarak 133 bin 766 baştan 142 bin 73 başa çıkmıştır” dedi.

“Koyun ve keçi sayımızda azalma var”

 

Kırmızı eti ikame edebilecek en önemli üretim kaynağı olarak kabul edilen ve dünyada sayı olarak en önlerde yer aldığımız koyun ve keçi sayının 2016 yılında azaldığını ifade eden Bayraktar, 2016 yılında koyun sayının yüzde 1,7 oranında azalarak 31 milyon 507 bin 934 baştan 30 milyon 983 bin 933 başa, keçi sayının ise binde 7 azalarak 10 milyon 345 416 bin 166 baştan 10 milyon 345 bin 299 başa gerilediği bilgisini verdi.

 

 “Geçmişte et ithalatı ülkeye fayda sağlamadı”

 

Geçmişte et ithalatının ülkeye fayda sağlamadığını, üretimdeki artışın da ithalat lobisinin söylem ve iddialarını açıkça çürüttüğünü belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “2011 yılında 776 bin 915 ton olan kırmızı et üretimi, 2012 yılında 915 bin 845 tona, 2013 yılında 996 bin 155 tona, 2014 yılında 1 milyon 8 bin 272 tona, 2015 yılında 1 milyon 149 bin 262 tona, 2016 yılında ise 1 milyon 173 bin 42 tona çıkmıştır. Kırmızı ette üretim sürekli artıyor olması üreticimizin başarısıdır. Verilen teşvikler artışta etkili olmuştur. Üreticimiz, kırmızı ette devletin vereceği desteklerle ve gümrük vergilerindeki koruyucu önlemlerle birlikte halkımızın ihtiyacını rahatça karşılayabilir. Üretim artışı da bunu desteklemektedir.”

 

 İthalata 4,4 milyar dolar gitti

 

2010-2016 yılları arasında damızlık, besilik, kasaplık canlı hayvan ve et ithalatına toplam 4,4 milyar dolar döviz harcandığını bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Yapılan bu ithalatla ülkeye, 251 bin 339 baş damızlık sığır, 766 bin 426 baş besilik sığır, 505 bin 974 baş kasaplık sığır, 52 bin 748 baş damızlık koç-koyun, 5 bin 663 baş damızlık teke-keçi, 1 milyon 81 bin 164 baş damızlık olmayan koyun, 1 milyon 63 bin 287 baş damızlık olmayan kuzu, 211 milyon 178 bin 918 kilo da sığır eti girdi. İthalat yerine bu üretimi çiftçimiz yapmalıdır. Ülke içi üretim teşvikleri sürdürülmeli, sütte istikrar sağlayıcı tedbirler alınmalı, ithalat kısa zamanda tamamıyla ülke gündeminden çıkarılmalıdır. Ette fiyatların düşmesi besi hayvanı ve yem maliyetlerine bağlıdır. Üretici maliyetinin yüzde 85-90’ını oluşturan besi hayvanı ve yem fiyatları düşerse karkas et fiyatları da geriler. Üreticiden tüketiciye pazarlama zinciri kontrol altında tutulursa, market fiyatları makul seviyelere iner. Et ithalatı çiftçimizin, üreticimizin en büyük korkusudur. Ülke yararına değildir.”

/Kaynak: Kocaeli Gazetesi

banner1033
Yorum Gönder
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir. Teşekkür Ederiz.
Yorumunuz onaylanmıştır, teşekkür ederiz.
Ad Soyad
Yorumunuz