GÜNDEM Haberleri Tümü

Abdülhamit Han’ın Baş Danışmanı Osman Hamdi Bey

İsmail Kahraman Makale

Sultan Abdülhamid Han’dan Osman Hamdi beye ilk belgeselcilerimizden olan Ziya Gökalp, 1930’larda herkes Abdülhamid’e hakaret edip Kızıl Sultan derken, “Kızıl sultan değil, Gök hakandır” diyerek Abdülhamid’e sahip çıkmıştı. Necip Fazıl Kısakürek ise “Abdülhamid Han’ı anlamak, her şeyi anlamak.” Demişti. 10 Şubat Abdülhamid Han’ın vefat yıl dönümü dolayısı ile anma toplantıları düzenleniyor.

Acaba kaç kişi Müze ve mezarı Gebze'de olan ve çizdiği resimlerle dünyada tanınan Türk müzeciliği ve. Mimar Sinan üniversitesinin kurucusu İlk belgeselci Osman Hamdi beyin Abdülhamid hanın kültür ve sanat baş danışmanı olduğunu, Tarihi eserlerin yurt dışına kaçırılmasını önleyen asarı atik yasasını çıkarttığını kaç kişi biliyor?

Gebze ve Kocaeli Büyükşehir belediye başkanları dünyaca tanınan Gebze Eskihisar’daki Osman Hamdi Bey müzesine neden sahip çıkıp, hak ettiği değeri vermiyor?

Osman Hamdi bey adına neden bir belgesel filim festivali ve anma toplantısı düzenlemiyorlar?

Abdülhamid hanın kültür ve sanat Başdanışmanı olan ve Abdülhamid'in emri ile tüm Osmanlı coğrafyasını fotoğraflayarak, Osmanlı coğrafyasının ilk belgesel fotoğraflarını çeken Osman Hamdi’nin mezarı da Gebze'de olduğunu Kocaeli ve Gebze'den kaç ilgili ve yetkili biliyor?

Kültür ve sanata büyük önem veren Abdülhamid Han’ı vefatının 100 yılında www.gebzegazetesi.com ve www.belgeselyayincilik.com olarak rahmetle anıyorum. Devri Alem belgesel programı olarak Abdülhamid hanla ilgili hazırladığımız belgeseli www.agrt.net olarak bir çok TV kanalına göndererek azda olsa vefa borcunuzu ödemeye çalışmanın mutluluğunu yaşıyorum. Tarih ve kültür bilincine sahip olmak her şeye sahip olmaktır.

OSMAN HAMDİ BEY KİMDİR?

1842 yılında İstanbul'da doğdu. 1860'da hukuk öğrenimi için Paris'e gitti. Hukuk öğreniminin yanı sıra o dönemim ünlü ressamlarının atölyelerinde çıraklık yaparak iyi de bir resim eğitimi aldı.

1869 yılında Bağdat Yabancı İşler Müdürlüğü''ne atandı. 1871'de İstanbul'a geri dönünce sarayda çalıştı. 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi)'a atandı. Bu görevi ile Türk müzeciliğinin parlak dönemleri başladı. 1883 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'ni ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurdu ve müdürlüklerini üstlendi. 1884'te o güne kadar hiç gündeme gelmemiş olan ve çokça kayıp verilmiş olunan bir zaafı, antik eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan Asr-ı Atîka Nizamnâmesini çıkarttırark yürürlüğe soktu.

Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina ve Sayda'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda'da yaptığı kazılarda bulduğu, arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan, aralarında İskender Lahiti'nin de bulunduğu bir takım antik eserler çıkardı. Burada bulunan eserler bugün Osman Hamdi Bey'in bulmuş olduğu birçok eser gibi, kendisinin temellerini attırdığı İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ

Kaplumbağa Terbiyecisi"Kaplumbağa Terbiyecisi", Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerinden birisidir. 1906 tarihli eser, özellikle "Lale Devri"ndeki "Sadabad Eğlenceleri"nde geceleri bahçelerin aydınlatılması için kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilerek serbest bırakıldıkları bilgisi bir ipucu olabilir. Yani Osmanlı’nın devlet düzeninde "kaplumbağalar" da "kapıkulları" arasında yer almışlardır.

Bu arada birkaç Osmanlı kurumunun (Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-u Umumiye, vb.) en üst düzeyinde yönetici olan Hamdi Bey’in kendi iş yapma alışkanlığı/tarzı ile astlarının yaklaşımlarına ilişkin bir allegori akla gelmektedir. Osman Hamdi’nin kendisi olan "Terbiyeci" elinde neyi, boynunda maşası sırtında "keşkül-ü fıkarası" (dervişane bir tevekkülü akla getirmektedir. Hafif öne eğilmiş olarak yapraklarını yiyen üç kaplumbağaya nezaret etmektedir.

Arkada kalan iki kaplumbağa ise yemeğe yanaşmaya çalışmaktadır. Osman Hamdi Bey’in mesai arkadaşlarına yönelik acımasız, ümitsiz bir hicvi olarak yorumlanabilir bir resim bu... Önemli olan, alçaktaki tek ışık kaynağından gelen ışıkla aydınlanan resmin, öğelerinin ilgiyi konuya odaklayan bir yalınlık ve kurgu ile her tür gereksiz ayrıntının ayıklandığı çok başarılı bir bir başyapıt olmasıdır.

Uzun süre işadamı Erol Aksoy'un koleksiyonunda bulunan tablo Erol Aksoy'un varlıklarına TMSF'nin el koymasıyla geçici süre devlete geçmiştir. Eser Aralık 2004'de açık arttırmaya çıkarıldı. Türk resim sanatının en yüksek bedeline çıkan fiyatla Suna Kıraç-İnan Kıraç Vakfı kuruluşu Pera Sanat Müzesi açık arttırmayı kazandı.

Tablo bugün Suna Kıraç-İnan Kıraç Vakfı Pera Sanat Müzesi'nde sergilenmektedir.


Yorum Gönder
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir. Teşekkür Ederiz.
Yorumunuz onaylanmıştır, teşekkür ederiz.
Ad Soyad
Yorumunuz