Tarihler 1916 yılının Mart ayını gösterirken şanlı kahraman Mehmet Muzaffer’le tanışır Anadolu . Yer Çanakkale , alay karargâhında zabit namzedi Mehmet Muzaffer , alayın ihtiyacı olan kamyon ve otomobil lastiğini temin etmekle görevlendirilip İstanbul’a gönderilir . Akıllı ve bu işlerden anlayan biri olarak İstanbul’a gidip malzemeyi bulacak , eline yazılı olarak verilen tezkereyle gerekli parayı Erkân-ı Harbiye Riyaseti’nden alıp ödemesini yapacaktır .

     Muzaffer yola çıkar İstanbul’a vardığında araştırıp soruşturur , otomobil lastiğini Beyazıt’ta bir Yahudi tüccarda bulur. Tüccarla anlaşmayı sağlar ve hiç vakit kaybetmeden doğruca elindeki yazılı tezkereyle Erkân-ı Harbiye Riyaseti’ne gider , karşısına çıkan Yarbay’a durumu anlatır . Yarbay parayla ne alınacağını sorduğunda otomobil lastiği cevabını veren Muzaffer’e dik dik bakar ve ; ‘’ Bana bak oğlum , ben askerin ayağına postal , sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum , sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun ! Haydi yürü git , insanı günaha sokma , para mara yok ! ‘’ der. Muzaffer üzgün ama kararlı bir şekilde oradan ayrılırken düşünür düşünür  . Bu malzemeye alayın ihtiyacı var boş dönmek olmaz der ve aklına bir fikir gelir . Yahudi tüccara giderek malzemeyi hazır etmesini , koyacak yeri olmadığından sabah ezanında alacağını belirtir  , ödemeyi de kağıt para olarak sabah yapacaktır .

Muzaffer , Yahudi tüccarın yanından ayrılınca doğru Sirkeci’ye gider oradan kendine gerekli olan kırtasiye malzemelerini temin eder ve gece boyunca oturup yüz liralık kaime hazırlar ( yüz liralık kâğıttan para ) . Ertesi sabah günün henüz tam olarak aydınlanmadığı bir zamanda Yahudi tüccarla anlaştığı yerde buluşur mallar arabaya yüklenir Muzaffer yüzlük kaimeyi tüccara verir ve hemen Çanakkale’ye gitmek için yola koyulur . Birkaç gün geçtikten sonra Yahudi tüccar elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak için Osmanlı Bankası’na gider . Fakat o da ne ‘ Banka paranın sahte olduğunu söyleyerek bozdurma işlemini gerçekleştirmez .Yahudi tüccar şaşkındır fakat her nedense bu mevzuyu uzatmaz , oradan ayrılır .

O dönemde kaime üzerinde ; ‘’ bedeli Dersaadette altın olarak tesviye olunacaktır .’’ ibaresi bulunuyordu . Mehmet Muzaffer ise hazırladığı taklit paranın üzerine şu ibareyi yazmıştı ; ‘’ bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır . ‘’

Muzaffer’in altın dediği şey Mehmetçiğin Çanakkale’de akıttığı kanıydı .

Yahudi tüccar bu hadiseyi büyütmedi fakat olay İstanbul’un her yerine yayıldı . En sonunda Şehzâde Abdülhalim Efendi’nin de kulağına gitti . Şehzade o parayı Yahudi tüccardan aldırtıp ödemeyi kendi yaptı . Bu değerli taklit parayı sedef kakmalı , içi kadifeli bir mücevher kutusuna yerleştirip İstanbul Polis Okulu’ndaki Emniyet Müzesi’ne hediye etti .

Yıllar sonra 1970’lerde Polis Okulu Ankara’ya taşınınca Müze de buraya götürülür ve giden evraklar arasında para kaybolur . Nice zaman sonra , elden ele dolaştığı düşünülen bu değerli emanete Polis Laboratuvarları Daire Başkanlığı’nın Grafoloji ve Sahtecilik Şubesi’nin bir dosyasında rastlanır . Nihayet emanet bulunmuştur

Allah (c.c) hem Mehmet Muzaffer’den hem de Şehzâde Abdülhalim Efendi’den razı olsun

     Alay karargâhına malzemelerle dönen Muzaffer’e ne mi oldu dersiniz ? Birliğiyle beraber bir süre sonra Sina Cephesi’ne Gazze’ye gönderilir , önce yaralanır madalya alır sonra 1917 senesinde geri çekilme harekâtı sırasında düşman kuvvetlerini oyalamakla görevli birliğin içindeyken çarpışma esnasında şehit edilir .

Bu vatan , işte böyle kahramanlar sayesinde bugün dimdik ayakta ve güçlüdür .

                      

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981