OTOMOBİL:
VAKIF ORMANLARI

09 Ağustos 2021 Pazartesi 09:54

 Anadolu’nun vatan olmasında, sultanlar ve devlet adamlarının kurdukları vakıflar çok önemli görevler yapmıştır.

Vakıf ormanları, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e ormancılık tarihimizde çok önemli yere sahip.  Malazgirt Meydan Muharebesi'nden hemen sonra Tokat Niksar'da kurulan Danişment Gazi öncülüğündeki beylik, Doğu Karadeniz bölgesinin Türk yurdu olmasını sağlamış.

Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane ve Tokat bölgesinin dağları, yaylaları ve dik yamaçlı bölgeleri çok zor şartlar altında vatan haline getirilmiş. Türk yerleşimi olmasında, kurulan vakıflar önemli görev görmüş.

Osmanlı öncesi Danişment Gazi’nin torunları tarafından Şebinkarahisar'da kurulan, Ertana Beyi Melik Ahmet Gazi, Giresun Dereli Yavuzkemal Kızıltaş bölgesine Trabzon'un fethinden 110 yıl önce, 1350 yılında bölgeyi Türk yurdu yapan Alp Eren Gaziler Horasan Erenleri için vakıflar kurmuşlar.

Fatih Sultan Mehmet, Trabzon'u fethettikten sonra Yavuz Kemal bölgesindeki ormanları vakfetmiş. Osmanlı döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar Yavuz Kemal bölgesine üç ayrı kereste fabrikası kurulmuş. Bu kereste fabrikalarında üretilen orman emvali başta Duyun-u Umumiye borçları olmak üzere ülkemiz ekonomisine ve istihdamına büyük katkı sağlamıştır.

Tarihi kereste fabrikaları ve vakıf ormanları ile ilgili araştırmalarımıza, Yavuz Kemal eski Belediye Başkanı Abdullah Bey, tarihçi yazarlar Mehmet Fatsa ve Murat Dursun Tosun, sözlü tarih araştırmacısı Metin Koç başta olmak üzere birçok ilgili ve yetkili ile görüşüp bilgiler aldık.

Yavuz Kemal beldesi Kızıltaş Köyü Muhtarı, dedelerinden kalma elindeki 1368 tarihli vâkıfın vakfiye belgelerini bizimle paylaştı ve vakıf mallarını koruyup, bölgedeki meradan, vakıflara kira ödediklerini, vakıf mallarını koruyup gelecek kuşaklara emanet edeceklerini açıkladı.

Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Kemal Ormanları'nın korunması için 1455'de Orman Vakfı’nı kurmuş. Ormanın korunmasının sağladığına dair önemli arşiv belgeleri, vakfın ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Tarihçi yazar Mehmet Fatsa, bu konu hakkında önemli bilgiler vermekte. Araştırmacı yazar Murat Dursun Tosun vakıf ormanları ile ilgili geniş çaplı araştırmalar yapmaktır.

GİRESUN’DA VAKIF ORMANLARI VE MERALAR

Giresun yöresinde Cumhuriyet öncesi dönemde kamu hizmetlerinin önemli bir kısmı vakıf kurumlar marifeti ile yürütülmekteydi. Cami, medrese, zaviye gibi dini kurumlar yanında yolların ve köprülerin tesisi ve bakım-onarımı bu yolla sağlanıyordu. Bu yüzden vakıflar, kentlerde ve kırsalda hayati derecede önemli bir fonksiyon icra ediyordu. Vakıfların ayakta kalabilmesi ve bahse konu hizmetleri yerine getirebilmesi için de devlet tarafından çeşitli gelir kaynakları oluşturuluyor, bunlar “vakfiye” denilen ve dönemin hükümdarları tarafından “tuğra” ile tescillenen senetlere bağlanıyordu. Vakfiye senetlerinde, vakfı yapan hükümdar veya beyin adı, kimin adına tesis edildiği, vakfedilen yerler ve buraların tasarruf şartları birer hükme bağlanarak kaydediliyordu.

Bu günkü Dereli Yavuz Kemal ve  Kullakaya bölgeleri tarihde Kırık nahiyesi olarak anılan idarî alandaki ormanlar ve meralar, bahse konu amaca hizmet etmek için Hacı İlyas Vakfı, Şeyh Mustafa Vakfı, Şeyh Mahmud Vakfı ve Hacı Hamza Vakfı gibi hayır kurumları farklı zamanlarda tesis edilerek başta din hizmetleri olmak üzere medreseler eliyle eğitim, zaviyeler vasıtasıyla irşad ve imaret hizmetleri, hatta derbent vakıflar yoluyla da yolların ve köprülerin inşası, bakım onarımları yapılmıştır.

Şebinkarahisar yöresini de içine alan Eretnaoğulları Beyliği döneminde 1368’de Melik Ahmed Bey tarafından Hacı İlyas Vakfı ile Hacı Hamza Vakfı; Ordu-Giresun bölgesini fethederek Türk yurdu yapan Hacıemiroğulları Beyliği döneminde Emir Süleyman Bey tarafından 1397’de Şeyh Mustafa Vakfı, Osmanlı Padişahı III. Mehmed tarafından da Şeyh Mahmud Vakfı kurulmuştur. Bu vakıfların hizmet ettiği cami, medrese ve zaviyeler sırasıyla Kızıltaş Köyü, Sarıyakup Köyü, Yavuzkemal ve Konuklu Köyünde yer almıştır. Sultan Fatih’in iktidarının ilk yıllarında 1455 tarihli tahrir ile bu vakıflar yeniden tescillenmiştir. Bu yüzden tarihi kayıtlara “Sultan Vakfı” şeklinde geçmiştir. Vakfa konu olan köylerde yer alan ormanlık alanlar, çayırlar ve ziraat alanlarının gelirleri söz konusu kurumlara aktarılmıştır. Böylece Yukarı Aksu Havzasında, yerel imkânlarla kamu hizmetlerinin icrası mümkün olmuştur.

Vakıf sistemi hem Osmanlıların iskân siyasetini kolaylaştırıyor hem de fethedilen yerlerde İslam’ın yayılmasını sağlıyordu. Gittiği hiçbir yerde sömürgecilik yapmayan bir imparatorluk, halkı kendine bağlamak için halkına hayırla bağlanıyor, sömürmekten değil hizmetten yana politika sergiliyordu.

banner982
Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

Kasko Sigortasında Elektrikli Araç Dönemi
Ülkemizde, sayısı her geçen gün artan elektrikli araçlar 60 bin adede, şarj istasyonları ise 4 bin 500...

Haberi Oku