Bu sene de, mübarek ayların en önemli olanını yaşadık. Çünkü Kur'an, bu ayda inmeye başlamış; tüm insanlığa İlâhî bir yol gösterici olmuştur. Hâlen de öyledir. Daima da öyle kalacaktır.

     Bu ay müslümanların günahlardan yıkandığı, kalplerini temizlediği bir aydır.

     Bu ay da, belli vakitlerde aç ve susuz kaldık. Bizden önceki nebi ve insanlara yazıldığı gibi, bizim üzerimize de yazılarak farz kılınan / muhakkak tutmamız gereken oruçlarımızı tuttuk. Bayrama eriştik. Bir bakıma Bayramı / Bayram yapmayı hak ettik.

     Çünkü Oruç tutmakla nefsin meylettiği şeylerden imsak ettik. Yâni kendimizi alıkoyduk. Nefsin en büyük isteklerinden olan yemeyi, içmeyi ve birleşmeyi yapmaz olduk. Zira Oruç; İslâmiyet'in beş şartının başta gelenlerinden, üstelik İslâm şiar ve prensiplerinin en büyüklerindendir.

     Allahın sayısız nimetlerinin şükrüne işaret eden Oruç'un nice hikmet, gaye ve maksatlarını bir kere daha gördük, algıladık, şahit ve tanık olduk.

     Yeryüzünün nimetler sofrası olduğunu algılayarak, bir kere daha Allahın Rububiyetini; herşeyin yaratanı, yetiştireni olduğunu daha somut bir şekilde idrak ettik.

     Nimetleri asıl verenin Allah olduğunu bilmeye, sebepler perdesi gaflet verirken; Ramazan ayında, Allahın imsakta “yemeyin” emriyle yemememiz ve iftarda “yiyin” emriyle orucu bozmamızla; nimetlerin asıl sahibinin Rabbimiz olduğunu, ancak bu durumdayken, kesin bir şekilde anladık. 

     Çünkü bir şeyi yasaklamak veya serbest bırakmak; sahibinin tasarruf hakkını kullanmasıyla mümkün ve olasıdır. Ve ancak bu şekilde gerçekleşir.

     Oruç tutmakla en küçük bir ekmek parçasının bile, ne büyük bir nimet olduğunun farkına vardık.

     Nasıl bir şükür içinde olmamız gerektiğini de, ancak ekmeğin yokluğunda yani yiyemediğimiz zaman çok iyi idrak ettik.

     Oruç tutmakla fakir ve muhtaçların durumlarını somut bir şekilde şahsımızda gördük. Onlara yardım elini uzatmamız gerektiğini çok iyi kavradık.

     “Tok açın halinden anlamaz!” hükmünün Oruçla yerle bir olduğunu gördük. Her birimizin birer şefkat kahramanı olabileceğimizi; Oruç bizlere hatırlattı.

     Oruç bizi nefsin taşkınlık ve aşırılıklarından alıkoymakla; Oruçtan sonra da nefsimizin uygunsuz isteklerine karşı koyabilecek potansiyel ve iradeye sahip olduğumuzu gösterdi.

     Oruçla midemizi ve onunla alâkalı organlarımızı dinlendirmiş olduk. Midemizin, kendi kendini tamir etmesini sağladık. Oruçtan sonra daha randımanlı çalışmasına imkân verdik.

     Oruçla, her şeyin “Azı karar, orta yarar, çoğu zarar.” olduğunu fark ettik.

     Oruçla  -Allah göstermesin-  sıkıntılı ay ve yılları göğüslemek imkânına sahip olduğumuzu, bu durumlarda paniğe kapılmaya gerek olmadığını anladık.

     Oruçla anladık ki, insan yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli. 

     Yine Oruçla anladık ki, bu dünya: Câhiller için yemek ve şehvet peşinde koşmaktan ibaret iken; Akıllılar için tefekkür ederek fiilden Fail'e, nakıştan Nakkaş'a, kısaca yapılandan Yapan'a yol bulmak için aklını, fikrini harekete geçirme yeridir. 

     İşte insan odaklı Oruçla; o ayda inmeye başlayan Kur'an'a daha çok eğildik. O'nu daha çok okuduk. Böylece kendimizi günbegün Bayrama hazırladık. Bayramdan sonra da Ramazan ayında edindiklerimizi devam ettireceğimize dair lisanı hâl ile Yaratana söz verdik. Zaten gerçek kul'a da bunun yakışacağını derk ettik.

     Her şey, insan gerçeği için. İnsanın insanlığını maddeten ve mânen bilmesi için. Zira insan kıymetini -özellikle- Bayramlarda hatırlar. Birbirinin değerini daha iyi bilir. Birbirini kırmaması, incitmemesi gerektiğini edinir. “Bir gönül yıktın ise...” reçetesini kavrar. İnsan olduğunu tam olarak fehmeder. Allah-Kâinat-İnsan üçlüsünün kavramı açısından bütün insanların kardeş olduğunu, bir kere daha derinden anlar. “Ancak müminler (inananlar) kardeştirler.” (Hucurât: 10) düstur ve prensibini içselleştirir. Fakat bunu yaparken, diğer insanların da, -inansın inanmasın- insan olarak kardeşi olduğunun bilinciyle hareket etmesi lâzım geldiğini; sözde değil özde kabul eder.

     Velhasıl, Bayramları bu bilinç ve şuurla karşılamak ve kutlamak gerek vesselâm.

 

     

     

     

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981