‘’Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.‘’ der Tolstoy.
Dikkat ettiniz mi sevgili okuyucu! Halâ bencillikten kurtaramadık varlık kalıbımızı. Her şeyin en güzeli en doğrusu tarafımızdan yapılır zannederken yaşadığımız dünya gittikçe kirleniyor oysa. Değiştikçe gelişeceğiz diye avazımız çıktığınca bağırıp dururken neyin nasıl yapılacağını iyice karıştırdık. Çıktığımız yolculukta daha kendimizi düzeltmeden başkalarına yüklenmeye başkalarını yargılamaya odaklandık. Evvela aynaya bakıp yanlışların kaynağını tespit etmekte objektif olabilmeyi ne çabuk unuttuk.

Dışarıda buz gibi hava içeride sıcacık evlerimiz var. Komşumuz aç ve bizim midelerimiz tıka basa dolu. Yakınımızdaki uzağımızdaki her coğrafyada sessiz çocuk çığlıkları yükselirken kafalarımız deve kuşu misali toprağa gömülü. Ne vakit bu denli duyarsızlaştık biz?

Binlerce gariban çaresizlik içinde uzatılmayı bekleyen elleri beklerken gök yüzünde sahte havai fişekler patlamakta. Oysa diğer iklimlerde zehirli fişekler her gün katliamlarına yenisini eklemekte.

Başkaları kötü, başkaları çirkin, başkaları suçlu, peki biz ne derece masumuz dersiniz?

Koskoca âlemin gözleri önünde tüm bu çirkinlikler kötülükler suçlar işlenirken, aldığımız duyarsız nefeslerimizle biz bu insanlığın neresindeyiz?

‘’
Utandığın kadar insansın bu zamanda
  Utanıp arlandığın zaman kadar var
  Görmem duymam konuşmam diyorsan illa
  Yaradan da dualarından tutmasın seni yar’’

Farkındaysak kendimizin ve dönen yer kürenin, bahtiyarız harcanılan ömür sermayesinde. Eleştiri ve sorgulamalarımız evvela kendimize açılan kapıysa, erdemlerin en hakikisine sahibiz hayat serüveninde. 
Değişim ve gelişim kuvvetli bakışını salarken yüreklerden derine asıl mutluluk eşref-i mahlukat olma ezberinde.
Sahilden yakalayıp denize bıraktığımız tek bir deniz anasıyla bile ne farkındalıklar yazılır küçücük öykülere.
Akıl ve zeka hiçbir ücret ödemeden verildiyse faniliğimize yapacağımız yegane güzellik vakit geçirmeden insanca haykırmak belki de.
‘’Oku’’ emriyle sarsılan ruhlarımız hakkını vererek okumalı artık ömür kitabını. Kâlbin derinliğinden fışkırmalı vicdan ve merhamet.
Dosdoğru yazılmalı her cümle her kelime. Zengin fakir demeden kucaklaşmalı tüm evren.
Manevi hazların lezzetiyle ayağa kaldırılmalı nicedir can çekişen insanlık.
Çocuklar ölmemeli umutlar sönmemeli. Ahir zaman telaffuzuyla sıçrayan yürekler, kurtuluş reçetesini aynadaki ben eliyle dağıtmalı tüm kâinata. Mucizeler inanç hamurumuzla sağlamlaşıp taşmalı okyanusa.

Ve sen insanoğlu ve ben insanoğlu! Hazreti Adem’den beri süregelen hırs kavgalarını bırakıp bir kenara sıkıca basmalı toprağa.

Tertemiz yarınların kavgasıysa kurtlar sofrasında kurulan meydan,  avazımız çıktığı kadar haykırmalı dünyaya; ziyalı azınlıkta işte başladı haklı davam!..

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

banner934