banner1001
İslâm ve Kur’an için hariçten gazel okuyanlar, onun yanlış anlaşılmasına ve yanlış algılanmasına sebep olmaktadırlar.
Ve bilmeden Kur’an ve İslâma en büyük kötülükte bulunmaktadırlar.
Böylece muhakeme-i akliyede, akılca muhakemeden noksan olanlar dine en büyük fenalığı yapmış oluyorlar. Böyle bir kötülüğü İslâma, inanın düşmanlar; isteseler bile yapamazlar.
Unutmayalım ki bir âyeti düşünürken, o âyetle alâkalı diğer yüzlerce âyetler de akla gelmeli ki, demek istenilen anlaşılabilsin.
Yoksa, aslında doğru olan o âyetin anlamı; gereken yere oturtulmadığı ve gereken yerde kullanılmadığı için yanlış bir hükme yol açar.
Tabii aynı hususun Hadis-i Şerifler için de söz konusu olduğu açıktır.
Çünkü bütünü bilmeyen, parçanın nereye ait olduğunu çıkaramaz. Bu da anlamayı zora sokar.
Kur’anı yanlış anlayan ve yorumlayanların farkına ve ayırdına varanlardan biri de, onlarca büyük eser sahibi Said Havva’dır. O:
“Ayet ve hadislerin anlamlarını, yerli yerine koymak, ancak Rabbanî (yani ilhama mazhar olan) âlimlerin harcıdır, işidir.” diyerek, bu gerçeğe -dirayetle- parmak basar.
Türkiye’de geriye doğru onlarca senede büyük bir tercüme eserler furyası başlamış. Arapça ve Farsçadan Türkçeye çok sayıda eserler aktarılmıştır.
Şüphesiz, bu dillerde yazılan çok değerli eserler yanında, yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım bazı âyetleri yanlış yorumlayan kitaplar da çok miktarda Türkçeye aktarılmış.
Özellikle yüksek tahsilli, üniversiteli gençlerden büyük bir okuyucu kitlesi de bulmuştur.
X
Bir çeyrek asır süren üniversite hocalığım sırasında çok gençle konuştum, tartıştım. Bir kısım gençlerimizin yazık ki bu tercüme eserlerden “Söz sihir gibi tesir eder, etki yapar.” anlamına gelen hadis-i şerifin de belirttiği gibi, çok etkilenmiş olduklarını gördüm. Tabii çok üzüldüm.
Bunlar samimiydiler:
Vur desen, vuracak tipten.
Öl desen, gözünü kırpmadan, kendini ölümün kucağına atacak cinsten.
Öldür desen, hemen öldürecek türden kimselerdi.
Bir yanlış anlayışın, zebûnu ve düşkünü idiler.
Hiç çekinmeden, ellerini kana bulayacak durumdaydılar.
X
Allahtan Türkiye’de devlet -her yöremizde olduğu gibi- bulunduğum yerde de çok kuvvetliydi. Gerek askerî kuvvetlerimizin varlığı, gerekse polisimizin yeterli mevcudiyeti, hepsinden önemlisi yerli halkın ağır başlı tutumu ve devletine olan candan bağlılığı; her çeşit terör ve tedhişe karşı caydırıcı bir kalkan oluyor. Terörist, gerçekten halkı yanında bulamıyor, göremiyor.
Sayılı da olsa, böyle gençlerin hem kendilerine, hem de ülkelerine olası zarar vermelerini başarıyla önlüyordu.
X
İşte, İslâmı yanlış yorumlayan dışımızdakiler ve içimizdeki samimi fakat gerçeklerden uzak ve gâfil bir kısım gençlerimiz, kolaylıkla kullanılabilir. Sözde İslâmî emellere hizmet etmeleri için kolaylıkla ateşe itilebilir.
Böyle gençler veya böyle kimselerin; kendilerine el atıldığı takdirde, bu eylemleri yapmaya gönüllü olarak talip olacakları, maalesef acı bir gerçek ve realitedir. Nitekim İstanbuldaki terör eylemleri bunu kanıtlamıştır.
Zaten, buna gönülden inanmayan birine, intihar eylemi yaptırmak; öyle kolay bir iş değildir. Hattâ imkânsızdır. Teröristlerin, ancak böyle bir ruh hâli içinde, terör eylemi yapabilecekleri anlaşılmaktadır.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

banner934