Terör öyle bir şey ki, mesela Afganistan’a yapılan hava akınlarından ister istemez halk da nasîbini almıştı.
Zaten çekilmez olan hayat şartları, bir kat daha güçlükler arzetmeye başlamıştı.  Tabii bu duruma biraz da iç karışıklığın sebep olduğu zaafların da, dışardakilere cesaret vermiş olduğunu söyleyebiliriz.
Onlar şu veya bu sebeplerle yurt içinde birlik ve beraberliği kuramamışlardı!
Biraz da sen-ben çekişmesi; zavallı çilekeş Afgan halkını, maddeten biraz daha çökertmiş oldu.
O güzelim destanları yazarak; Rusya’ya karşı kazanmış olduğu İstiklâl mücadelesine, iç anlaşmazlıklar gölge düşürmüştü. Haklı kutsal bir cihat sonunda kazanmış olduğu zaferi; kendi elleriyle âdeta sonuçsuz bırakmıştı!
Bilindiği gibi, “İki pehlivan kavga ederken, bir çocuk ikisini de dövebilir.”
Velhasıl her zaman olduğu gibi, iç didişmelerin gâlibi dâima dış güçler oluyor.
Oysa, “Sebep olan yapan gibidir.” hükmünce bu duruma düşüşte; Afganlı idarecilerin istemeyerek de olsa rolleri vardır diyor. Bir an evvel yine Moskof işgalinde olduğu gibi, bir elden ve bir yürek olarak yeni müspet bir çehre ile, dünya karşısına dimdik çıkmalarını umuyor ve bekliyoruz.
Çünkü daha önce başardıkları gibi, yine başaracakları muhakkak.
Tabii etrafında toplanacakları odak noktasını; iyi ve doğru tâyin ve tesbit etmeleri de şart.
Ayrıca kılavuzu iyi seçmek, sonra da bir bütün olup asla dağılmamak.
Zira “Allah’ın rahmeti cemaat ve toplum üzerinedir.”
Unutulmasın ki Hak dâvalar, Hak metod ve usullerle yükselir. Bâtıl / boş, sapık ve yanlış metod ve usullerle geçici olarak söner.
Mağlûbiyete yanlış metod sebep olduğu gibi, gâlibiyeti de müsbet metod gerçekleştirir.
Bu durumda Hak metod, bâtıl dâvayı geçici olarak yükseltirken; bâtıl bir metod da Hak bir dâvanın geçici olarak yükselmesini önler.
Burada metodların doğru olup olmaması söz konusudur.
Yoksa sonunda herşeye rağmen elbette Hak gâlip ve üstündür.
İslâmın bâtıl metodlara ihtiyacı yok. Üstelik İslâm’da gaye için herşey meşru değil. Öyleyse yüce İslâmı yüce tutmak için, Hak olan dâvaya Hak metod ve usullerle yürümek şart.
Yoksa büyük hakikatler; biçare ellerde ziyan olur gider.
Ne diyelim Allah, İslâm Âlemi’ne  uyanıklık, şuur ve birlik rûhu versin.  
Zaten bu durumda tek tesellimiz, yine yüce Rabbimizin “Rahmetim gazabımı geçti.” müjdesi.
Bizler biliyor ve inanıyoruz ki, Afgan halkı mazlum ve masumdu.
Nitekim yine Hak yolda Hak üzeredirler.
Atılan bombalardan yaralanmış olanlar gâzi; atılan bombalardan ölenler ise şehit olmuşlardı.
Şöyle veya böyle geçen hayatları; en büyük bir şerefle gâzilik ve şehitlik rütbesiyle son bulmuş.
Bundan dolayı Cennet kapılarının kendilerine sonuna kadar açılmış olduğuna hiç şüphe yok.
İşte bu yüzden “Elhamdülillah.” diyor “Sen ne büyüksün ya Rab!” diye tesellî buluyoruz.
Yine biliyoruz ki, aslında, şehit olmakla ölümsüzleşmiş oluyor ölülerimiz.
Asıl titreyecek olanlar, asıl üzülecek olanlar, asıl zorlanacak ve Cehennemin dibini boylayacak olanlar düşünsünler.
Afganistan ve onun gibi terör belasıyla karşılaşmış ülkelerin içindeki; bu duruma sebep olan içteki zalimlerle, bu fırsattan istifade yoluna giden dıştaki zâlimler korksunlar titresinler.
Çünkü onları ebedî Cehennem bekliyor.
Hem de hiç bırakmamacasına, hem de hiç bıkmamacasına; ateşten bağrına basmak üzere, onları Cehennem bekliyor.
Öyleyse “Yaşasın zâlimler için Cehennem.”
Cehennem ve İlâhî azâb; kâfidir, o iç ve dış zorba zâlimlere.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981