Sayısız hücrenin mükemmel birleşimiyle vücuda gelmiş şah eser bir tablo , eşsiz bir plak .
Ademoğlu , Eşref-i Mahlukat , nefes aldıkça yaşayan canlılar harikası . Hayretler telakkisinde bir damla sudan şekillenen büyüdükçe gelişen geliştikçe işitip gören , yiyip beslenen , üreten , tüketen küçük âlem ; insan .
Sabahın güneşiyle dünya düzenine adımlarını atıp akşamın göz kırpmasıyla evine yahut sosyalliğine çekilen kalabalıklar arasındaki muazzam varlık .
Gülşenlerde açan gonca , ötüşen bülbül , hikayeler içinde hikayeler yazarken kimi zaman Leyla kimi zaman Mecnun kiminde diken kiminde de gül .
Edasıyla sedasıyla tabiatın bağrında Yaradan’a kulluğuyla kale gibi güçlü , maviliğe kanat çırpan kuşlar kadar hür .
Ecel gelip kapısının tokmağına vurmadan evvel uyanmış sa uykusundan elif misali dimdik , kelamının kaleminin benliğinin şifresinde tek bir , serilsin öyleyse ayaklar altına İrem bağından mis kokulu nehir .
Cihan bu divane divane dönüp durur mu hiç ! her ekinin hasadı vardır elbet insanoğlu da eker tohumunu dünya tarlasına iyisiyle kötüsüyle , düşünüp durdukça durup ameliyle varlığa vurdukça eker .
Çağlar öncesinden çağlar sonrasına akıp gittikçe hayat vav melodisinde kıvrılan ruh ve beden ülküsüyle ilkesiyle defterlere yazılmış eşref-i mahlukat .
Yeryüzünde binlerce bitki binlerce hayvan , dağ , taş , kaya , deniz , hava , su biz faniler emrine amade sayısız ordu .
Tenlerin , dillerin , dinlerin rengi farklı farklı ortak olan yegane şey arzdan arşa yükselen acz gölgesindeki varlık öznesi .
Emaneten aldığımız nefeslerin kölesi olup çıktığımız nefislerin akıbeti ne hali bulacak bilinmezken , sırlar alemine şükür duasıyla açılan avuçlarda şerefe nail olur mu gönüller .
Tıp tıp tıp ilerliyor yaşamak en şiddetli terennümü çığıran oduyla sarılıyor insanoğlu gülşen ümidine haykırarak !..