banner1024
        Bugüne kadar hiç düşündünüz mü, vücudumuzda kaç organ var? Ben bugüne kadar hiç saymadım; iç organlar, dış organlar… derken varın biraz da siz sayın, kıymetli okuyucu. Yirmi birinci yüzyılın piyasaya sunduğu yapay organları da unutmayın lütfen. Yapay çiçek, yapay zeka derken bu da nerden çıktı şimdi… 
       Geçen gün, bir organımı kaybetmiş gibi üçüncü dersin boşluğundan yararlanıp eve döndüm ve unuttuğum telefonumu aldım. Hatta yoldan geri dönecektim, dersin başlamasına on dakika var diye "kavuşmayı" üçüncü saate erteledim. Onsuz yaşar mıydım, yaşardım elbet ama kendimi eksik hissettim. Allah eksikliğini göstermesin bir göz, bir kol gibi hisseder mi insan. Alın size yapay bir organ. Kilometreleri bir telefon için aş da gel ( Sevdikleri için bir kilometreyi esirgeyenler utansın diye söylüyorum hani). Batarya % 20’ nin altına düşünce gereksiz yere heyecana kapılıp şarj cihazı arayan insanlarız sonuçta. Utanmasak üçlü prizi kendimize monte edip öyle gezeriz. Hele bir de elektrikler gittiği zaman, şarjı israf etmeden kaçamak kaçamak açıp kapatan mü’min insanlarız. Mü’min dediğin tasarruflu olur yoksa ne diye... Geçenlerde Asr suresini okuyoruz çocuklarla; asr, "tükenen zaman" anlamına gelir derken Allah affeylesin, "tükenen batarya" canlandı gözümün önünde. Bağımlılık ne diyeyim...Varsa gözyaşım, ağlarım ilk kendi halime. 
         Her neyse, telefondan daha lüzumlu mesele Asr suresidir. Yıllardır Asr suresini ve meâlini okurum, okurum dediysem okurmuşum işte. Hz. Ömer (r.a) dediği gibi “Fatiha”dan ötesine gidemedik misali. Derste “tükenen batarya” kısmından sonra Nouman Ali Khan’ın tefsir videosunu açtım öğrencilerimle birlikte izliyorum ve o öyle bir anki, sandım Asr suresi yeniden vahyoldu da ben ilk kez duyuyorum. Diyeceksiniz ki, "Ya hu, telefondan Asr suresine nasıl geldik?" Hele kulak verin şu misale (Nouman Ali Khan'ın tefsiri) : Düşünün ki bir gemi battı ve siz yavaş yavaş denizin dibine doğru batıyorsunuz. Bir kısa evre vardır ya hani, film şeridi gibi geçen kısa bir an (asr: tükenen zaman)  "ASRA YEMİN OLSUN Kİ İNSAN, ZİYAN İÇİNDEDİR." İşte o andan uyanıp kendini kurtarmaya çalışmalısın.Tüm mesele “uyanmak” (ANCAK İMAN EDENLER...) yoksa dibe batışını denizin üstündeki cesette görürler. Eee… uyandın ama bu kadarla kurtulamazsın. Suyun üzerine çıkmak için yukarı doğru kulaç atmalısın ve harekete geçmelisin (…VE SALİH (iyileştirici,iyi,uygun) AMELLER İŞLEYENLER…). Suyun üzerine çıktın ve yüzüyorsun ki tam o sırada boğulmak üzere olan biri bacağına yapıştı ve onu kurtarmanı bekliyor (...VE BİRBİRİNE HAKKI TAVSİYE EDENLER...) Kurtarmazsan ikiniz de birlikte dibe doğru gideceksiniz. Hadi kurtardın diyelim, ikiniz ağır bir şekilde yüzüyorsunuz ama takat kalmadı artık. Yanındaki “ben de artık güç kalmadı, yüzemiyorum...” dediğinde karaya çıkmak için ona, "Hadi! az kaldı,sabret" demen lazım. (...VE BİRBİRİNE SABRI TAVSİYE EDENLER bundan müstesnadır.) İkinizin selameti için demen lazım...(İŞTE ONLAR, ZİYAN İÇİNDE DEĞİLLERDİR.) Yoksa ne diye…
         Diyeceğim o ki, bu ömür telefon bataryasına benzemez; sona kalan diliminin kaçta kaç olduğunu gösteren bir zaman dilimi hiç yoktur. Olsa hemen prize takarsın.(Bilseydi insan, işler miydi onca günahı,yapar mıydı kötülük…) Haee diyorsan ben inançlıyım; uyanma kısmını çoktan aştım ibadetim, amelim yerinde. Sanır mısın dünyadan kurtuluşun kendinle olacak. 
          Bu öyle manadır ki kurtuluş için "ben" değil "biz" olacaksın diyor. Bu öyle bir mâna ki “Kalk ve artık uyan, uyandır!”  Bu öyle bir mâna ki  İmam Razi’nin ifadesiyle,“Pazarda buz satan bir adamın ‘Sermayesi eriyen bu adama merhamet edin!’diye bağırdığını duydum ve ‘Asr suresini tam olarak o zaman anladım.” Değerli okuyucu, ne diyordu bu mâna: "Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır. Ancak imân edip salih ameller işleyenler ve birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna. Onlar ziyan içinde değillerdir."
Tuba YETİM
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981