Yayla deyince gönlüm bir hoş olur, duygusallaşır... 95 yaşındaki Emine Annemi, Rahmetli Mustafa babam ve Fadime halamla Yaylalarda Geçirdiğim o çocukluk günleri hatırıma gelir. İlk kez yaylaya 58 yıl önce çıkıp, buz gibi soğuksularından içip insana hayat veren ömre ömür katan çiçek kokulu havasını ciğerlerime doldurmuş, Yaylayı çok sevmiş her biri birer abide gibi duran muhteşem Yayla dağlarının güzelliği ile ufkumu ve vizyonumu geliştirmiştim. Her yıl bir günde olsa yaylaya çıkar, soğuk suyundan içer, geçmişlerimizin ruhu için Fatiha okur, çocukluk yıllarımı yeniden yaşarım.

 YAYLALARIMIZIN KIYMETİNİ BİLELİM ÇOCUKLARIMIZA YAYLALARI TANITIP SEVDİRELİM

 Giresun. Espiye Soğukpınar Belediyesinin 20. Kuruluş yıl dönümü dolayısı ile Soğukpınar Belediyesi ve Avrasya Gazeteciler Derneği www.agrt.net işbirliği ile Osmanlı döneminde Nahiye merkezi Olan Soğukpınar belediyesinin tarih kültür ve Turizm değerlerini tanıtmak için sosyal sorumluluk projesi kapsamında Tarihi Yaylalar ve Yayla kültürü de tanıtacağız.

   Gazeteci ve belgeselci olarak ilk kez 1998 yılında Espiye Karaovacık yaylasında Otçu Göçü Yayla şenliği düzenlenmesine katkım olmuş ve belgesel çekerek yaylalarımızı tanıtmak için 20 yıldır çaba sarf ediyorum.

  Soğukpınar Belediye Başkanı ilkokul arkadaşım sayın Özcan Özdemir in öncülüğünde Espiye Soğukpınar Yaylaları ile ilgili yaptığımız araştırma ve çektiğimiz belgeseli Devri Alem belgesel programı olarak bir çok TV kanalında yayınlanacak. Yayla belgeselini tıklayıp izleyebileceğiniz linKi sizlerle paylaşıyoruz:  Soğukpınar Belediyesi Yayla Belgeseli fragman ve tanıtım özeti

https://youtu.be/0uc9nGwmACo

  Soğukpınar Belediyesi ve Avrasya Gazeteciler Derneği tarafından ortaklaşa 26 Eylül Çarşamba günü Akşam Düzenlenen gala gösterimi ve ödül törenine Tüm arkadaşlarımızı Davet ederken, Türkistan’dan Anadolu’ya getirdiğimiz yayla Kültürünü koruyup tanıtmak için tüm ilgili ve yetkilileri göreve davet ediyoruz.

Yaylalarımızı koruyalım, gençlerimize yaylaları sevdirip tanıtalım.

GEÇMİŞTE YAYLAYA GÖÇ

Geçmişte yayla yolculuğu hep yaya yürüyüşle yapılırdı. Bölge insanı ayağında kara lastiği, elinde azığı, belinde silahıyla 6 -12 saat arasında değişen mesafeleri yürürdü. Bu yürüyüş dağları sarmalamış bir yeşil denizi ortasında yürüyerek, taş oluklardan su içerek, vahşi doğayı dinleyerek olduğundan heyecan ve huzuru beraberinde getirirdi. On saatlik bir yürüyüş neticesi ayaklarınızda oluşan şişme ve sızıları dahi hissetmezdiniz.

Yayla heyecanı insanlarda yaşlısıyla genciyle günler öncesinden başlar. Yol azıkları hazırlanır, katır ve atlara vurulacak yükler denklenir. Hayvanlar göçten önce bir hafta boyunca günlük geziye çıkarılır. Bu hayvanın yolculuğa dayanabilmesi için bir nevi spordur. Büyükbaş hayvanlar âdeta bir gelin gibi süslenirdi.

Hayvanlarla gidilecekse göç saati sabah namazının ilk vaktidir. Hava henüz aydınlanmadığından çıra ya da farfar yakılır. Kadınlar keşanını başına sarar, sepeti sırtına yüklenir, eline de yol azığı olan yoğurt küleğini alır. Küçük çocuklar içi battaniye döşeli sepete oturtularak katıra yüklenir.

Koyun ve sığır sürüsü göçe dâhilse yolculuk daha meşakkatli olmakla beraber, bir o kadarda heyecanlı olur. Yüzlerce koyunu hey’leyerek giderken, yüzlerce çan ve kelekten çıkan ses ve bu sese karışan meleşmeler, ara sıra vadilerde çınlayan ıslıklar sürü sahibi bir yaylacı için şu dünyada dinlenebilecek en güzel melodi olsa gerek.

Yolculuk her zaman planlandığı gibi devam etmez. Aksilikler bir yaylacının yol arkadaşı olabilir. Yağmur hatta kar fırtınası olabilir. Yolda insan ve hayvanlar için hastalanma, ölüm veya doğum olabilir. Yollarda doktorsuz ilaçsız doğan nice insanlar vardır. Böylesi bir durumda göç için yolda, orman arasında konaklayıp, yeni bir günü beklemekten başka çare yoktur. Köpeklerin havlaması, koyunların ürkmesi, at ve katırların huysuzlanması çok yakınlarda var olan bir tehlikenin işaretidir. Böyle bir durumda bellerde duran tabanca ya da omuzlardaki mavzer veya filinta ateşlenir. Gecenin derin sükûtunda vadilerde yankılanan silah sesleriyle tehlike savuşturulur. Yayla yollarında mola yerleri bellidir. İnsanlar buralarda oturup istirahat eder, azığını yer. Espiye’nin Avluca Köyü’nden yaylaya giden birisi için Düdür, Çeküşük, Târıalan, Çayır Boğazı belli başlı mola yerleridir.

GÜNÜMÜZDE YAYLAYA GÖÇ

Günümüzde yayla yine heyecan ve neşe olsa bile ona gidiş artık arabayla olduğundan yol heyecanı ve yol kültürü maalesef kalmamıştır. Bu değişimden Karadeniz Çepni kültüründe asırların geleneği olan “otçu göçü” de nasibini almıştır. Otçu göçü eskiden belirlenen bir günde bütün bölge insanının şenlik havası içinde yürüme yaylaya gitmesi iken, yaylalara yollar vurulup, yürüme işi kalkınca belirlenen bir günde, yayla düzünde festival yapma şekline dönüşmüştür. Günümüzde yaylaya gidişler insan ve hayvanların çift kabin bir kamyonete dolarak gitmesi şeklinde gerçekleşmektedir.

 

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981