GÜNDEM Haberleri Tümü

TÜBİTAK Başkanı Arif Ergin’in dikkatine

İsmail Kahraman'ın yazısı...

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi 1972 yılından beri Türkiye’nin bilim ve teknolojisinin gelişmesine önemli hizmetler yapıyor. Biz TÜBİTAK’ı 1982 yılından beri gazeteci ve belgeselci olarak yakından takip ediyoruz. TÜBİTAK hep tartışma konusu oldu. Aslında TÜBİTAK, Bilim ve teknoloji ile gündeme gelmeliydi. 
TÜBİTAK’ın son 35 yıllık döneminin gazeteci belgeselci olarak canlı şahidiyim. Üstelik de Gebzeli bir gazeteci olarak sosyal sorumluluk çerçevesinde TÜBİTAK ile ilgili TÜBİTAK ile ilgili görüş, düşünce ve önerilerimi Başbakandan, Bakana kadar birçok kez gündeme getirip, yazı ve televizyon programları ile kamuoyunun bilgisine taşıdım. 
TÜBİTAK başkanlığı döneminde babası Sayın Mehmet Ergin’i de tanımış bir gazeteci olarak TÜBİTAK’ın yeni başkanı Arif Ergin beyden bizzat Ankara’ya giderek randevu talebinde bulunmuştum. İletişim başdanışmanı ve Basın Halkla İlişkiler Müdürünü ziyaret ederek talebimizi kendisine ilettik. 
TÜBİTAK gerçekten çok önemli bir kurum. Kurumu çok önemsediğim için gazeteci olarak bugün bir yazı kaleme alıp, mektup şeklinde TÜBİTAK Başkanı Sayın Arif Ergin’e göndermek istedim. Sayın Ergin’in TÜBİTAK’ta önemli hizmetler yapacağına inanıyorum. Özellikle TÜBİTAK’ı bilim ve teknoloji üreten bir kurum olarak Türkiye gündemine mal edebileceğini düşünüyorum. 
TÜBİTAK’ın en büyük yerleşkesi Gebze bölgesindedir. Ancak bu çok önemli kurum yeteri kadar Gebze ve Kocaeli bölgesiyle entegre olamadı. Aslında çevresiyle, her yönü ile barışık olan kurumlar başarılı olabilir. Geçtiğimiz aylarda Kocaeli Valisi Sayın Hasan Basri Güzeloğlu’nun TÜBİTAK MAM’ı ziyaret ettiğini, haklı olarak; “ TÜBİTAK Kocaeli bölgesinin bir kurumu. Kocaeli’nin hangi sorunları ile ilgili sosyal sorumluluk çerçevesinde çalışma yaptı” şeklinde konuyu sorguladığını öğrendim. Bilmiyorum, yetkililer ne cevap verdi. Ancak TÜBİTAK MAM’ın Gebze bölgesi başta olmak üzere, Kocaeli bölgesine çok büyük bir sosyal sorumluluğu olduğuna inanıyorum. 
TÜBİTAK’ın kapıları özellikle ilköğretim ve liseli öğrencilere açılmalı. Öğrenciler bilim, teknoloji ve sanayinin gelişmesini TÜBİTAK’ta organize edilecek bir bilim ve teknoloji müzesinde öğrenmeli. Bilim ve teknolojiyi gençlere sevdirmelidir. 
TÜBİTAK gerçek anlamda hizmet yapabilmesi için öncelikle her türlü siyasi ve ideolojik tartışmalardan uzak kalarak, bilim ve teknoloji seferberliği ilan etmelidir. Yerli otomobil üretiminin TÜBİTAK bünyesinde gerçekleştiğini Sayın Bakan’dan öğrenince oldukça mutlu olup, heyecanlandım. Sayın Bakan ile bu konuda uzun bir söyleşi yaptık. 
Yerli otomobil Türkiye’nin şerefi olduğu kadar, TÜBİTAK’ın da gururu olacaktır. TÜBİTAK, yerli otomobil konusunda geceyi gündüze katmalı. Dünya’nın otomotiv devleri ile rekabet edecek, 21 yüzyılın otomobilini üretmelidir. Gerekirse bu konuda milli bir seferberlikte ilan edilebilir. Yerli otomobil ile ilgili yazdığım yazıların linklerini ve başlıklarını sizlerle burada paylaşırken, TÜBİTAK Başkanı Sayın Arif Ergin ve babası Mehmet Ergin beyin özgeçmişlerinden bir bölümünü köşeme alıyorum. 
YERLİ OTOMOBİLLE İLGİLİ NELER YAZDIK?
26 Ekim 2015 tarihinde kaleme aldığım Yerli otomobil Türkiye’nin şerefidir başlıklı yazımı http://www.gebzegazetesi.com/yerli-otomobil-turkiyenin-serefidir-makale,1270.html adresindeki linkten okuyabilirsiniz.
PROF. DR. ARİF ERGİN KİMDİR?
1970 Ankara doğumlu olan Prof. Dr. Arif ERGİN, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Elektrik ve Elektronik Mühendisliği diplomasına, Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği dalındaki Yüksek Lisans ve Doktora derecelerine de University of Illinois at Urbana - Champain (ABD)’de hak kazandı. Akademik hayatına Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde (yeni adı ile Gebze Teknik Üniversitesi’nde) devam etti. Mühendislik hayatına ASELSAN’da başlayan Prof. ERGİN, TÜBİTAK Gebze yerleşkesindeki askeri ve sivil projelerde 2001 yılından beri Uzman Araştırmacı ve Başuzman Araştırmacı sıfatları ile çeşitli görevlerde bulunmuştur. Ayrıca TAI, Roketsan, STM, Yonca Onuk ve TÜBİTAK SAGE’deki projelere mühendislik hizmeti vermiştir. Teknoloji geliştirme bölgeleri kanunu çerçevesinde çeşitli teknokent şirketlerinde mesleki ve idari görevler icra etmiştir.
Prof. ERGİN’e takdir edilen ödüller arasında Türkiye Bilimler Akademisi tarafından verilen Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı (GEBİP) Ödülü (2007), TÜBİTAK Bilim Teşvik Ödülü (2008) ve GYTE Yılın Lisans Eğitimcisi Ödülü (2008) yer almaktadır. Prof. Arif ERGİN Şubat 2014’ten itibaren TÜBİTAK BİLGEM Başkanlığı’nı ve TÜBİTAK Marmara Teknokent Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütmekteydi.
PROF. DR. MEHMET ERGİN KİMDİR?
1936 yılında Yozgat’ta dünyaya gelen Mehmet Ergin 1954’de Ankara Gazi Lisesi’nden, 1960’da Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun olmuştur. 
1970-1971 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Fen ve Mühendislik Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Mehmet Ergin,1974-1980 yılları arasında aynı üniversitenin Kimya Fakültesi’nde fizikokimya doçenti olarak görev yapmıştır. 1974-1981 yılları arasında TÜBİTAK Mühendislik Araştırma Grubu Yürütme Komitesi Sekreterliğini yürüten Ergin, 1980 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde profesörlüğe yükselmiştir. 1985-1987 yılları arasında TÜBİTAK’ta Planlama ve Koordinasyondan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulunan Mehmet Ergin, 1988-1990 yılları arasında TÜBİTAK Başkanlığı, 1996-1997 yılları arasında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanlığı yapmıştır. Mehmet Ergin ayrıca 6 yıl NATO İstikrar İçin Bilim (Science for Stability) Programı Ulusal Koordinatörlüğü ve 5 yıl Fatih Üniversitesi’nde Kimya Bölüm Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur.
Bugüne kadar kaleme aldığım yazıları hem sizlerle paylaşıyor hem de TÜBİTAK Başkanı Sayın Arif Ergin beye iletiyorum. Kendisine görevlerinde başarılar diliyorum. TÜBİTAK ile ilgili bundan sonra da araştırmalarımız ve çalışmalarımız devam edecek. 
Daha önce TÜBİTAK ile ilgili kaleme aldığımız yazılarla sizleri baş başa bırakıyorum.

***********

Bakan Işık, TÜBİTAK'ı düzeltebilecek mi? 1 Mart 2014 (Gebze Gazetesi)
TÜBİTAK, Marmara Araştırma Enstitüsü kurulduğu günden bu güne 42 yıldır hep tartışma konusu. Bilim üretmesi gereken Türkiye’yi teknoloji merkezi haline getirmesi gereken bu kurum hep tartışma konusu oldu. Bilim teknoloji üretme yerine hep farklı şeylerle anıldı.
TÜBİTAK’ın son 30 yılına gazeteci, belgeselci ve sade bir Gebzeli vatandaş olarak yakından takip edip TÜBİTAK ile ilgili görüş ve düşüncelerimi, araştırmalarımı gazete sütunlarında ve TV kanallarında kamuoyu ile paylaşmaktayım. Bugüne kadar TÜBİTAK ile ilgili bir çok yazı kaleme aldım. TÜBİTAK ile ilgili yazdığım yazıları www.gebzegazetesi.com sitesinde okuyabilirsiniz. Yazıların başlıkların linklerini de sizlerle paylaşıyorum. Mutlaka bu yazıları okuyarak TÜBİTAK ile ilgili neler yazdığımızı inceleyerek yorumları bizlere yazmanızı istiyorum.
TÜBİTAK’TA NELER OLDU NELER?
TÜBİTAK’ta son 30 yıldır birçok olaya şahitlik yaptım. TÜBİTAK ile ilgili anlatılıp söylenecek çok şey var. Ancak birkaç önemli konu var ki bunlar Türkiye açısından çok önemli. Geçmişte TÜBİTAK sahillerinde yapılan kaçakçılık olayı geçmişte soruşturma araştırma konusu olmuş ancak bir neticeye ulaşılmamıştı. Zaman geçse de banak Sayın Işık bu olaya el koymalı 42 yıllık TÜBİTAK’ın geçmişini mercek altına alıp her bakımdan incelemedir. Yine TÜBİTAK sahasında kaybolan bilim adamından hala haber yok. Gerçekten bu bilim adamı kimlerce kaçırıldı ve ne oldu? Daha buna benzer onlarca yüzlerce soru. TÜBİTAK’ın 42 yıllık geçmişi devlet denetleme kurulu veya başbakanlık teftiş kurulu tarafından incelenip araştırılmazsa hiçbir sonuca varılmayacak. Sayın Işık bu konulara el atmalı ve yaptığı araştırmayı kamuoyunda da paylaşmalıdır bu bakımdan Bakan Sayın Işık üzerinde çok büyük bir sorumluluk bulunmakta. Kendisini yakından tanıdığım bakan Sayın Işık TÜBİTAK konusunu en iyi biçimde ele alıp çözeceğine inanıyorum.
NİHAT ERGÜN AÇIKLAMA YAPMALI
Eski Bilim, Sanayi ve Teknoloji bakanı Nihat Ergün Kocaeli siyasetinin önemli isimlerinden. Sürpriz şekilde görevden alınmış devir teslim töreninde üstü kapalı başbakan sayın Erdoğan’a sitem etmişti. Bugün büyük fırtınalar kopartan TÜBİTAK olayı sayın Ergün’ün neden görevden alındığına da göstermekte. TÜBİTAK tartışılırken sayın Ergün’ün susması konuşmaması gerçekten ilginç. Sayın Ergün TÜBİTAK ile kamuoyuna açıklamalar yapmalı ve konuşmalıdır. Kamuoyu Bakan Ergün’den sadece TÜBİTAK değil önemli hizmetler bekliyordu. Bakan Ergün döneminde bilim, teknoloji ve sanayi alanında uluslar arası boyutta fazla bir şey yapılamadı. Bilişim vadisi sözde kaldı. Üniversiteler ve TÜBİTAK arasında iş birliği oluşamadı, Sayın Ergün kamuoyu önüne çıkmalı bakanlığı dönemimde yapılanları ve TÜBİTAK’taki olayları kamuoyu ile paylaşmalıdır bugün TÜBİTAK’ta olanların tüm sorumluğun Sayın Ergün’de olduğuna inanıyorum.
TÜBİTAK GÜNDEMDE
Bugün TÜBİTAK Türkiye kamuoyunun gündeminde gündemde olmaya da devam edecek. Gazetemiz konuyla yakından ilgilenmekte konuyu bizzat Sayın Bakan Fikri Işık’a sorarak kamuoyu gündemine taşımaktadır. Bakan beyin TÜBİTAK ile ilgili yaptığı açıklamalar gazetemizin haberinin sizlerle paylaşıyorum:
IŞIK EL KOYMALI
TÜBİTAK ‘da yaşanan krizle ilgili tartışmalar sürüyor. Türkiye’nin en önemli Bilimsel Araştırma Kurumu olmasına rağmen, bilim yerine hep sorunlarla, kadrolaşmalarla, usulsüzlüklerle anılan TÜBİTAK ‘da son yaşanan kriptolu telefon krizi ülke gündemini sarsmaya devam ediyor. Önceki gün açıklama yapan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, kriptolu telefonlarla ilgili 5 kişinin izne ayrılarak kurumla irtibatlarının kesildiğini ve telefonların dinlendiğini açıklayarak çalışmaların sürdüğünü açıklamıştı. 
BİLİM ÜRETMELİ
Telefon dinlemesi sonrası TÜBİTAK’ın Gebze’de bulunan MAM Başkanı’nın da görevden alınması çeşitli yorumlara sebep oldu. 2,5 yıl da 4 başkan eskiten MAM’ın düzenli bir hale getirilmesi isteniyor. Eski başkan İbrahim Dinçer’in bir takım ayak oyunları sonrası istifa etmeye mecbur kalmasının ardından gelen başkanın dinleme skandalına isminin karışması TÜBİTAK ve MAM’ın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini gözler önüne serdi. Bu konuda en büyük vazife Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’a düşüyor. Işık’ın kurumda ki kadrolaşma hareketlerine son vererek, sorunlara bütünsel yaklaşması ve daha önce de yazdığımız gibi kurumu Bilim üreten bir merkez hale getirmesi gerekiyor.
TÜBİTAK MAM’A BAŞKAN DAYANMIYOR
Kriptolu telefonların dinlenmesi ile gözlerin çevrildiği Gebze’deki TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’ne Başkan dayanmıyor. Bakan Işık’ın görevden aldığı Doç. Dr. Bahadır Tunaboylu ile  MAM’da 2,5 yılda 4 başkan değişti.17 Aralık  operasyonundan sonra görevden alınan Bilim  Sanayi ve teknoloji eski Bakanı Nihat  Ergün’ün döneminde  sürekli Başkan değişikliği ile gündemden düşmeyen TÜBİTAK MAM, yeni Bakan Fikri Işık’la da tartışmaların odağında kalmayı sürdürüyor.
BAŞKAN DAYANMIYOR
Türkiye’nin göz bebeği kurumlarının başında gelen Marmara Araştırma Merkezi’ne Başkan dayanmıyor. Türkiye’nin Bilim ve Teknolojisine yön verecek proje ve buluşlarıyla gündeme gelmesi gereken Marmara Araştırma Merkezi’nin Başkan değişiklikleri kuruma zarar veriyor.9 Ağustos 2011 tarihinde istifa eden Önder Yetiş ’ten sonra göreve gelen Başkanlar bir türlü dikiş tutmadı. Yetiş ’in yerine gelen Sanulllan Özbek 6 ay sonra istifa ettikten sonra yerine İbrahim Dinçer Atandı.1,5 yıl bu görevde kalan Dinçer’de 15 Ağustos 20103 tarihinde istifa ederek başkanlıktan ayrıldı. Marmara Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Bahadır Tunaboylu bu kez, kriptolu telefonların dinlendiğinin ortaya çıkmasından sonra Bakan  Işık  tarafından görevden alındı.
Evet, sonuç olarak TÜBİTAK kanayan bir yara. Hem Sayın Ergün hem de Sayın Işık’tan Kocaeli ve Gebze kamuoyu TÜBİTAK ile ilgili ayrıntılı açıklama bekliyor. Ayrıca Sayın Bakan Işık’ın TÜBİTAK’ın 42 yıllık geçmişiyle ilgili araştırma yapmasını istiyor. Bakalım sayın Bakan bunu sağlayacak mı? Seçim bölgesi Kocaeli ve Gebze kamuoyu adına Sayın Işık’tan açıklama bekliyoruz.

*************

Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜBİTAK ve Teknik Üniversite 17 Aralık 2014 (Gebze Gazetesi)
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı sıfatı ile Gebze’ye ilk kez gelip, TÜBİTAK ve Gebze Teknik Üniversitesinde törenlere katıldı. Sayın Erdoğan’ın daha önce Başbakan sıfatı ile ilgili Gebze’ye yaptığı geziler ile ilgili olarak bugüne kadar kalem aldığım yazıları dün sizlerle paylaşmış ve tüm yazıları internet ortamında Dünya kamuoyu ile de paylaşmıştım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TÜBİTAK ve Gebze Teknik Üniversitesinde yapmış olduğunu konuşmalar bölgemiz açısından çok önemliydi. Sayın Erdoğan Kocaeli’nin Üniversiteler şehri, Gebze bölgesinin bilim ve teknoloji merkezi olacağını açıklıyordu. Gebze teknoloji Enstitüsünün sadece isminin değiştirilerek sadece isminin değiştirerek, Teknik üniversite adını alması bana göre yeterli değil. Cumhurbaşkanı bu konuları işaret ederek, üniversitenin adına yarışır bölgedeki sanayi kuruluşları TÜBİTAK ile işbirliği yapmasını önermesi önemliydi.
TÜBİTAK’ın Ak Parti’nin 12 yıllık iktidarı döneminde uygulamalarına baktığımız da TÜBİTAK’ın Başarılı Olamadığı acı bir gerçek. Yıllarca TÜBİTAK, Nükhet Yetiş ve eşi tarafından karı koca idare edildi. Nihat Ergün döneminde tartışmalara açıldı. Şimdi de Sayın Fikri Işık döneminde bu tartışmalar sürüyor. TÜBİTAK bilimsel çalışmalardan çok başkan konularda tartışılıyor.
Temennimiz ve isteğimiz Sayın Cumhurbaşkanının TÜBİTAK ve teknik üniversite ziyareti her iki kurum içinde milat olur. Bu iki bilim ve teknoloji kurumuz gerçek amaçlarına yönelik, önemli çalışmalara imza atarlar. Başarılara ile uluslararası alanda adından söz ettirirler. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, TÜBİTAK ve Gebze Teknik Üniversitesi ile ilgili yaptığı açıklamaların bir bölümünü burada sizlerle paylaşıyorum
CUMHURBAŞKANI ERDOGAN TÜBİTAK’TA NE KONUŞTU
 “Bu yılın ocak ayında Japonya’da yapımı tamamlanan TÜRKSAT 4A uydumuzu teslim almış, 15 Şubat’ta Kazakistan’daki uzay üssünden fırlatılmıştı. Yazılımının tamamını kendimizin ürettiği Göktürk 2’yi de 2012’de Çin’den uzaya göndermiştik. Biraz önce imzalanan protokolle startını verdiğimiz TÜRKSAT 6A uydusu bunlardan çok daha ileri bir proje. İktidarımız döneminde 4 tane önemli projeyi gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Hem ticari hem askeri görevler üstlenecek olan uydumuzdaki sistemeler yer istasyonu ve yazılımlar milli imkânlarla gerçekleştirilecek.
Proje vereceği hizmetle değil aynı zamanda stratejik mahiyette de bizimi için önemli. Bunlar bir sıçrayışın alametleridir. Türkiye’nin ilerde kendi yaptığı uyduları uzaya gönderebileceği gibi bu tür imkanlara da sahip olacağına ben inanıyorum. Yakın zamanda hayali dahi kurulamayanları da gerçekleştirmeyi mutlaka başaracaktır.
Bugün TÜBİTAK bünyesinde faaliyet gösteren araştırma merkezleri takdire şayan başarılar ortaya koyarak hepimizi umutlandırıyor. Özel sektörümüzde çok önemli bir seviyeye ulaştı. Geçtiğimiz 12 yılda verdiğimiz destek 4,5 milyar lirayı buldu. Burada bir hususun üzerinde durmak isterim. Başbakanlık vazifemizi ifa ederken Türkiye’de bilim teknoloji araştırma geliştirme çalışmalarının artması için çok büyük gayret içinde olduk. TÜBİTAK’ı yeniden yapılandırdık. Teşvik ettik. Güçlü şekilde destekledik
TÜRSAT 6A projesi de bizi uzay sanayiinde yeni bir safhaya çıkaracak. Şimdi Sabiha gökçen havalimanının yanında, bu doğrultuda faaliyet gösterecek ülkemizin en büyük teknoparkını kuruyoruz. İnşallah 2023’te özellikle de savunma sanayiimizi dışa bağımlılıktan kurtaracak bir kırılma noktası olacak.’
GEBZE TEKNİK ÜNİVERSİTESİNDE NE KONUŞTU
Erdoğan, Gebze Teknik Üniversitesi´ne yaptığı ziyaretteki konuşmasına, 41 gün önce kuruluşu gerçekleşen üniversiteye, "41 kere maşallah" diyerek başladı. Üniversitenin millet ve ülke için hayırlı olmasını Allah´tan dileyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Başbakanlık vazifesini ifa ettiğim 12 yıllık süreçte yeni 99 üniversitenin kurulmasına öncülük etmiştim. Çok eleştiriler aldım dediler ki ´bir anda bu kadar üniversiteyi kurmak doğru mu’´ dediler ki ´hoca yok üniversite kuruluyor.´ Bütün bunlara karşı o süreç içerisinde ben de hep düşüncelerimi ortaya koydum. Türkiye´nin çok ciddi bir göç durumuyla karşı karşıya olduğunu, özellikle öğrenci göçünün inkar edilemeyecek, engellenemeyecek bir durumda olduğunu,  bunun ortaya koyduğu mali portrenin çok çok büyük olduğunu, öyleyse bizim o garip gureba, fakir fukara doğu, güneydoğu bu bölgedeki yavruların ayağına üniversiteyi götürmemizin gerekliliğine... Dolayısıyla her ilimizde bir üniversitenin olmasının bizim olmazsa olmaz bir görevimiz olduğunu ifade ederek, asıl görev tüm bu üniversitelerdeki hocalarımızın, yeni akademisyenler yetiştirmek suretiyle oralara da bu hizmeti götürmemiz gerektiğini ifade ettim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gebze Teknik Üniversitesi´nin kendisi için bu noktada ayrı bir yere sahip olduğuna dikkati çekerek, "O da Cumhurbaşkanı olarak kuruluşunu onayladığım ilk üniversite, 12 yıllık süreçte kuruluşuna öncülük ettiğimiz 100. üniversite oldu. Bu bakımdan anlamlı. 2002 yılında Türkiye´de toplam 76 üniversite vardı. Gebze Teknik Üniversitesi ile birlikte 100 yeni üniversite ve sayı 176´ya böylece ulaşmış oldu. Tekrar bu yeni üniversitemizin hayırlı olmasını diliyor, başta öğrenci, hocalarımız olmak üzere tüm üniversite camiasına başarılar temenni ediyorum" diye konuştu”
Gebze Teknik Üniversitesi´nin sıfırdan kurulmuş bir üniversite olmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üniversitemizin temelinde, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü gibi oldukça büyük bir tecrübe birikimi vardır. Ben buna böyle inanıyorum. Bugüne kadar yapılan çalışmaların, elde edilen başarıların üniversite vasfıyla çok daha yükseklere taşınacağına yürekten inanıyorum. Bugün İzmit ve Gebze´de gerçekten dolu dolu bir ziyaret inceleme ve açılış programı gerçekleştirdik. Tabii eski alışkanlık ´İzmit´ dedik aslında Kocaeli dememiz lazım Erdoğan, Gebze´deki yerel güç, kuvvetlerin aynı zamanda üniversitenin kendi imkânlarının el ele vermesi gerektiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü burası aynı zamanda bir sanayi şehri. Buranın sanayicileri de üniversitelerini hele hele bir teknik üniversiteyi kendi başına bırakmayacaklardır, onlar da gerekli destekleri vereceklerdir. Bu noktada gerek valimiz, gerek belediye başkanımız tabii hükümet olarak da bakanımız buraya verecekleri destekle bir an önce burada yeni bir kampüs oluşumuna vesile olacaklardır. Büyüklerimizin bir ifadesi var hakikaten mekânın şereflisi kaliteli insanın yetişmesine vesile oluyor. Onun için de burada güzel bir proje, güzel bir mekan... İnşallah Kocaeli Üniversitesi de şu andaki öğrenci sayısıyla büyük bir rakama ulaştı. Zannediyorum 78 bin filan öğrenci var orada da."
KOCAELİ´NİN ÜNİVERSİTELER ŞEHRİ OLMASI
Kocaeli´nin bir üniversiteler şehri olmasında, geleceğe yönelik başka adımları da atmaya hazırlandığını ifade eden Erdoğan, "Çünkü nüfusu itibarıyla artık büyükşehir ve ciddi de göç alan bir şehir. Öyleyse burada şimdi bu üniversitenin kalitede çok çok şöyle ileri adımlar atmış olması, inanıyorum ki bir cazibe merkezi olmayı da getirecektir. Gebze´nin genel olarak da Kocaeli´nin sanayi merkezi olmanın yanında da tabii artık bir bilim, teknoloji, araştırma ve geliştirme merkezine dönüştüğünü, çok büyük bir memnuniyetle müşahede ediyoruz. Yapılan yatırımlarla hele hele devam eden bilişim vadisi gibi önemli projelerle başlayacak yeni projeler var önümüzde. Kocaeli ve Gebze, Türkiye´nin hatta dünyanın müstesna merkezlerinden birisi haline gelecektir" diye konuştu. "Elbette biz bu alanda maalesef çok geç kalmış bir ülkeyiz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "On yıllar önce atılması gereken bu adımlar, kurulması gereken bu tesisler ancak şimdi bu dönemde hayata geçebiliyor. Ancak biz umutsuz olmadık, umudumuzu kaybetmedik dedik ki ´biz bunları aşacağız.´ 12 yıl önce ´zararın neresinden dönersek kardır´ dedik. ´Bir yerden başlamalı´ dedik ve dört tane kendimize temel taş tespit ettik. ´Eğitim´ dedik, ´sağlık´ dedik, ´adalet´ dedik, ´emniyet´ dedik. Eğitime verdiğimiz ağırlık, o gün bugündür devam ediyor. Önce yapısal noktada attığımız adımlarla Osmanlı´dan 79 yıllık cumhuriyet dönemi dahil tüm derslik sayısının üçte ikisinden fazlasını ki 265 bin derslik 12 yıl içerisinde yapıldı." Bilimin üretilmesi, gelişmesi, yerleşmesi için belli şartların bulunması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, tarihte Bağdat, Endülüs, Konya ve İstanbul gibi kentlerin sahip oldukları özgürlük, refah ve güvenlik ile dönemin alimlerini kendilerine çektiklerini aktardı. İstanbul´un yaklaşık 4 asır boyunca hem siyasi başkent, hem de dünya biliminin başkenti olduğunu dile getiren Erdoğan, "İstanbul´u bir ilim merkezi yapan da özgürlük, güvenlik ve refah ortamıydı. Şu anda batıdaki bilim merkezlerine baktığınızda özellikle ABD´ye baktığınızda bizim tarihimizdeki o iklimi sağlamaya çalıştığı için başarılı olduğunu görürsünüz" ifadelerini kullandı.
Evet, sonuç olarak sayın Cumhurbaşkanının TÜBİTAK ve Gebze Teknik üniversitesin yaptığı açıklamaların bir bölümünü sizlerle paylaştım. Her açıdan önemli konuşma. Cumhurbaşkanının bu konuşmasının Gebze kamuoyu adına takipçisi olacak. Ve her iki kurumla ilgili araştırma yazıları ve belgesel tv programları hazırlayarak iki kurumumuzun da başarı olması için elimden geleni yapmaya çalışacağım. Gerek yazımızın devam ve gerekse daha önce bu köşede TÜBİTAK ile yer alan yazıların tümünü internette www.www.gebzegazetesi.com adresindeki köşemde sizlerle paylaşıyorum.

**********

BİLİM BAKANI ERGÜN VE TÜBİTAK (19 ŞUBAT 2013 GEBZE GAZETESİ)
Dün bu köşede Piri Reis gemisinden TÜBİTAK Deniz Bilimleri Araştırmaları gemisine bir yazı kaleme alarak Türkiye’nin bilim ve teknolojide geldiği noktayı vurgulamıştım. Türkiye son yıllarda bilim ve teknoloji alanında önemli gelişmelere imza atıyor. Üniversitelerin sayısının arttırılması, dünya çapında isim yapmış bilim adamlarımızın Türkiye’ye dönmeleri, ülkemiz için çok önemli. Ülkemizin geleceği adına mutluluk ve gurur verici.
 Dünya, bilim ve teknoloji ile her alanda ilerlerken Türkiye son 3 yıldır bilim ve teknoloji bakanına sahip oldu. Bilim ve teknoloji bakanının Kocaelili bir siyasetçi olmasının önemini dün vurgulamıştım. Sayın Nihat Ergün’ün Bilim ve Teknooloji bakanı olarak Türk siyasi tarihinde yer alması ve kalıcı hizmetler yapması hayırla anılmasını sağlayacaktır.
 TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlanmasına bazı çevreler büyük tepki göstermişti. Ancak sayın Ergün ve çalışma arkadaşları deyim yerindeyse TÜBİTAK’a çağ atlattılar. TÜBİTAK’ı kısır siyasi ve ideolojik çekişmelerden arındırarak dünya çapında ses getiren Göktürk uyduları ve Deniz Bilimleri Araştırma gemisi gibi hizmetlerle adını tarihin şeref  sayfalarına yazdırdılar.
 Bilim Teknoloji ve Sanayi bakanı sayın Ergün, belli büyük illere bilim, teknoloji ve sanayi müzesi kuracaklarını açıklamıştı. Ancak vakit geçirmeden TÜBİTAK bünyesinde bilim, teknloji ve sanayi müzesi kurarak bu hizmeti başlatmalı. Başta Türk-İslam tarihinin bilim adamlarının icatları olmak üzere dünyanın bilim ve teknoloji tarihinin nerden nereye geldiğini görsel bir şekilde sergilemelidir.Bunun için en uygun alan TÜBİTAK saha içerisindeki alan olan Anibal tepe. Sayın bakandan Anibal tepeye bilim, teknoloji ve sanayi müzesini kurmasını bekliyoruz.
 TÜBİTAK, hızla dünya çapında bir kurum oluyor. Dünyanın birçok ülkesinde başarılı bilim adamlarımız TÜBİTAK bünyesinde çalışmaya başladılar. Bunlardan biriside TÜBİAK MAM Başkanı sayın Prof. Dr. İbrahim Dinçer. İbrahim Bey ile ilgili geçtiğimiz yıl kaleme aldığım yazıyı sizlerle paylaşıyorum.
TÜBİTAK MAM’IN GELECEĞİ
 Gebze her bakımdan şanslı bir bölge. Bazılarımız kıymetini bilmesek de Gebze’ye değer verip, önemsenmese de Gebze kendi kendine yeten, insan, sanayi, bilim kuruluşları potansiyeli ile dünya çapında isim yapacak bir bölge. Gebze’nin son 35 yılının canlı şahidiyim. Gebze’nin nereden nereye geldiğini, yakından bilen birisiyim. Gebze’yi geleceğe hazırlamak için hepimize tarihi görev düşüyor. Kısa adı Tübitak olan  Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi. Dünya çapında bir kuruluş. Her ne kadar Gebze ile irtibatı olmasa da bu kurum Gebze’de bulunuyor. Tübitak MAM’a ilk gidişim, 12 Eylül ihtilalinin lideri Kenan Evren’in Tübitak’ı ziyaretinde olmuştu. Ali Baransel, Evren’in basın danışmanıydı. O yıllarda genç bir gazeteci olarak Evren Paşa’ya Tübitak ile ilgili sorular bile sormuştum. Daha sonra bir çok kurum başkanı geldi geçti. Her gelen Tübitak’ı dünya çapında bir kurum yapma vaadinde bulundu. Ama hep boş laflarla oyalanıldı.
Son olarak bizzat Başbakan Erdoğan’ın torpiliyle Nükhet ve Önder Yetiş eşler Tübitak’ı uzun yıllar yönettiler. Ancak her nedense Tübitak istenilen noktaya gelemedi. İşin en acısı da kurum Gebze ve Kocaeli ile bütünleşemedi.
  Tübitak MAM’ın başına genç ve dinamik bir idareci geldi. Prof. Dr. İbrahim Dinçer’ İbrahim beyi 1992 yılında Tübitak’da çalıştığı yıllardan tanıyorum. Göreve geldiğini öğrenince eski bir değerli dostumun bana verdiği fotoğrafta 20 yıl önceki mazi gözümde canlandı. O fotoğrafı da alarak kendisine hayırlı olsun dileğinde bulunmak için önceki gün Tübitak’daydım. İbrahim bey 20 yıl içerisinde dünya çapında akademik çevrelerde adından söz ettirilen bir isim haline geldi. Görüşme randevusunu da mesai saati dışına, 17.30’a vererek, mesai saatinde hayırlı olsun  randevularıyla boşa zaman geçirmeyeceğini de ispat etti. Kendisine kısa ziyaretimizde başarılar diledim. Gebze ile ilgili kitap, belgesel ve dokümanlarımızdan hediye ettim.
 Tübitak Mam’ın yeni başkanı Sayın İbrahim Dinçer, dünya çapında bir akademisyen olmasına rağmen, alçak gönüllü ve heyecanından hiçbir şey kaybetmemiş. Tübitak Mam, İbrahim bey ve çalışma arkadaşlarıyla daha başarılı konuma geleceğine inanıyorum. Sohbetimiz sırasında İbrahim bey bazı geceler 23.00’e kadar çalıştığından da söz etti. Kendisine başarılar dilerken, Tübitak Mam dünya çapında adından söz edilen başarılı bir kurum haline gelir ve geleceğine de inanıyorum.

PİRİ REİS’TEN TÜBİTAK GEMİSİNE
Eskiler denize bahriye derdi. Hatta bitli piyade olmaktansa bahriye askeri olmak gençler arasında moda idi. Bir genç bahriye askeri oldu mu havasından geçilmezdi. Yazın beyaz, kışın siyah bahriye askeri elbisesi gençlerin hayallerini süslerdi.
 Bende Bahriye askeri olarak vatani görevimi yaptım. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı seyir hidrografi ve oşonografi daire başkanlığında genel sekreterlikte dolu dolu vatani görevimizi tamamlarken Türk deniz tarihinin dünü bugünü ve geleceği ile ilgili bir çok bilgiye de sahip olduk.
  Askeri görevimi İstanbul boğasında ki seyirhidrografi dairesinde ve Haliç körfezinde ki deniz hastanesinde tamamladım. Benim en büyük arzum gerek seyir hidrografi ve gerekse deniz hastanesinde mesai saati haricinde kütüphanede bulunan deniz tarihiyle ilgili kitapları boğaza ve Haliç körfezine bakarak okuyarak geçindiğim o günleri hiç unutamıyorum. Birbirinden kıymetli bir çok kitabı boş zamanlarımda okuyup deniz tarihiyle ilgili bilgi sahibi oldum. Piri Reis’in ünlü dünya haritasını büyük bir keyifle seyrederken Türk deniz tarihinin ihtişamlı geçmişini hatırlıyordum. Unesco, 2013 yılını Piri reis yılı ilan etti. Ben geçen hafta Barbaros Hayrettin Paşa’nın Kaptanpaşa olarak görev yaptığı Cezayir ile ilgili araştırma yapıp belgesel çekerken Türk deniz tarihinin ihtişamlı geçmişi bir kez daha yerinde yaşarken askerlik yaptığım günler gözümün önüne geldim. 
  Seyir hidrografi de bahriye askerliği yaparken denizcilikle ilgili bir çok toplantının haber metinlerini, toplantı tutanaklarını, basın bültenlerini hazırladım. Üniversiteler ve Tübitak’da ki toplantıları takip ederek hazırladığımız basın bültenlerini gazete ve TRT’ye bizzat ben götürürdüm.
 Deniz kuvvetlerinin bende çok ayrı bir yeri var. Hem vatani görevimi yaptım hem de Türk deniz tarihinin adeta okulunda Üniversite okudum. Piri Reis’in ünlü dünya haritası Kitab-ı bahriyesi, Mürsiyeli İbrahim’in deniz kitabı, bahriye mektebi tarihi ve deniz Kuvvetleri’nin Osmanlı döneminde ki hizmetleri cumhuriyet döneminde ki başarıları özetle denizcilik tarihimizin adeta aşığı oldum. Denizciliği ve denizi çok sevdim.
 O günlerde denizlerde araştırma yapan Piri Reis adlı bir gemimiz vardı. Onun yaptığı çalışmaların haritalı hazırlanırdı. Ondan sonra denizcilik tarihiyle ilgili fazla bir gelişme olmadı. 17 Ağustos depreminden sonra Marmara Denizinde araştırmayı Fransız gemileri yaptı. Fransız gemilerinin yaptığı araştırmayı o günün TÜBİTAK başkanı açıklarken ben neden TÜBİTAK’ın bir araştırma gemisi yok diye üzüntü yaşamaktaydım.
 TÜBİTAK’IN DEĞİŞİMİ
Evet, nihayet TÜBİTAK’ın deniz araştırmaları gemisi önceki gün Bilim, Teknoloji ve Sanayi bakanı Nihat Ergün tarafından denize indirildi. 1972 yılında kurulan TÜBİTAK, 40 sene sonra denizlerde araştırma yapacak bir gemiye sahip oldu. Üstelik 500 yıl önce Akdeniz’i Türk gölü haline getiren, 450 yıl önce Piri Reis tarafından dünya haritası çizilen 3 tarafı denizlerle çevrili olan bir ülkenin araştırma kurumu 40 sene sonra denizlerde araştırma yapan bir gemiye sahip olması üzerinde günlerce düşünülecek çok acı bir olaydır. Neden bugüne kadar böyle bir gemiye sahip olmadı. Neden Türkiye kadar denize kıyısı olmayan ülkelerden denizcilik bilgisi alınırken bir zamanlar denizlere hakim olan bir medeniyetin mensubu olarak deniz bilimlerinde dibe çakıldık. Bu üzerinde düşünülmeli ve araştırmalar yapılarak ibret olarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır. Sadece denizlerde değil uzayda da yeni çalışmalar yapabildik. Göktürk uydumuzun uzaya fırlatılmasında mutluluklar ve gururlar yaşadık. Göktürk uydusu ile ilgili daha önce bu köşede yer alan yazımın linkini sizlerle paylaşıyorum. Mutlaka bu yazıyı http://www.gebzegazetesi.com.tr linkinden okuyun, hem uzaya hem de denizlere hâkim olan bir Türkiye dünya siyasetine de hâkim olacaktır.
 NİHAT ERGÜN İMZASI
  TÜBİTAK ile ilgili de çok sayıda yazı kaleme aldım. Daha önce TÜBİTAK ile ilgili yazdığım yazıları sizlerle bu köşede paylaşırken TÜBİTAK’ın nereden nereye geldiğinin de bir belgesini birlikte yaşamış oluyoruz. TÜBİTAK’ın deniz araştırmaları gemisi ile ilgili töreni medyadan takip ederken tıpkı Göktürk uydusunun uzaya fırlatılışıyla ilgili yaşadığı mutluluk ve heyecanı bir kez daha yaşamış olduk. Bu çalışmalarda Kocaelili bir Bakan olan Sayın Nihat Ergün’ün imzasının olması da ayrı bir mutluluk ve heyecan duyduğumu ifade etmek isterim. Yıllarca kendi başına buyruk olan deyim yerindeyse devlet içinde devlet olan TÜBİTAK, siyasi iradenin emrine girince Göktürk uyduları ve TÜBİTAK deniz araştırmaları gemisi gibi modern teknoloji ile donatılabiliyor. Keşke TÜBİTAK kurulduğu günlerde bu tür hizmetler yapsaydı. Bugün Türkiye bilim ve teknoloji de dünya sıralamasında yer alırdı. TÜBİTAK deniz araştırmaları gemisiyle ilgili haberi sizlerle internetteki köşemden paylaşmak istiyorum. 
 TÜBİTAK GEMİSİ DENİZLE BULUŞTU
 Türkiye´nin ilk araştırma gemisi olan TÜBİTAK Marmara Araştırma Gemisi, törenle suya indirildi. İki bakanın katıldığı törende, tersane işçileri de horon teperek eğlendi.
 TÜBİTAK’ın ihtiyaçları doğrultusunda Çeksan Gemi Sanayi tarafından inşa edilen Türkiye’nin ilk araştırma gemisi TÜBİTAK Marmara Araştırma Gemisi’nin yapımı tamamlandı. 41.2 metre uzunluğunda ve 9.5 metre genişliğindeki gemi bugün törenle suya indirildi. Tuzla’daki tersanede düzenlenen törene Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, denizcilik ve TÜBTAK yetkilileri ile tersane görevlileri katıldı.
 Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından tersane işçileri horon oynadı. İş önlükleri ve kasklarıyla horon oynayan işçileri bakanlar gülümseyerek izledi.
 Çeksan Gemi Sanayii Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Bayrak, geminin özellikleri hakkında bilgi aktardı. Başaran, sektörleriyle ilgili sıkıntı yaşadıkları konularda bakanlardan yardım talebinde bulundu.
 Projenin son derece anlamlı olduğunu ifade eden Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, ‘İnşallah bu gemi ve benzer gemilerimizle daha fazla bilgi üreteceğiz. Ürettiğimiz bu bilgiyi de milletimizin kalkınması ve refahı için kullanacağız. Gemi inşa sektörü açısından da iftihar ettiğimiz bir tablo. Türkiye’de gemi inşa sektörü çok önemli mesafeler aldı geçmişte. Küresel krizde ciddi bir etkilenme söz konusu oldu ama inşallah daha iyi günlere yine dönecektir. Aldığımız mesafeyi de bugünkü projemiz ortaya koyuyor.’ dedi.
 Denizcilik konusunda Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli yıllardır tam olarak değerlendiremediğini kaydeden Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de ‘Bunu kabul etmemiz lazım. Kabul edersek iş yapması daha kolay olur. Kabul etmezsek sanki her işi mükemmel yapıyormuşuz gibi düşünürüz kendimizi ve iyi işler yapmamızın önüne kendimiz engel koyarız.’ ifadelerini kullandı.
 Artık Türkiye’nin denizlerini ve denizciliğini de yeniden keşfettiğini belirten Ergün, ‘Zamanında Akdeniz’i, Karadeniz’i bir adeta bir göl haline getirmiş olan Türkiye, Piri Reis veya Barbaros gibi denizciler yetiştirmiş olan bir Türkiye gerçekten bu gücünü keşfetmesi lazımdı. Bugün özellikle gemi üretiminde dünyada üst sıralarda yer alıyoruz. İlk milli savaş gemisini yaptık. Şimdi milli denizaltı hedefine odaklanmış durumdayız.’ diye konuştu.
   Türkiye’de deniz araştırmalarının henüz yeterli seviyede olmadığını kabul ettiklerini anlatan Ergün, ‘Bu durumu değiştirmek noktasında da önemli bir kararlılık içindeyiz. Ülkemizde deniz araştırmalarını geliştirmek için en çok ihtiyaç duyduğumuz eksikliklerin başında insan kaynağı ve araştırma gemileri gelmektedir.’ dedi. Ergün, şimdiye kadar dışarıdan temin edilen araştırma gemilerini artık Türkiye’de üretilmeye başlandığını söyledi.
 Konuşmaların ardından kurdele kesildi. Alkışlar eşliğinde TÜBİTAK Marmara Araştırma Gemisi siren çalarak suya indi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Gemisi iç donanımı da tamamlandıktan sonra Mayıs ayında hizmete girecek. Geminin iç kısmı bilimsel oşinografik çalışmalarda kullanılmak üzere gelişmiş ölçüm cihaz sistemleri ile donatılacak. Gemi, boğazlar başta olmak üzere deniz kirliliğinin izlenmesi, boru hatlarını gözlemleme, canlı yaşam alanlarının izlenmesi, tür çeşitliliğinin gözlemlenmesi, kaza ve afetlere destek verilmesi gibi alanlarda hizmet verecek.

*************

TÜBİTAK kanser ilacı üretebilecek mi? (2 Ekim 2015) 
TÜBİTAK TÜSSİDE tesislerinde çok önemli bir toplantıya katıldım. Saat: 11:00’de başlayacağı açıklanmasına rağmen Saat:12.00’de bakanların gelmesiyle toplantı başlamış oldu. Bazı insanlar beklemekten sıkılarak ve gününde Cuma olması nedeniyle toplantıdan ayrıldılar. Her iki bakanın da gelmesiyle toplantı başladı. Toplantının ana teması TÜBİTAK’ın kanser ve grip ilacı üretmesiyle ilgili projenin başlatılmasıydı. Bakanlar geç gelince bizimde çeşitli kurum yetkilileri ile görüşme imkânımız oldu. Kocaeli Üniversitesi Rektörü Saadettin Hülagü, TÜBİTAK MAM Başkanı Prof. Dr. Bahadır Tunaboylu, Gebze Belediye Başkanı Adnan Köşker, Çayırova Belediye Başkanı Şevki Demirci, GTÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı, TÜBİTAK Gıda bölümü başkanı Cesarettin Alaşalvarlı, Darıca Kaymakamı Ömer Karaman ile değişik konular ile görüşme imkânımız oldu. Görüşemediğimiz birçok insanla konuştuk. 
Toplantıdan önce TÜBİTAK’ın son 35 yıllık geçmişini yakından bilen bir gazeteci ve belgeselci olarak TÜBİTAK’ı ilk tanıdığım günler gözümün önüne geldi. 35 yıl önce TÜBİTAK’ta görev yapan Mehmet Pala diye bir akademisyen vardı. Bilmiyorum şuanda nerede görev yapıyor. Isırganın kansere iyi geldiği şeklinde açıklamalar yapıyor bizde o açıklamaları o gün temsilcisi olduğumuz TRT – Anadolu Ajansı vasıtası ile kamuoyu ile paylaşıyorduk. O zaman ısırganın kansere iyi geldiği şeklinde açıklamalar yapılıyor, kamuoyu bununla yankılanıyordu. 35 yıl sonra yine bir kanser konusuyla TÜBİTAK gündeme gelmiş oldu. Isırgan ile ilgili nasıl bir araştırma yapıldı bilmiyorum ama TÜBİTAK’ın bu konuda çalışma yapması önemli bir gelişme. 
TÜBİTAK’ta düzenlenen tanıtım töreni ile ilgili gazetemizde yer alan haberin ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile Sağlık Bakanı Prof. Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun burada yaptığı açıklamaları sizinle paylaşıyorum. 
TÜBİTAK kanser ilacı üretecek
Dünya ilaç sektöründe her geçen yıl pazar payını artıran biyoteknolojik ilaçlar hakkında çalışma başlatan TÜBİTAK MAM, çalışmalarla ilgili tanıtım toplantısı düzenledi. Gebze’de bulunan TÜBİTAK MAM, tarihi günlerinden birini yaşadı.  Dünya ilaç sektöründe her geçen yıl pazar payını artıran biyoteknolojik ilaçlar hakkında çalışma başlatan TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü, yeni ilaç geliştirmek için fiyatı milyar doları bulan tamamen insan antikoru tabanlı ilaç üreten bir transgenik fare platformunu hayata geçirmek için kolları sıvadı. 
“ATTIĞIMIZ ADIMLARIN MEYVESİNİ TOPLUYORUZ”
Programda konuşma yapan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Mehmet Müezzinoğlu; “Artık süreci şeytan taşlamaktan abdest alma kısmına geçirmemiz lazım. Birileri başarabiliyorsa, bende başara bilirimin cevabını veya gereğini yapmamız gerekiyor. Türkiye son on yılda bu sürecin alt yapısını yapmak için çalıştı. Ne kadar başarılı oldu? İşte bugün bu başarı adımlarımızın ilk meyvelerini almaya başladık. İnşallah 2018’lerde ve Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılında ulaşmış olacağız. 70 bin yatak kapasiteli hastanelerimiz önümüzdeki yıllarda hizmete girmiş olacak. Milyonlarca tıbbi teknoloji cihazı, tıbbi ürüne üretiyoruz. Peki, biz Türkiye olarak sağlığı dünyayla yarışabilir bir ülke olmakla mı övüneceğiz, yoksa tüketebildiğimizi aynı zamanda ürete bilen bir anlayışın mensuplarıyız. Burada bu iki projenin çok tarihi bir önemi olduğunu göreceğiz.” Dedi.
“YENİ SEKTÖRLERE ADIM ATMALIYIZ”
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun ardından konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık; “Türkiye 2002’den itibaren ciddi bir ivme kazandı. Büyük başarılara, rekorlara imza attı. Ancak mevcut kazanımlarımızı korumak bizim için yeterli değil. Tam aksine yeni ve büyük hedeflerle yolumuza devam etmek zorundayız. Bu nedenle ikinci bir atılım dönemini başlatmak gerekiyor. Ülke olarak kendi yağımız ile kavrulalım mantığı ile hareket edemeyiz. Yüksek gelir hedefleyen bir ülke olarak talep gücünü markalaşmada araştırmalıyız, bulmalıyız. Hem klasik sektörlere yoğunlaşmalı, hem de yeni sektörlere doğru adım atmalıyız. Bu açıdan çok kritik bir açıdan ilaç sektörü önümüze çıkıyor” dedi. 
BAKANLAR NEDEN GEÇ GELDİ?
Evet, Gebze’nin ve ülkemizin önemli kurumlarından olan TÜBİTAK’ın yapmış olduğu çalışma ve burada düzenlenen programın ayrıntılarını sizlerle paylaştım. Saat: 11.00’de başlaması beklenen program bir saat sarkmıştı. Bunun nedeni ise bu programa katılacak olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile Sağlık Bakanı Prof. Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun, Türkiye’nin en önemli projelerinden biri olan Körfez Geçiş Köprüsü’nde 252 metreye çıkarak inceleme yapmalarıydı. 
Dünyanın en büyük dördüncü asma köprüsü olan ve Körfez’in adeta inci gerdanlığı haline gelen Körfez Geçiş Köprüsü’nün denizdeki ayağına asansör ile çıkan iki bakan tam 252 metreden çalışmaları inceledi. 
Bu konuyla ilgili gazetemizde yer alan haberi sizlerle paylaşarak makaleme son vermek istiyorum. 
252 METREDEN KÖRFEZ MANZARASI
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile Sağlık Bakanı Prof. Dr. Mehmet Müezzinoğlu Körfez Geçiş Köprüsü’nde 252 metreye çıkarak incelemelerde bulundu. 
Gebze dün iki önemli bakanı ağırladı. İstanbul-Gebze-İzmir otoyolu Körfez Geçiş Köprüsü’nü incelemek üzere bölgemize gelen iki bakana Kocaeli Valisi H. Basri Güzeloğlu, AK Parti Kocaeli İl Başkanı Şemsettin Ceyhan, Gebze Kaymakamı Mehmet Arslan, Dilovası Kaymakamı Hulisi Şahin ve birçok isim eşlik etti. 
252 METREDEN KOCAELİ’Yİ İZLEDİLER!
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile Sağlık Bakanı Prof. Dr. Mehmet Müezzinoğlu Körfez Geçiş Köprüsü’nde şantiye görevlilerinden çalışmalar hakkında bilgi aldı. Asansör ile köprü ayağının 252 metre yukarısına çıkan iki bakan buradan hem köprüde devam eden çalışmaları, hem de Körfez’in eşsiz manzarasını izledi. Konuyla ilgili olarak açıklamalarda bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık; “Biz burada Türkiye’nin en önemli projesi olarak ve Körfez’in gerdanlığı olarak bakıyoruz. İş güvenliğine uygun bir biçimde çalışmaların devam etmesini, kazasız belasız açılacağı güne yetişmesini bekliyoruz” dedi.
“TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNDE ÖNEMLİ ROL ÜSTLENECEK”
Körfez Geçiş Köprüsü’nü ilk kez inceleyen Sağlık Bakanı Prof. Dr. Mehmet Müezzinoğlu; “Son on yılda Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin örneğini yaşadık. Bu Kocaeli’ndeki örneği. Türkiye’de farklı örnekleri de var. Körfez Geçiş Köprüsü Türkiye’nin geleceğinde önemli bir rol üstlenecek. Çok ileri teknolojinin kullanıldığı önemli bir proje” diyerek Körfez Geçiş Köprüsü’nü seçim bölgesi olan Bursa’nın da tamamlanmasını beklediğini söyledi. 
Kanser çağımızın en kötü hastalığı. Kansere karşı TÜBİTAK’ın böyle bir çalışma yapması gerçekten önemli. Ancak 35 yıl önce gündeme gelmişti. 35 yıl sonrada bir proje ile kanser yeniden gündeme geliyor. Temennimiz bu projenin başarı ile sonuçlanması.

Yorum Gönder
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir. Teşekkür Ederiz.
Yorumunuz onaylanmıştır, teşekkür ederiz.
Ad Soyad
Yorumunuz