Çok kıymetli okurlarım, gününüz-geceniz ve tüm ömrünüz güzel olsun dileklerimi sunarak bugünkü etkileşimimize başlamak istiyorum.

Başlıktan anlaşılacağı üzere bugün konumuz “Öğüt”. 

Nedir Öğüt?

Eski Türkçe’ de öt veya ögüt “akıl, fikir, nasihat” sözcüğünden evrilerek gelmiş bir kelime bu.
Kuşkusuz hepimiz iyi biliyoruz ki bu; “Bir kimseye doğru, uygun bir yol göstermek, özellikle kötü davranışlardan sakındırmak için, şu ya da bu şeyi yapması ya da yapmaması konusunda söylenen sözdür.

Nasihat (öğüt), aslında hayır istemektir. Bir Hadis-i Şerif’ te şöyle buyurulmuştur: "Şüphe yok ki din, Allah için, Allah'ın kitabı ve Peygamberi için, Müslümanların imamları için ve hepsi için hayır istemekten, (öğüt vermekten) ibarettir."

Peki, öğüt verici sözlere ne denir? “Atasözü” değil mi?

Evet, TDK Sözlük' te atasözü; uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte söz; deme, mesel, sav, darbımesel olarak tanımlanıyor. Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve nesilden nesile aktarılarak halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte sözler “atasözü” olarak kabul ediliyor.

Hemen kısacık öğüt veren öğüt alınan birkaç atasözünü hatırlamamız gerekirse;

“Bir elin nesi var iki elin sesi var”; “Ak akçe kara gün içindir”; “Sakla samanı, gelir zamanı”; “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır”; “Balık baştan kokar” ve daha niceleri hemen aklımıza geliverir.

Öğüt vermek ve öğüt almak karşılıklı kazançlı bir alışveriş, bu nedenle çok değerli.

Öğüt kelimesi eş anlamlı olarak nasihat ile aynı durumu anlatıyor. İnsanları yanlış yoldan çevirmek ve onlara doğru yolu göstermek için kullanılıyor. 

Örneğin; 
 ‘’Sana verdiğim öğütler işe yaramış.’’ 
 ‘’Onun nasihatlerini çok iyi dinle.’’

Niçin çok çok önemli öğüt almak çok kıymetli okurlarım? 

Çünkü “Öğüt almak, tecrübe edilmiş bilgiyle buluşmaktır.” Yani süzüle süzüle çok büyük deneyimler, yaşanmışlıklar sonucu oluşan bir bilgi bu.

Bir bakalım şimdi de “Öğüt verenlerin en güzeli en yücesinden” gelsin şu muhteşem ayetler:
Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah her şeyi hakkıyla işiten, kemâliyle görendir. (Nisâ Suresi 58. Ayet)

İşte bu Kur’an, insanlar için bir açıklama, takva sahipleri için bir doğru yol rehberi ve öğüttür. (Âl-i İmrân Suresi 138. Ayet)

İşte bir ayet daha: 
“Size Rabbimin buyruklarını tebliğ ediyorum. Ben sizin iyiliğinizi isteyen güvenilir bir nasihatçiyim.” (A'râf Suresi 68. Ayet)

Ne muhteşem ayetler. 

Bir de bu yazımızda Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’e verdiği öğütlerden bahsetmek istiyorum sizlere. 

7 asır önce söylenmiş ama bugün bile geçerli, hiç eskimemiş öğütler var. 

Her liderin bugünde alması gereken öğütler. Bir bakalım:

“Oğul insanlar vardır şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın, ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen sabah rüzgârında savrulur gidersin…

Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. 

Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. 

Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır. 
Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir. 

Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur çöllere dönersin. 

Açık sözlü ol, her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme.

Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.

Üç kişiye acı: * Cahiller arasındaki âlime, * Zenginken fakir düşene, * Hatırlı iken itibarını kaybedene.

Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğunda mücadeleden korkma.

“Bilesin ki atın iyisine DORU”, “Yiğidin iyisine DELİ derler.”

Her biri diğerinden kıymetli nasihatler bunlar.

Konu nasihat olunca hemen İslam âlimlerinden Hasan Basri’nin (R.A.) şu hikâyesi aklıma gelir.

Bir gün bir zat Hasan-i Basri (R.A.) hazretlerine gelerek yalvarır: 

"Efendim! Benim çok akıllı bir kızım vardı, onu çok severdim, şimdi ise bu akıllı kızıma bir şeyler oldu. Gece gündüz durmadan ağlıyor ve bugünlerde gözleri görmez oldu, korkuyorum ki gözleri kör olacak. Bir nasihat etseniz biraz öğüt verseniz" diye rica eder. 

Hasan-ı Basri Hazretleri kabul eder, adamın evine giderler. Hasan-ı Basri hazretleri: "Yavrum neden ağlıyorsun? Gözlerin ağlamaktan kör olabilir" der. 

Kız şu cevabı verir: "Efendim bu gözler, ahirette Allah-u Teala’yı ya görecek ya da görmeyecektir. Eğer Allah-u Teala’yı görme nimetine ererlerse böyle binlerce göz O'nu görmek için feda olsun. Eğer görmezse o zaman Allah-u Teala kendi zatını görmeye lâyık kılmadığı bu gözleri kör etsin. Allah-u Teala’yı görmeyecek gözü neyleyim" der. 

Hasan-ı Basri Hazretlerinin gözlerinden yaşlar gelir ve şöyle der: "Nasihat etmeye geldik, nasihatimizi aldık. Hekim olmaya geldik hekimimizi bulduk"...

Hepimiz alışverişteyiz dünyada hem alır hem veririz. Nasihat almamız gerektiğinde alacağız vermemiz gerektiğinde vereceğiz.

Zaten; akıllı insan, başkasının aklını da kullanan insandır.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

banner1119