
Aziz Nesin’in “Ali Yazmış” müstear adıyla senaryosunu yazdığı ve dönemin önde gelen çizerlerinden Mim Uykusuz’un çizdiği “Baba Mirası”, hem etkili bir mizah anlayışı hem de etkileyici bir politik hiciv ürünü olarak dikkat çekiyor.
Türkiye’deki İlk Çizgi Roman Senaryoları
Edebiyatın pek çok alanında üretmiş olan Aziz Nesin’in ismini, şimdiye kadar bir romanda, bir hikâyede ya da bir şiirde görmüş olabiliriz. Ama şu bir gerçek ki, onun yaratıcılığı sadece edebiyat ile sınırlı değildir. Nesin, aynı zamanda radyo oyunu, tiyatro ve sinema senaryoları da yazmış çok yönlü bir sanatçıdır. Çizgi roman yazarlığı ise onun pek fazla duyulmamış yönlerinden bir tanesidir. Üstelik zararlı bulunan ve yok sayılmaya çalışılan “çizgi roman”a sanat değeri katmak için yıllar boyunca uğraşmış olan bu mizah ustasının, Türkiye’deki ilk çizgi roman senaryolarını kaleme almış bir öncü olduğunu da unutmamamız gerekir.
“Güvercin Kakaları”nın Hikâyesi
İlk kez 12 Ağustos 1954’te Akbaba dergisinin 126. sayısında tefrika edilmeye başlanan “Baba Mirası”, aslında Nesin’in daha sonradan yeniden ele alıp “Tebelleş” adıyla yayınlayacağı “Güvercin Kakaları” öyküsünden uyarlanmıştır. Aradan 63 yıl gibi uzun bir süre geçmesine, “mizah”ın kullanılış biçiminin ve çizgi roman üreticiliğinin zaman içinde büyük değişimlere uğramasına rağmen, 22 sayfalık “Baba Mirası”nın zamana meydan okuyan bir çizgi roman olduğunu söylersek, emin olun hiç abartmış sayılmayız. “Baba Mirası”, kısa bir çizgi roman olsa bile, Nesin, ağır ve yoğun bir malzemeyi başarıyla yoğurup şekillendirmeyi ve az sayfaya layıkıyla sığdırmayı beceriyor.
İtalyan Ekolünün İzinden
Nesin’in usta işi senaryosuna hayat veren Uykusuz, bir sayfada beş ya da altı kare panel ile İtalyan ekolünün izinden gidiyor. Onun perspektif konusundaki başarısı, çarpıcı sinematografik açıları ve renk konusundaki maharetleri “Baba Mirası”nı farklı bir görselliğe kavuşturuyor. Bununla birlikte, birbirini takip eden karelerin muhteşem uyumu ve detaylar konusundaki büyük hassasiyet, Uykusuz’un son derece sade çizimlerine hayran kalmamıza da sebep oluyor.
Yaşar Yaşamaz’ın Öncülü Haydar İvedik
Ömrünü devlet dairelerinde evrak takibi yaparak tüketen Haydar İvedik’in hikâyesi, aslında Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” için yaptığı bir ön hazırlık olabilir. Zira “Baba Mirası”, hem karakterinin kaderi hem hikâyesinin gidişatı hem de hedefini bulan eleştirileri ile fazlasıyla “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”ı anımsatıyor. Ama Nesin, “Baba Mirası”nda sadece bürokratik saçmalıklardan dem vurmuyor. Aynı zamanda hikâyenin merkezine yerleştirdiği “miras” olan 300 bin çuval güvercin kakası ile insanoğlunun doğasının hiç değişmediğini ve hiç değişmeyeceğini, mizahçıya yakışır bir ironiyle mercek altına alıyor. Uzun lafın kısası “Baba Mirası”, her karesinin özüne işlemiş olan tanıdık Aziz Nesin imzası ile kısa ama vurucu bir çizgi roman olarak hafızamıza kazınmayı başarıyor.