BÜYÜK DEVLET ADAMI  VE VAKIF  İNSANI  ÇOBAN  MUSTAFAPAŞAYI  VEFAT  495. YIL DÖNÜMÜNDE RAHMET VE DUALARLA ANILIYOR

26 Nisan 2024 Cuma 00:07


  GEBZELİ ÇOBAN  MUSTAFA PAŞA KİMDİR 

Çoban Mustafa Paşa, (? - 1529), Osmanlı İmparatorluğu'nda kapıcıbaşı, vezir ve beylerbeyi görevlerinde bulunan devlet adamı. devşirme olarak Yeniçeri ocağına alındı. 1514 yılında meydana gelen Çaldıran Muharebesinde görev aldı. Sarayda kapıcıbaşı olarak görev yapan Mustafa Paşa, Rumeli Beylerbeyi oldu. Bu görevdeyken sadrazam Pîrî Mehmed Paşa'nın önerisiyle I. Selim tarafından 3. vezirliğe getirildi. Bazı kaynaklarda I. Selim'in kızlarından Hafsa Sultan bazı kaynaklarda ise Şehzade Sultan ile evlendiği belirtilmekte olduğundan "Damat" lakabıyla da anılmıştır.
2. vezir sıfatıyla 1521 yılında Belgrad Seferi'ne katıldı. 1522'de serdar olarak donanmanın başında Rodos Seferi'ne çıktı. Kuşatmanın uzaması üzerine görevden alınarak 17 Aralık 1522'de Mısır valiliğine atandı. Bu görevdeyken Mısır'da Çerkes beylerin başlattığı isyanı bastırdı. Mayıs 1523'te bastırılan isyan sonrasında İstanbul'a döndü. 27 Nisan 1529 tarihinde İstanbul'da öldü. Cenazesi, Gebze'de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi'ndeki türbesine defnedildi.

  NEDEN  ÇOBAN MUSTAFAPAŞA  DENİYOR .?.!

https://www.facebook.com/share/v/Zb3jCCqrckwCe65E/?mibextid=KsPBc6

ÇOBAN MUSTAFAPAŞA  İLE İLGİLİ  HAZIRLADIĞIM BİLDİRİ 

https://e-kutuphane.kocaeli.bel.tr/Content/Files/Pdf/Kocaeli%20Sempozyumu-4,%20Cilt_02-Bask%C4%B1.pdf

GEBZE’NİN KENTLEŞME SÜRECİN’DE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ ve VAKFI’NIN ÖNEMİ
İsmail KAHRAMAN*
Örnek Bir Devlet ve Vakıf Adamı Çoban Mustafa Paşa’nın Hayatı ve Eserleri
Çoban Mustafa paşa, Fatih tarafından Osmanlı Enderun Mektepleri’ ne alınmış ve devlet hizmetine kazandırılmış çok önemli bir devle adamı. Fatih’ten sonra 31 yıl hükümdarlık yapan 2. Beyazıt döneminde birçok devlet hizmetinde bulunmuş, Yavuz Sultan Selimin kızı
ile evlenerek saraya damat olmuş, Kanuni Döneminden Başbakan yardımcısı olarak ordula- rın başkomutanı unvanına sahip olmuş, 4 Padişah döneminde yaşayıp 75 yıla yakın ömrünü devlet hizmetinde geçirmiş, kurduğu vakıflar ile sadece Gebze bölgesin’ de değil, Türkiye’nin bir çok yerinde ve ayrıca Bulgaristan, Makedonya, Romanya, Macaristan, Bosna, Arnavutluk. Rodos, Mısır ve Hicaz coğrafyasında yaptığı vakıf eserleri ile bugün bile hizmetlerine devam eden vakıf kurarak malını mülkünü insanlığın hizmetine tahsis eden örnek bir devlet adamıdır.
Gebze Çoban Mustafa paşa Külliyesi
Gebze’nin kalbi Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nde atar. Külliye, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa’nın emriyle 16. yüzyılda Mimar Sinan’a yaptırılmış.
Türk süsleme sanatının tüm özelliklerine sahip bu tarihi şehir minyatürü, camii, medrese, ker- vansaray, paşa odaları, hankah, bimarhane, han, hamam, imarethane, kütüphane, su kuyusu, şadırvan ve türbe gibi her biri eşsiz yapılar topluluğundan oluşmakta. Külliyenin Güney kapısı üzerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın tuğrası göze çarpmaktadır.

  ÇOBANMUSTAFAPAŞA  KÜLLİYESİ İLE  İLGİLİ. BELGESELİMİZ

https://youtu.be/unwIFtmopUM?si=YLKO97qTH8VaTXEq

   ÇOBAN MUSTAFA  PAŞA  KÜLLİYESİNDEN CANLI  YAYIN 

KONYANIN  DUAYEN  GAZETECİSİ  KEMAL SOYLU İLE.  GAZETEMİZ  KURUCUSU İSMAİL KAHRAMAN GEBZE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİN DE www.devrialem.tv ve www.gebzegazetesi.com CANLI YAYIN D
https://www.facebook.com/share/v/cVC7cGqj1YNcYadm/?mibextid=WC7FNe

DEĞERLİ  MESLEKTAŞIM  KEMAL SOYLUNUN SOSYAL MEDYA  PAYLAŞIMI

https://www.facebook.com/share/p/4PaEFNdGTbfnXnpB/?mibextid=WC7FNe

GEBZELİLERİN MİNNET DUYDUĞU KONYALI…
Osmanlı döneninde Gebze’de yapılan Çoban Mustafa Paşa Vakfı Külliyesi bugün ayaktaysa bunda en büyük pay Konyalı tarihçi ve araştırmacısı ibrahim Hakkı Konyalı’nın mış. Ünlü tarih araştırmacısı Konyalı 1946 yılında harap olmuş, etrafındaki hanları, dükkanları ve hamamları talan edilmiş olan bu vakıf eserinin kurtarılması için çok yoğun çaba sarfetmiş. Zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar’la görüşüp konuyu aktarınca, Bayar’da Çoban Mustafa Paşa Vakfı’nın kurtarılmasının talimatını vermiş,  yapılan çalışmalar sonucunda da bu eser bugünkü haline gelmiş.. Bugün bu eseri belgeselci, tarih ve kültür araştırmacısı İsmail Kahraman’la birlikte gezdik. Üstad Kahraman “Gebzeli bu konuda Rahmetli İbrahim Hakkı Konyalı’ya çok büyük minnet duyuyor” diyerek kendisini ve emeği geçenleri yaad etti. Yapandan, yaptırandan ve yaşatanlardan Allah razı olsun. Mekanları cennet olsun.

GEBZE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA VAKFI KÜLLİYESİ NEDEN DÜNYA KÜLTÜR MİRASI İLAN EDİLMELİ?

Kültür ve Turizm Bakanlığı, UNESCO tarafından korunması gereken dünya kültür mirası listesine alınmasına yönelik çalışma başlatılan bir vakıf eseri olan Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ile ilgili olarak Kocaeli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce ilgili külliye için yapılan araştırma yazısı.
 
GEBZE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA VAKFI KÜLLİYESİ
Bünyesinde cami, medrese, türbe, kütüphane, hankâh, tabhâne, imaret, paşa odaları ve kervansaraya yer verilen Çoban Mustafa Paşa Külliyesi (1523-1524), Osmanlı mimarisinin klasik dönemine öncülük eden yapılarından biri olarak öne çıkmaktadır.
Gebze’den geçen İstanbul-Bağdat menzil yolu üzerinde Mimar Sinan’ın (1489-1588) da içinde bulunduğu Acem Ali’nin (d.?-ö.1537-1538) hassa mimarbaşılığı sırasında inşa edildiği ve külliyenin onarımlarının Mimar Sinan’ın mimarbaşılığı döneminde yapıldığı bilinmektedir.
Bununla birlikte külliyenin, Yavuz Sultan Selim’in (1470-1520) İstanbul’a Mısır’dan getirdiği Memlûk Sarayı’nın baş mimarı Ahmed bin el-Bedri Hasan bin el-Tulunî ve beraberinde gelen ustalar tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Bu bağlamda, külliyenin merkezini oluşturan caminin taş süslemelerinin Memlûklu yapılarıyla boy ölçüşebilecek nitelikte olduğu görülmektedir. Memlûklu ustalarının işçiliğine, caminin son cemaat yerinin kuzey cephesi, iç mekân duvarları, pencere nişlerinin iç yüzeyi, mihrabı, minberi ve müezzin mahfilindeki beyaz, kırmızı, sarı ile siyah renkten oluşan taşlarının süslemesinde rastlanmaktadır. Cami, bu süsleme özelliği ile Anadolu’daki ünik örneklerden biridir.
Çoban Mustafa Paşa’nın en önemli hayratı olan ve kendi adıyla bilinen Çoban Mustafa Paşa Camii ve İmâreti, Gebze tarihi açısından XVI. yüzyıldan günümüze kalan en önemli eserdir. Yavuz Sultan Selim tarafından kendisine temlik edilen Gebze ve çevresini yatırıma dönüştürerek cami, hân, tabhane, paşa odaları, hânkâh, imâret, medrese, kütüphane, hamam ve türbeden oluşan külliyenin XVI. asrın değişen ihtiyaçları ve devletin imar politikasının bir tezahürü olarak menzil külliyelerinin konaklama ve ticarî etkinlik planlamasına uygun olarak inşa edildiği ortadadır. Keza külliye kavramı, sosyal amaçla inşâ edilen kamusal nitelikli yapılar topluluğunun da bir ifadesi olarak, inşa edildikleri dönemde, ilimden, sosyal ve kültürel hayattan dünya görüşüne, toplum sağlığının korunmasına kadar çok yaygın etkileri olduğu görülmektedir.
Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin merkezinde cami-i şerîf bulunur; hatta şöyle demek daha doğru olur; birinci derecede cami -veya mescit- ikinci derecede ise onaltı hücreli medrese ile bunlara bağlı olarak kervansaray/hân, on üç hücreli hânkâh, oniki sûfî hücresi, sıbyan mektebi darüşşifa, bimarhâne, yolcu ve misafirlerin konaklama ve istirahatı için tabhâneler, ahır, kiler, mutfak, yemek odası/salonu, fırın, odun ambarı, kütüphane ve türbe ile imâret, hamam, çeşme, şadırvan gibi diğer yapılar yer alır.
Gebze Çoban Mustafa Paşa İmâreti’nde medrese öğrencilerine, külliye görevlilerine ve gelen bütün misafirlere günde iki öğün yemek verilirdi.
Vakfiyenin kütüphane yeri için birden fazla mekân tahsis edilmesi, kütüphane, medrese ve sıbyan mektebi ile alakalı ayrıntılarına varıncaya kadar ihtiyacı karşılayacak personelin nitelikleriyle beraber liyakatla görevlendirilmeleri Vakfiyede ilmî faaliyetlere ve eğitime ciddi önem verildiğini göstermektedir. Tefsir, usul kitapları, şerhler ve fetvâ kitaplarının yanı sıra kelâm veya İslâm felsefesi gibi aklî düşünce ve tefekküre dayanan kitapların medrese programında olduğu görülmektedir.
Külliyenin hem cami hem de türbesinde yer alan ejder başlı kapı ve pencere halkaların form, teknik ve süsleme özellikleri bakımından Memlûk maden sanatıyla olan ilişkisi olduğu göze çarpar. Uzakdoğu ile Çin sanatının zaman içinde tipik hayvanı haline dönüşen ejder, Orta Asya’daki ilkel devirlerde kullanılan tasvirlerden biri olmuş, buradan Mezopotamya sanatına geçmiş, daha sonrasında kuzey Suriye ve Anadolu’da bu figür kullanılmıştır. Ejder tasviri, İslam el sanatlarındaki ürünlerde oldukça yoğun kullanılan figürlerden biri olmuştur. Bu figür, günümüze gelebilen madenî eserler içerisinde çok sayıdaki örneğe işlenmiştir. Anadolu Türk mimarisinin Artuklu ve Saltuklu dönemlerinde, ilk örnekleri görülen ejder figürüne, Anadolu Selçuklu mimarisinin cami, han, medrese gibi pek çok yapısında yaygın olarak rastlanmıştır.
Hükümdarların evreni boyun eğdirme tasviri hem Çin hem de Türk sanatında görülmekle birlikte ejder, topla birlikte taht veya bayrak süsü olarak kullanılmıştır. Merkezden dışarıya doğru kozmik düzeni temsilen ay, güneş ve yıldızlar âleminin sembollerinin yer aldığı, bununla birlikte ejderlerin de bu düzeni hareket ettiren gücü simgeledikleri ve bu figürlerin aralarına aldıkları felek çarkını döndürdüğüne inanılmıştır. Bu figürlerin sadece ayı ve güneşi yutmasının yanında onlardan doğduğuna inanılmış, ejderlerin sonsuzluk ve refahı da simgelediği kabul edilmiştir. Ayrıca çift ejderli tokmakların uğur ve mutluluk inancıyla bağlantılı olabileceği de benimsenmiştir.
Hem caminin hem de türbenin kapı kanatlarında yer verilmiştir. Yapıların kapılarından gelecek kötü etkilere karşı, taş ustaları tarafından kimi zaman ejder figürleri binanın bu bölümlerinde tasvir edilmiştir. Söz konusu figür, Osmanlı mimarisinde madenden üretilen birçok kapı halkası aracılığıyla kapılardaki konumunu sürdürdüğü görülmektedir. Çoban Mustafa Paşa Camii ve Türbesi’nin kapı kanatlarıyla da yetinilmeyip, bu iki yapının alt kat seviyesindeki pencere kapaklarına, ejder figürünün işlendiği halkalar yerleştirilerek binanın içinin dıştan gelebilecek kötü ruhlardan korunması amacıyla bu figürlere tılsım ve nazarlık anlamı yüklenmiş olması kuvvetle muhtemel görünmektedir.
Su Dolabı; Kanuni Sultan Süleyman devrinde 16. Yüzyıl'da Çoban Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan´ın baş halifesi Hüsam Kalfa’ ya inşa ettirilmiştir. Bostan Dolabı kare planlı bir zemin üzerindedir. Duvarları yüksekçedir ve üzerini örten çatı piramit şeklindedir. Genellikle Çoban Mustafa Paşa Camii´nin ve Gebze kentinin su ihtiyacını temin etmek amacıyla yaptırılmıştır. Gebze’mizin, Güzeller Mahallesi, 53 pafta, 437 ada, 16 numaralı parselde yer alan, Gebze merkezinde bulunan bu alana Yazı Alanı, bahsi geçen Su Dolabına Bostan Dolabı da denilmektedir. 1370 metrekare arsa alan içinde, 8.5 metre yüksekliğine sahip olup, zemin ve asma kattan oluşmaktadır. Toplamda 279 metrekare olan Su Dolabının, ana kuyusunun çapı 550 cm olup, derinliği takribi 13 metredir.
Yazılı kaynaklardan incelerimize göre 17. Yüzyılda Köprülü Fazıl Ahmed Paşa Kethüdası İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Su Dolabı kareye yakın dikdörtgen planlı bir zemin üzerindedir. Duvarları yüksekçe ve üzerini örten çatı piramit şeklinde dört yöne eğimli bir çatıdır. Zamanında Çoban Mustafa Paşa Camii’nin ve Gebze kentinin su ihtiyacını temin etmek amacıyla yaptırılan dolabın iki kuyudan oluştuğu ve beygirlerle döndürülerek su temin edildiği anlaşılmaktadır. Dolap içerisindeki hayvan bağlama yerleri bu durumu desteklemekte olup diğer kuyularla ve döndürme mekanizması ile ilgili günümüze ulaşabilmiş bir veri bulunmamaktadır. Dolabın yakınında bulunan Arap çeşmesine de su temin ettiği rivayetlerden anlaşılmakta olup günümüzde bununla ilgili gözle görülür bir veri bulunmamaktadır. Dolap yaklaşık 18 metreye – 13 metrelik dikdörtgen planlı bir yapıdır. Duvarları ahşap hatılı moloz taş duvar olup, çatısı dört yöne eğimli, asma strüktürlüdür. Çatının konstrüksiyonu ahşap olup, örtüsü alaturka kiremittir. Taş olan beden duvarlarına oturmakla birlikte yapının içinde bulunan 9 adet ahşap dikmeyle desteklenmektedir. Bu dikmeler zaman içerisinde yapılan onarımlarda değiştirilmiştir. Binanın içinde 5.65 metre çapında, 12 metre derinliğinde taş örgülü bir kuyu vardır.
Geçmişte Gebze’ye su dağıtımı buradan yapılmıştır. Mimari ve Malzeme Yapının beden duvarları, ahşap hatıllı moloz taş örgülüdür. Zemine doğru kıtıklı sıva, yukarılara doğru ise kerpiç sıvalıdır. Kerpiç sıva yer yer gözükmektedir. Moloz taş duvarın içindeki çürüyen ahşap hatıllar yenilenmiş ve eksik olan ahşaplar tamamlanmıştır. Duvarlar yer yer döküldüğü için örgü sistemi net olarak görülebilmektedir. Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 28.06.2001 tarih ve 8542 sayılı karar ile tescil edilmistir.2017 yılında Gebze Belediyesi tarafından başlatılan restorasyon çalışmalar 2019 yılında tamamlanarak, ziyarete açılmıştır.” (Kaynak: Mimar Müge Ölmez)











banner982
Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

Kendisinden Haber Alınmayan Kadın Evde Ölü...
Körfez ilçesinde kendisinden haber alınmayan yaşlı kadın evinde ölü olarak bulundu.

Haberi Oku