
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osmangazi’nin dedesi Süleyman Şah’ın türbesinin Suriye’den Türkiye’ye ‘Şah Fırat Operasyonu’ ile nakil edilmesinin yankıları devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda farklı gelişmelerde yaşanabilir. Ancak Suriye’de sadece Süleyman Şah’ın türbesi değil, 400 yıllık bir Osmanlı geçmişi de bulunmakta.
Kaderin cilvesi Osmanlı Devleti’nin kurucusunun dedesi Süleyman Şah’ın mezarının bulunduğu Suriye, Osmanlı Devleti’nin son padişahı Sultan Vahdettin Han’a da ev sahipliği yapmakta. Vahdettin Han’ın mezarı Şam’da, Süleymaniye Camii’nin haziresinde bulunuyor. Sadece Vahdettin Han değil, bir çok Osmanlı sultanının aile ferdide bu mezarlıkta metfun. Suriye ilk Türk hava şehitlerine de ev sahipliği yapıyor. 1911 yılında İstanbul’dan Suriye üzerinden, Mısır’a giden uçağımız, Suriye-İsrail arasında ki golan tepelerine düşer, şehit olan pilotlarımız Şam’a getirilerek, Sellahattin Eyyubi’nin türbesinin bahçesine defin edilir. Bugün halen ilk hava şehitlerimizin türbesi Şam’da bulunmaktadır. Suriye, Osmanlı öncesi de Türklerin yaşadığı bölgedir. İsrail savaşlarında hedef tahtası olan Golan tepeleri aslında Gora Türklerinin yaşadığı bölgedir. Osmanlı’nın ünlü şeyhül İslamlarından Molla Gürani Gora Türkmenlerindendir. Bugün Kosova’nın pirizrenin gora bölgesinde yaşayanlar, Suriye’den giden Gora Türkmenleri olduğu bir gerçektir. İsrail’in bombalarından kaçan 500 bin gora Türkmeni Şam’ın varoşlarında hayat mücadelesi veriyor. Acaba bu Türkmenlerin durumundan haberimiz var mı? Tarih ibret almak için vardır. İbret alınmadığı için tekrar edip duruyor. Şah Fırat Operasyonu ile Türkiye’ye getirilen Süleyman Şah’ın dışında da çok sayıda Osmanlı ve Türk varlığı Suriye’de bulunmakta. İnşallah başta burada ki türk varlığı olmak üzere tüm Suriyeliler Esad zulmünden kurtulur ve Suriye’ye barış, huzur gelir. (Şah Fırat Operasyonu ile ilgili hazırladığım Canlı Makaleyi izlemek için www.kocaeligebze.tv adresinin linkini tıklayabilirsiniz.)
MERCİDABIK SAVAŞI
Suriye, 822 kilometrelik sınırı ile pek çok tarihi bağımızın olduğu güney komşumuz. Gerçekten yaklaşık 400 yıl Osmanlı hakimiyetin de kalmış bu ülke. Suriye’nin Osmanlıyla tanışması Memluklularla Halep yakınlarında yapılan Mercidabık savaşından sonra olmuş. Tarih: 24 Ağustos 1516, Yer: Mercidabık Ovası, sabah güneşinin ilk ışıklarıyla başlayan Savaş, 6-7 saat içinde Osmanlıların kesin zaferiyle sona ermiş. Kansu Gavri komutasındaki Memluk ordusu yenilmiş. Zaferden 4 gün sonra Yavuz Sultan Selim, dünyanın en zengin şehirlerinden biri olan Halep’e girmiş. Nebi Zekeriya Camiinde kılınan Cuma namazında Sultan Yavuz adına hutbe okunmuş. İmamın Sultandan bahsederken Hakim-ül Haremeyn demesi üzerine, cemaat arasından ayağa kalkan Sultan Yavuz onu düzeltir ve kendisinin Hadim-ül Haremeyn yani Harem-i Şerif’in hizmetkarı olduğunu söylemiştir. Yavuz Sultan Selim, bu tarihten sonra artık Harem-i Şerif’in hizmetkarı sıfatıyla Peygamber Efendimizin 73. halifesi olmuştu.
DÜNYANIN EN ESKİ BAŞKENTLERİNDEN ŞAM
Aramilerden Bizanslılara, Araplardan Osmanlıya kadar birçok uygarlığın beşiği oldu. Gelen geçenden bir şeyler aldı ama özünü korudu. Kimilerine göre kuruluşu Hz. İbrahim öncesine gider. Bu şehir Şam... Suriye’nin başkenti. Meşhur Emevi Camisiyle, tarihi çarşılarıyla, müzeleri ve geleneksel evleriyle Şam.
Emeviler döneminde Şam, devletin başkenti oldu. Şehir, kültür ve sanatta altın çağını yaşadı. İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan büyük Emevi Camii bu dönemin eseridir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Şam’dan bahsederken: ‘Mekke ve Medine´den sonra Kahire, Halep, Bağdat ve dünyaca öğülen Şam gelir. Öyle büyük bir kenttir ki, kutsal topraklar üzerinde kurulan şehirler arasında peygamberler yurdu?diye bütün değerli kaynaklarda sözü edilerek tanıtılmış’ diyor.Şam’ın merkezindeyiz. Burası sosyal, ticari ve dini hayatın en canlı, en hareketli yaşandığı yerler. Bir tarafta üç şerefesiyle, meşhur Emevi Camii ve ona koşanlar, bir tarafta Hamidiye Çarşısı ve mahşeri kalabalık, diğer tarafta Osmanlı eseri Süleymaniye külliyesi ve ziyaretçiler. ŞAM’IN KALBİ EMEVİ CAMİİ’NDE ATIYORŞam’ın kalbi Emevi camiinde atar. Buraya uluşmak için dünyaca ünlü Hamidiye çarşısından geçiyoruz. Camiin uzun bir giriş kapısıdır Çarşı. Hamidiye, 1863 yılında Osmanlı Sultan II. Abdulhamit tarafından yaptırılmış. Çarşıya ne zaman gelirseniz gelin aynı manzarayla karşılaşırsınız; büyük bir izdiham, adım atacak yer yok. Şam’ın bu çok hareketli çarşısında yüzlerce dükkan var ve iğneden ipliğe her şeyi bulmak mümkün. Eyyübilerden kalma Şam kalesinde başlayan Hamidiye Çarşısı, Emevi camiinde son bulur. Çarşının kapısından çıkar çıkmaz Emevi camiinin görkemiyle karşılaşırsınız. Caminin yapısı o kadar büyük ki kavramanız imkansız. Mimari özellikleri, geniş avlusu, süslemelerindeki ihtişam ve sahip olduğu manevi değerleriyle dünyanın en büyük bir kaç camisinden birisi; ünlü Emevi Camii. İslam alemin de müstesna bir yere sahip. Hz. Yahya Peygamberin türbesi camiin içinde. Ortasında bir şadırvanın yer aldığı avlu, arkadan yirmi dört, yanlardan dokuzar kemerli revaklarla çevrilmiş. Avluda camiye ait vakıf gelirlerinin muhafaza edildiği Kubbetül-hazne yani beytülmal yer alır. İkinci kubbeli mekan ise Kubbetü Zeynelabidin adını taşıyor. Camiin üç minaresi ve dört ana kapısı var. Batıdaki Roma burcu üzerine yapılmış minare diğerlerinden daha gösterişli. Doğudaki burç üzerinde yükselen minareye Mizenetülarus adı verilir. Bu da Ak minare. Emevi Camiin bitkisel ve geometrik motiflerle şehir ve bina tasvirlerinden meydana gelen zengin mozaik süslemeleri sanat tarihi bakımdan büyük önem taşır. Emevi camiin eğitim ve öğretim hayatında ayrı bir yeri olmuş. Camiin içinde ve revaklı avlusunda çeşitli ders halkalarının kurulduğu biliniyor.
YAHYA PEYGAMBERİN MEZARI
Dünyaca bilinen Şam Emevi Camii, Tarihin en trajik sahnelerine şahit olmuş. Hz. Yahya Peygamberin mübarek başının defnedildiği yer burada. Camiye girerseniz, Hz. Yahya karşılar sizi. O, yeşil ışıklarıyla parıldayan türbesinde yatıyor. Camiin en önemli ve en çok ziyaret edilen yeri burası. Anlatılanlara göre camii inşaatı sırasında küçük bir dehlizde, üzeri Hz. Yahya’ya ait olduğu yazılı bir sanduka bulunmuş. Sanduka açılınca içinden deri ve saçları özelliğini korumuş bir baş çıkmış. Olduğu gibi yerinde muhafaza edilmiş, sonra da üzerine bir türbe inşa edilmiş. Suriye’nin tarihinde önemli roller üstlenmiş şahsiyetler Emevi Camiin civarını mekan tutmuş. Camiin kuzeyinde yer alan türbede Kudüs fatihi Selahaddin Eyyübi yatıyor.
ŞAM’DA SAHABE MEZARLARI
Kasyun dağının eteklerinde, Salihiyye semtinde büyük mutasavvuf ve alim Muhyiddin Arabi yatıyor. Pir-i Ekber Muhyiddin-i Arabi Hz.lerini ziyarete gidiyoruz. 1165 yılında İspanya´da Mursiye şehrinde doğdu. Mekke, Bağdat, Musul´u dolaştıktan sonra Anadolu´ya gelmiş, ve Konya´da bir müddet kalmış. Daha sonra buradan ayrılarak önce Malatya´ya daha sonra da Şam´a yerleşmiş. Doğunun incisi Şam, büyük sahabelerin ayak izleriyle dolu bereketli şehir. İşte Allah Rasulünden en çok hadis rivayet eden Hz. Ebu Hureyre, Şam kalesinin bağrında yatan Hz. Ebu?d-Derda, Mezze Kabristanında Allah Resulünün elçisi Hz. Dıhyetül Kelbi, Babü?s Sağir semtinde Peygamber Efendimizin müezzini Hz. Bilal-i Habeşi.
ŞAM’DA OSMANLI-TÜRK ESERLERİ
Suriye, Osmanlının en son terk ettiği topraklar olmuş. Bundan dolayı burada gezerken her adım başı bir Osmanlı eseriyle karşılaşırsınız. Burası Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından hacıların faydalanması için 1566?da yaptırılan bir külliye. Süleymaniye Camii ve Tekkesi adıyla tanınan Mimar Sinan’ın eseri bu külliye, Bereda nehri kıyısında geniş bir arazi üzerine inşa edilmiş.
Süleymaniye Camii, görkemli kubbesi, iki zarif minaresinin uyumu, revaklarının ahengi, şadırvanının genişliği ile dikkat çeker. Süleymaniye külliyesinin önemli bir bölümü Caminin arka tarafında yer alan haziresi. Dört tarafı duvarlarla çevrili bu mütevazi hazirede Osmanlı Hanedanının son Padişahı Sultan Vahdettin yatıyor. Sultan Vahdettin’le birlikte burada, 30 kadar şehzade ve hanım sultanın kabirleri bulunuyor. İtalya’nın San Remo şehrinde vefat eden Sultan’ın cenazesi Şam’a getirilmiş ve buraya defnedilmiş. Sultan Vahdettin, mezarı Türkiye toprakları dışında olan tek Osmanlı Padişahı.
ŞAM İSTASYONU VE HİCAZ DEMİRYOLU
Şam şehrinin tam ortasında işlek caddelerin kavşak noktasında yer alıyor. Burası artık kullanılmıyor.
Sultan II. Abdülhamit de hacıların yolculuklarını kolaylaştırmak için seferber oldu ve büyük Hicaz demiryolu projesini hayata geçirdi. Şam’dan Medine’ye 40 gün, Mekke’ye 50 gün süren ve çeşitli tehlikelerle dolu hac yolculuğu, artık 4-5 günlük güvenli bir yolculuğa iniyordu.
İstanbul’da basılan bir gazete, demiryolundan kutsal hat ve Halifenin en muhteşem eseri diye bahsediyordu. Padişah 50 bin lira bağışta bulundu. Çok sayıda memur kendi arzusuyla birer maaşlarını Hicaz hattına bağışladı. Başta Hindistan, Mısır, Rusya, Fas Müslümanları olmak üzere, Uzakdoğu’dan, Afrika’dan, Orta Asya ve Balkan Müslümanlarından demiryolu fonuna para aktarıldı.
Sonuç olarak Suriye’de ki Osmanlı varlığı ile ilgili kısa bir tarih turuna çıktık. İki kez Suriye’ye gidip belgesel çekimi yapma imkânı olmuştu. Hazırladığımız belgesel Devr-i Alem adıyla bir çok televizyon kanalında yayınlanıyor.