Geçen günlerde internette gezinip eşimle yaz sonu yapmayı planladığımız tatil için araştırma yapıyordum. Eşim de ben de otel tatili yapmayı pek sevmeyiz. Denize girip, doğayı dinleyebilmenin yanı sıra tarihi kültürel yerlerimizi de ziyaret edebileceğimiz bir tatili daha uygun görürüz. Geçen senelerdeki gibi tatil anlayışımıza uygun bir yer ararken,  Efes’e düzenlenen günü birlik tatil fırsatına rastladım. Kampanyanın bitmesine 1 hafta vardı. En son ilkokuldayken gitmiştim ve tekrar ziyaret etmenin iyi bir fikir olduğunu düşünerek kampanyadan bir bilet aldım. Bir arkadaşımla birlikte hem hafta sonunu değerlendirecek hem de biraz kafamızı dağıtacaktık.

Sabah erken bir saatte kalkıp sırt çantamı hazırlamaya başlamıştım. Böyle zamanlarda çantama mutlaka 2 tane tost, biraz meyve, su, havlu, yedek t-shirt ve kraker koyarım. Yine aynı şekilde özenle çantamı hazırlayıp arabaların kalkış noktasında arkadaşımla buluşmuştum. Yolda giderken arkadaşım uyuyor ben ise etrafı izliyordum. Güzel yurdum azıcık yağmuru görünce yeşile bürünmüştü. Koyunlar otlamaya çıkmış yeşilin üzerinde beyaz beyaz, muhteşem bir tabloyu andırıyordu. Yol boyunca ülkemin ne kadar zengin ve muhteşem olduğunu düşünmüştüm.

Varış noktasında bir kafede toplanıp kahvaltı yaptıktan sonra tarihi eserleri gezmeye başlamıştık. Tam o sırada otobüste hemen arkamızda oturan Mehmet Amca ile karne hediyesi diye babasını ikna edip getirten 12 yaşındaki oğlu Murat’ı gördük. Murat heyecanlı bir şekilde taşları inceleyip o dönemde yapılmış mimariye hayranlığını dile getirirken, babası “Oğlum ne işimiz var bu taşların arasında. Sabah sabah zorla uyandırıp taş bakmaya getirdin beni tövbe tövbe!” diyordu.

Hemen yanımızda da Efes’teki harabeleri incelemeye gelmiş bir turist vardı. Elindeki kağıda durmadan bir şeyler çiziyordu. Hem neden çizdiğini çok merak etmiştim hem de birazcık İngilizce pratik yapmak için bulunmaz bir fırsat olduğunu düşünüyordum. Sonunda merakıma yenik düşüp “Pardon neden çiziyorsunuz?” diye sordum.  Verdiği cevap gerçekten çok şaşırtıcı ve kesinlikle insanlık dersi verir nitelikteydi. Aynen şöyle söyledi : “ Ah, merhaba ben geçen sene Yunanistan’a gitmiştim. Oradaki harabelerde bulunan heykellerdeki iyon başlıkları ile buradaki heykellerdeki iyon başlıklarının birbirine çok benzediğini fark ettim. Çizimi de ikisinin arasındaki farkları inceleyebilmek ve iki medeniyet arasındaki benzerlik ve farklılıkları daha iyi araştırabilmek için yapıyorum" dedi.

Açıkçası hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Beş dakika önce bir adam harabelere taş parçası derken, bir başkası hem de Türkiye’de yaşamakla ilgisi olmayan biri, iyon başlıkları arasındaki farkın detaylarını incelemekten bahsediyordu. Fotoğraf çekmenin yasak olduğu bu bölümde çizimi ile inceleme yapmaya çalışan bu kişinin azmi ve dünya bakışı beni gerçekten çok etkilemişti.

Bazen istemesek de genç parlak bakışları kendi minik dünyamızın sınırlarına hapsedip ışıltısını söndürüyor ve sıradan tek düze olmasını sağlıyoruz. Murat gibi heyecanlı gözlerle dünyayı inceleyen miniklerimizin pencerelerini kapatmazsak bir gün onlara da başka ülkelerde çizim yaparken rastlayabiliriz.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981