Büyük mürşit ve rehberler: “Nefsimle beraber dinle!” diyerek nasihatlerine başlardılar. Çünkü bu ifade tarzında; rehber olmanın en güzel yolu gösteriliyor. “Nefsimle beraber dinle!” tümcesinde, bir işte sonuç almanın en büyük, en etkin yoluna işaret ediliyor. “Nefsimle beraber dinle!” hükmünde, etkili olmanın, peşine takmanın en sihirli, en büyüleyici rûhu nazara veriliyor.

“Nefsimle beraber dinle!” hitabında peşinden sürüklemenin, harekete geçirici olmanın en etkin tesir gücü ortaya konuyor. Neler hatırlatmıyor ki bu söz, bu hitap ve bu çağrı insan olan insana. Önümüzde tarih canlanıyor. Önümüzde bu hitabın gönülleri nasıl tutuşturduğunun misalleri görülüyor. Önümüzde şanlı tarih, resmi geçit yapıyor.

“Nefsimle beraber dinle!” seslenişi, yüksele yüksele bir haykırış oluyor. Tarihin somut örnekleriyle zihnimiz, dolup dolup taşıyor. “Nefsimle beraber dinle!” öğüdünde rehber oluşun, kumanda edişin, eser ortaya koyuşun, insanlarla bir ve beraber bulunuşun; kısaca “Nefsimle beraber dinle!” hitabında, İslâm Medeniyeti’ni ortaya koyan hamurun mayası saklı. Çok ileri gidersek, aslında bu sihirli sözde neler saklı değil ki…

Emîn olun “Nefsimle beraber dinle!” haykırışında İslâm’ın özü saklı. İslâm’ın sözü saklı. İslâm’ın rûhu saklı. Birkaç somut örnekle buna temas edelim. Çünkü bu sözün arkası bir umman, bir okyanus. Onu lâyıkıyla açmaya ne bende güç var, ne de sizde okumaya tâkat. En iyisi damla denizden haber verir hükmünce, bu söze kısaca yer vermeye çalışalım.

Evet “Nefsimle beraber dinle!” çağrısında, önder olacak kişilere başarı yolları gösteriliyor. Onlara demek isteniyor ki, yapılmasını istediğiniz şeye, önce siz, bizzat kendiniz başlayın. Sefere çıkmasını istediğiniz ordunun başında, önce siz bulunun. Yapılmasını istediğiniz ibadeti, önce siz yapın. Uyulmasını istediğiniz, Allah’ın ve Peygamberinin emirlerine önce siz uyunuz.

Velhasıl her şeyde, başı çeken önce siz olun. Her yerde önce siz yer alın. Her zaman önce siz, ilk adımı atın. Bina yapılacaksa, ilk harcı siz koyun. Köprü kurulacaksa ilk taşı siz taşıyın. Yardım yapılacaksa, cebinize ilk önce siz el atın.

Nitekim Kuba mescidinin yapımında Peygamberi zîşan, bir işçi gibi çalışmadı mı? Rumeli Hisarı’nın inşasında koca Fâtih Sultan Mehmed bizzat yapımına katılmadı mı? Vezirleri bu işte başı çekmedi mi? Yavuz Sultan Selim, Çaldıran seferinde tek başına yürüyüşe geçmedi mi?

Böyle önderlerin başbuğluğunda hangi iş başarılmaz? Böyle önderlerin arkasından kim gitmez? İşte ancak böyle gecelerin sabahından hayır umulur. Evet, herkesten ziyade insanın kendi nefsi nasihate muhtaçtır.

İnsan kendi yapmadığını, başkasının yapmasını istese,

İnsan kendi uymadığına, başkasının uymasının istese,

İnsan kendi istemediğini, başkasının istemesini istese,

Hiç o iş yapılır mı?

Hiç o şeye uyulur mu?

Hiç o şey istenir mi?

Elbette insanın, ancak kendi yaptığını yap demeye hakkı var.

Elbette insanın, ancak kendi uyduğuna uy demeye hakkı var.

Elbette insanın, ancak kendi istediğini iste demeye hakkı var.

Yoksa tepkiyle karşılaşır. Yoksa soğuk karşılanır.

Yoksa başta karşı çıkılmasa da, sonuçtan hayır gelmez.

Büyük zâtlar: “Ben nefsimi herkesten ziyade nasihata muhtaç görüyorum.” derken, demek istiyorlar ki: “Söyleyeceklerim öncelikle benim kabul ettiğim, inandığım ve yaptığım hususlar. Benim nefsim, yani ben; sana söyleyeceklerime çok daha fazla muhtacım. Ben bunları nefsime, yâni kendime kabul ettirdim. Nefsimi onlara inandırdım. Nefsime dediklerimi yaptırdım. Bundan maddî – mânevî faydalar da gördüm. Şimdi nefsimin yararlandığı, nefsimin kabul ettiği gerçekleri sen de kabul eder, sen de gerekeni yerine getirirsen, benim gibi sen de, her iki dünyanı düzene sokmuş, sonsuz hayattaki güzel yerini şimdiden almış olursun.”

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981