banner1001
RÖPORTAJ:
Bulgaristan Türklerinin 'zorunlu göçü'nün 31. yılı

23 Mayıs 2020 Cumartesi 12:47

 Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ile Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneğince (BAL-TÜRK) yürütülen proje kapsamında hazırlanan ve ekim ayında yayımlanan kitapta, o dönem neler yaşandığı gözler önüne seriliyor.

Kitapta birçok bilginin ve belgenin yanı sıra o sene Avrupa'nın 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük "zorunlu göçü" ile karşı karşıya kalan Bulgaristan Türklerinin röportajları da yer alıyor.

Kocaeli'nin Gebze ilçesinde yaşayan Nefiye Günaydın (66), verdiği röportajda, o dönem Haskovo'da şehir merkezinde tütün işletmesinde çalıştığını belirtti.

İş yerinde bir gün, çalışanlardan bazılarının, kolundan tutulup zorla üst kata çıkarılmaya çalışıldığını anlatan Günaydın, "Merdivenlerden çıkarken nasıl olduğunu hatırlayamadığım şekilde merdivenlerden düştüm veya atıldım. Baygın halde yatarken polisler benim kaburgalarıma basmışlar, kaburga kemiklerim kırılmış. O anda kendime gelip çırpınırken ayağım ile camı kırmışım, kırıkların ayaklarıma battığını hatırlıyorum. Beni o halde bırakıp gitmişler. Arkadaşlarım beni tütün çuvallarına koyarak hastaneye götürmüş. Nasıl yapıldığını bilmediğim şekilde üzerimde sigaralar söndürülmüş, göbek etrafımda ve göğsümde hala bu izler durmaktadır." dedi.

- "Babam beni 'Gazi kızım' diye severdi"

Yaşadıklarını hiçbir zaman unutmadığını vurgulayan Günaydın, şunları kaydetti:

"Beni muayene eden beyin cerrahı benim için '3 gün ömrü olur, eğer daha uzun yaşarsa da konuşmaz.' diyor. Başhekim benim ismim için direndiğimden dolayı bu hale geldiğimi öğreniyor. 'Bu kadını çıkarın hastaneden. Gidin akıl ve zihin hastalıkları hastanesine götürün gerekirse ama burada görmek istemiyorum.' diyor. Ailem beni eve getiriyor. Ailem isim değişikliğine maruz kalmamak için köyde kalamayıp, ormanlarda gizlendi. Ben 9 ay yatakta yatalak kaldım, tedavi olmam gerekiyordu. Hastaneye gittiğimizde ismim değişmediğinden, en temel hakkım olan sağlık hakkından dahi yararlanmama müsaade etmediler. Eşim 'çocuklarımız için tedavi ol' diyerek beni ikna etti fakat içimden hiç Bulgar ismi almak gelmiyordu. Ben de Bulgarca 'hayır' anlamına gelen 'ne' ve yine Bulgarca 'evet' anlamına gelen 'da'nın birleşiminden oluşan 'Neda' ismini koymalarını istedim. Aslında konulan isimle onlara mesaj veriyordum. Babam beni 'Gazi kızım.' diye severdi. Gençlere tavsiyem Türkiye'ye dört elle sarılsınlar. Bizim Bulgaristan'da birçok hakkımız ve malımız kaldı. Bana bu işkence ve zulmü yapanlara hiçbir zaman hakkımı helal etmeyeceğim." 

banner982
Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

banner934

Karamürsel sepetinin geleceği Muharrem ustaya...
Osmanlı padişahlarından Sultan Abdülaziz'e içinde kiraz götürülmesiyle üne kavuşan "Karamürsel sepeti"nin...

Haberi Oku