Felaket filmleri dendiğinde, hiç şüphesiz pek çok kişinin aklına hemen Roland Emmerich gelir. Aslında bu türde çok fazla örnek vermese de Emmerich, “Independence Day” (Kurtuluş Günü, 1996), “The Day After Tomorrow” (Yarından Sonra, 2004), “2012” (2009) gibi seyirciyi yıkıma doyuran, teknolojinin nimetlerini sonuna kadar kullanan, içi boş felaket filmleri ile bu konuda adından sıkça söz ettirmeyi başarmıştır. İşte bu yazı, Emmerich’in bayılacağı hatta belki de çok kıskanacağı bir film olan “San Andreas” (San Andreas Fayı, 2015) hakkında. Yönetmen koltuğunda ise “Journey 2: The Mysterious Island” (Gizemli Adaya Yolculuk, 2012) filminden tanıdığımız Brad Peyton oturuyor.
 
Felaket Filmlerinin Yüz Karası
 
İtiraf etmek gerekir ki, bir felaket filminin ille de harika bir senaryoya ihtiyacı yoktur. Mekâna dayalı gerilimi başarıyla yansıtabilmesi, felaketin ortasında kalan karakterlerin çaresizliğini hissettirebilmesi ve karakterlerimizin dışındaki diğer insanların acılarına bizi ortak edebilmesi, bir felaket filmini son derece vurucu bir hale getirebilir. Birde bunlara ek olarak, diğer felaket filmlerinde sıklıkla karşılaştığımız ucuz zırvaları tekrarlamıyorsa, artık burun kıvırdığımız türden klişeleri teker teker filme doldurmuyorsa, karşımızda hayran olacağımız türden bir felaket filmi var demektir! Fakat “San Andreas Fayı”, yukarda bahsettiğimiz “iyi bir felaket filminin formülü”nün her anlamda tam tersini yapmayı tercih ediyor!
 
Sıradan ve Muhteşem Kahraman
 
Bir kızını talihsiz bir kaza yüzünden kaybeden, karısı ile boşanmanın arifesine gelen ve diğer kızıyla da yeterince vakit geçiremeyen Ray, gördüğünüz gibi “Hollywood’un en büyük derdi”nden yani aile sorunlarından mustariptir! Ama bir yıkım aileyi dağıtırsa nihayetinde bir yıkım da -yani demek istediğim büyük bir yıkım- tekrar birleştirir. İşte bütün filmi özetleyen cümle tam olarak bu! Büyük aile sorunları yaşayan kahramanımız, depremi ailesini birleştirmek için bir fırsat olarak gördüğünden midir artık bilemiyorum, diğer insanları bir kenara bırakıp varını yoğunu karısını ve kızını kurtarmaya adıyor. Birkaç sahne dışında, başka insanları kurtarmak namına herhangi bir şey yapmayan, bize kahraman diye yutturulmaya çalışılan bir kurtarma görevlisinin, bir felaket filminde nasıl gözüktüğünü hayal edebiliyor musunuz?
 
“Yeniden İnşa Edeceğiz!”
 
Deprem bitip de karakterlerle birlikte rahat bir nefes aldığımız sırada fütursuzca gözümüze sokulan, Golden Gate Köprüsü’nün yıkıntılarına asılmış dev Amerikan bayrağı ile adeta kısa süreli şoka uğruyoruz! Ardından gelen “Yeniden inşa edeceğiz!” repliği de üzerine tuz biber oluyor! Film boyunca, San Francisco halkının acısını doğru düzgün yansıtmayan film, bir yandan “Yüce Amerika!” mesajını pompalarken, diğer yandan da sözüm ona 1906 depreminde yok olan San Francisco’yu, kısa bir zaman diliminde yeniden inşa eden Amerikan halkının kararlılığına ve gücüne gönderme yapıyor. Velhasıl anlayacağınız, görsel efekt bombardımanından küçücük bir adım dahi ileri gidemeyen “San Andreas Fayı”, ne depremin getirdiği yıkımın acısını layıkıyla gözler önüne seriyor ne de soluksuz izleyeceğimiz bir aksiyon filmi olmayı başarıyor.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981