Osman Hamdi Bey Türkiye’nin ve Gebze’nin önemli bir değeri. 40 yıllık gazetecilik ve belgeselcilik mesleğimde Osman Hamdi Bey ile ilgili birçok araştırma yaparak, makaleler kaleme alıp belgeseller çektik. Bugün bu belgeseller halen televizyon kanallarında ve internet sayfalarında yayınlanmakta.

Dünya üzerinde büyük bir saygınlığa sahip olan Osman Hamdi Bey’in çizdiği tablolar bugün halen rekor fiyatlardan alıcı bulunuyor. Eskihisar’da konağı bulunan Osman Hamdi Bey aslında bölgemizin de önemli bir marka değeri. Fakat, maalesef biz böylesine güçlü bir markayı değerlendiremiyoruz. Bugün Gebze’de Osman Hamdi Bey’in ismiyle uluslararası sempozyumlar, resim sergileri düzenlenebilir. Gebze Osman Hamdi Bey’in ismiyle düzenlenecek etkinliklerle sanayi kenti olmasının yanı sıra bir sanat şehri haline de getirilebilir.

Böylesine önemli bir değere sahip olan Gebze’nin böylesine önemli bir fırsatı değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.

OSMAN HAMDİ BEY KİMDİR?

1842-1910 yılları arasında yaşamış olan Osman Hamdi Bey, Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşamış bir devlet adamı olmasının yanı sıra, önemli bir entelektüel, sanat uzmanı ve ressamdır. Osman Hamdi Bey aynı zamanda arkeolog kimliği ile birlikte Türk Müzeciliğinin kurucusu olarak kabul edilen Osman Hamdi Bey, Osmanlı İmparatorluğu’nun yetiştirdiği en önemli ressam, müzeci ve arkeologdur.

Sadrazam İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu olan Osman Hamdi Bey , Güzel Sanatlar Akademisi (Sanayi-i Nefise Mektep-i Alisi) ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni kurmuştur. Hukuk eğitimi alması için Paris’e gittiği sırada hukuk yerine resim ve de arkeoloji eğitimi almayı tercih etmiştir.

Osman Hamdi Bey İstanbul’a döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev yaptıktan sonra1881’de Müze-i Hümayun Müdürlüğüne atanmıştır. Eserlerin yurtdışına götürülmesini yasaklayan alanında bir devrim sayılabilecek Asar-ı Antika Nizamnamesini (1883) hazırlamıştır.

İlk bilimsel Türk kazıları onunla başlamıştır. Nemrut Dağlağına ve Saydam’da arkeolojik kazılar gerçekleştirmiştir.(Sayda ‘da yaptığı kazılarda, İskender’in Lahdini gün yüzüne çıkarmıştır.)

Osman Hamdi Bey bütün bu uğraşlarının yanında resim çalışmalarını da ihmal etmemiştir. ”Kur’an Okuyan Hoca”, ”Silah Taciri “, “Feraceli Kadınlar” ve dünyaca ünlü olan “Kaplumbağa Terbiyecisi” en önemli eserleri arasındadır.

1910 yılında İstanbul’da vefat etmiş ve Gebze Eski Hisar’a defnedilmiştir.

OSMAN HAMDİ BEY MÜZE EVİ

Osman Hamdi Bey'in yaşamının son yıllarında özellikle yaz aylarını geçirdiği iki katlı yapı günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Yapımında yurtdışından malzemelerinde kullanıldığı yapının planlarını Osman Hamdi Bey hazırlamıştır. Geleneksel Türk evlerinden farklı bir tarzda inşa edilen yapının, Fransız mimarisinden etkilenmiş olduğu görülmektedir.(kaynak Kocaeli Valiliği resmî internet Sayfası )

ESKİHİSAR OSMAN  HAMDİ BEY MÜZESİ’NİN HİKAYESİ

Osman Hamdi Bey Kocaeli Gebze Eskihisar'ı, babasının Gebze' deki konağından tanımıştır. 1884 yılında köyün batı sahiline köşkünü, resimhanesini, kayıkhane ve müştemilatını inşa ederek 26 yıl yazlarını burada geçirmiştir.

Giriş katının ahşap kapılarının tablalarına 1901-1903 yıllarında yaptığı çok güzel çiçek resimlerinin her biri bugünkü tablolarının değeri düzeyindedir.

Köşk 1. Cihan Harbinde karargah komutanına tahsis edilmiş, İsmet Paşa (İnönü) İstiklal Harbi'ne giderken birkaç gün burada kalmış, 1933 yılında Atatürk, köşkü ve bahçeyi ziyaret etmiştir.

1945 yılında resimhanede yangın çıkmış, ahşap üst kat yanmıştır.

Koru ve binalar 1966 yılında tescil edilmiş, 1982 yılında müze binası, müştemilatı ve arsası Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce kamulaştırılmıştır.

Müzelerimizin kurucusuna layık bir müze yapılabilmesi için rölöve ve uygulama projeleri Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından hazırlanmış.

OSMAN HAMDİ BEY KİMDİR?

1842 yılında İstanbul'da doğdu. 1860'da hukuk öğrenimi için Paris'e gitti. Hukuk öğreniminin yanı sıra o dönemim ünlü ressamlarının atölyelerinde çıraklık yaparak iyi de bir resim eğitimi aldı. 1869 yılında Bağdat Yabancı İşler Müdürlüğü'ne atandı. 1871'de İstanbul'a geri dönünce sarayda çalıştı. 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi)'a atandı. Bu görevi ile Türk müzeciliğinin parlak dönemleri başladı. 1883 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'ni ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurdu ve müdürlüklerini üstlendi. 1884'te o güne kadar hiç gündeme gelmemiş olan ve çokça kayıp verilmiş olunan bir zaafı, antik eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan Asr-ı Atîka Nizamnâmesini çıkarttırarak yürürlüğe soktu. Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina ve Sayda'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda'da yaptığı kazılarda bulduğu, arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan, aralarında İskender Lahiti'nin de bulunduğu bir takım antik eserler çıkardı. Burada bulunan eserler bugün Osman Hamdi Bey'in bulmuş olduğu birçok eser gibi, kendisinin temellerini attırdığı İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

BAZI ÖNEMLİ ESERLERİ

Kahve Ocağı (1879)

Haremden (1880)

İki Müzisyen Kız (1880)

Kuran okuyan Kız (1880)

Çarşaflanan Kadınlar (1880)

Vazo Yerleştiren Kız (1881)

Gebze’den Manzara (1881)

Çekik Gözlü Kız-Tevfika (1882)

Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I

Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız II (1890)

Feraceli Kadınlar (1904)

Pembe Başlıklı Kız (1904)

Kaplumbağa Terbiyecisi (1906)

Mimozalı Kadın (1906)

Şehzade Türbesinde Derviş (1908)

Silah Taciri (1908)

Beyaz Entarili Kız (1908)

Sarı Kurdeleli Kız (1909)

Kaplumbağa terbiyecisi

Leylak Toplayan Kız

DÜNYACA ÜNLÜ KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ

Kaplumbağa Terbiyecisi"Kaplumbağa Terbiyecisi", Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerinden birisidir. 1906 tarihli eser, özellikle "Lale Devri"ndeki "Sadabad Eğlenceleri"nde geceleri bahçelerin aydınlatılması için kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilerek serbest bırakıldıkları bilgisi bir ipucu olabilir. Yani Osmanlı’nın devlet düzeninde "kaplumbağalar" da "kapıkulları" arasında yer almışlardır.

Bu arada birkaç Osmanlı kurumunun (Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-u Umumiye, vb.) en üst düzeyinde yönetici olan Hamdi Bey’in kendi iş yapma alışkanlığı/tarzı ile astlarının yaklaşımlarına ilişkin bir allegori akla gelmektedir. Osman Hamdi’nin kendisi olan "Terbiyeci" elinde neyi, boynunda maşası sırtında "keşkül-ü fıkarası" (dervişane bir tevekkülü akla getirmektedir. Hafif öne eğilmiş olarak yapraklarını yiyen üç kaplumbağaya nezaret etmektedir.

Arkada kalan iki kaplumbağa ise yemeğe yanaşmaya çalışmaktadır. Osman Hamdi Bey’in mesai arkadaşlarına yönelik acımasız, ümitsiz bir hicvi olarak yorumlanabilir bir resim bu... Önemli olan, alçaktaki tek ışık kaynağından gelen ışıkla aydınlanan resmin, öğelerinin ilgiyi konuya odaklayan bir yalınlık ve kurgu ile her tür gereksiz ayrıntının ayıklandığı çok başarılı bir bir başyapıt olmasıdır.

Uzun süre işadamı Erol Aksoy'un koleksiyonunda bulunan tablo Erol Aksoy'un varlıklarına TMSF'nin el koymasıyla geçici süre devlete geçmiştir. Eser Aralık 2004'de açık arttırmaya çıkarıldı. Türk resim sanatının en yüksek bedeline çıkan fiyatla Suna Kıraç-İnan Kıraç Vakfı kuruluşu Pera Sanat Müzesi açık arttırmayı kazandı. Tablo bugün Suna Kıraç-İnan Kıraç Vakfı Pera Sanat Müzesi'nde sergilenmektedir.

Evet, Uluslararası sanat camiasında tabloları büyük değer gören en saygın ve önemli ressamlar arasında ilk sıralarda ismi anılan Türk Ressam Osman Hamdi Bey’in bizlere bıraktığı mirasın değerini bilmeliyiz. Bugün Osman Hamdi Bey’e ait olan Eskihisar’da ki konağın durumu içler acısı durumda.

Bu konuyla alakalı gerek Kocaeli Valiliği, gerek Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Bakanlığı gerekli adımları atarak buraya hak ettiği o değeri vermesi gerekiyor. Osman Hamdi Bey markasını Gebze’de uluslararası programlarla daha çok anmalıyız. Gebze'yi bu vesileyle uluslararası sanat camiasında da bilinen, takip edilen bir kent haline dönüştürebiliriz.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981