Linotype dizgi makinesi ile basılı medyanın geçmişini bugüne taşıyor
Sıcak dizgi makineleri montörü ve operatörü olan Babıâli emekçisi Davut Yürek, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki İstanbul’un çalışan tek Linotype makinesini kullanmaya devam ederek basılı medyanın geçmişini bugüne taşıyor. (HABER VE FOTOĞRAFLAR: UĞUR TATAR)
Bugüne kadar 800’ün üzerinde sıcak dizgi makinesini söküp baştan monte eden ve binlercesinin tamirini yapan Davut Yürek; Cumhuriyet Gazetesi’nin genel merkezindeki müzede bulunan, İstanbul’un çalışan tek Linotype sıcak dizgi makinesini kullanmaya devam ederek basılı medyanın geçmişine ışık tutuyor.
Şu an İstanbul’un çalışan tek Linotype makinesi, Türkiye’ye ilk sıcak dizgi makinesini getiren Cumhuriyet Gazetesi’nde bulunuyor. Davut Yürek ise Türkiye’de sıcak dizgi makineleri konusunda hem montör hem de operatör vasfıyla hala çalışan sayılı birkaç isimden biri olarak önemli bir konumda bulunuyor. Onun rehberliğinde Cumhuriyet Gazetesi’nin Şişli’deki genel merkezinde bulunan müzeyi gezmek gerçekten eşsiz bir deneyim sunuyor.

Şu an İstanbul’un çalışan tek Linotype makinesi, Türkiye’ye ilk sıcak dizgi makinesini getiren Cumhuriyet Gazetesi’nde bulunuyor. Davut Yürek ise Türkiye’de sıcak dizgi makineleri konusunda hem montör hem de operatör vasfıyla hala çalışan sayılı birkaç isimden biri olarak önemli bir konumda bulunuyor. Onun rehberliğinde Cumhuriyet Gazetesi’nin Şişli’deki genel merkezinde bulunan müzeyi gezmek gerçekten eşsiz bir deneyim sunuyor.

İstanbul’un çalışan tek Linotype dizgi makinesi
İş hayatına 1963’de, o zamanki Tercüman Gazetesi’nin mürettiphanesinde dizgi makinesi çırağı olarak başlayan Davut Yürek, baskı sistemlerinin gelişimi hakkında şu ifadeleri kullandı:
“1970 yılından bu yana Cumhuriyet Gazetesi’nin makinelerinin bakımını yapıyorum. Gazete, Cağaloğlu'ndan buraya taşındığında, Linotype dizgi makinesini de getirdik. Hatta ilk olarak kapının önüne monte ettik. O zamanlar buranın idari müdürü, makineyi burada sergilemenin hoş olacağını söyledi. Ancak üç-dört ay sonra makineyi aşağı indirmek zorunda kaldık, çünkü paslanmaya başlamıştı. Şu an müze olarak kullanılan buraya indirdiğimizde de bu makineyi çalıştırmaya karar verdik. Okullardan gelen öğrencilere makinenin nasıl çalıştığını gösteriyor, matbaacılığın geçmişi hakkında bilgi veriyorduk. Matbaacılığın doğuşu ve bugüne kadarki gelişimi hakkında bulabildiğimiz resimleri bulup burada sergilemeye başladık. İlk baskı sistemi, ağaç veya bakır üzerine, elle çevrilerek yapılan bir sistemdi. İkinci sistem yine bakır üzerine yapılıyordu. Üçüncüsü ise taş baskı sistemiydi. Dördüncü sistem hurufat sistemiydi. 72 punto, 18 punto, 12 punto... Farklı boyutta harfler vardı. Bunlar mürettipler tarafından dizilir, ertesi gün tekrar dağıtılır ve tekrar dizilirdi.”


Linotype makinesini kim icat etti?
19. yüzyılın sonlarına doğru, basılı materyallere olan talep artarken elle dizgi yöntemi ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaya başlamıştı. İşte tam da böyle kritik bir dönemde, takvimler 1884 yılını gösterirken Amerikalı mucit Ottmar Mergenthaler, matbaacılık dünyasında devrim yaratacak “Linotype” adlı dizgi makinesinin patentini aldı. Bu yenilikçi makine, o güne kadar kullanılan ve zahmetli bir süreç olan tek tek harf dizme işini ortadan kaldırıyordu. Monotype gibi tek tek karakter döken diğer dizgi makinelerine kıyasla metinleri bütün bir satır halinde döken Linotype, adını da bu özelliğinden alıyordu.
Yaklaşık 80 yıllık Linotype dizgi makinesini haftada bir çalıştırıp bakımını yapan Davut Yürek, sıcak dizgi makinelerinin ülkemize nasıl girdiğini şu cümlelerle anlattı:
“Linotip dizgi makineleri, Amerika'da icat ediliyor. Ülkemize ise 1928 Harf Devrimi’nden sonra Atatürk’ün emriyle ilk defa Cumhuriyet gazetesine getiriliyor. Böylece 1928’den 1983 yılına kadar gazetelerin yazıları, bu makinelerin çıkardığı satırlar sayesinde basılıyordu. Bu makineler 1983 yılına kadar gazetede çalışsa da piyasada 2000’li yılların ortalarına kadar kullanıldı. Şu anda İstanbul'da sadece Cumhuriyet gazetesinde çalışır durumda bir Linotype dizgi makinesi bulunuyor. Diğerlerinin çoğu hurdaya gitti diyebilirim. Yazı işleri, dizgi makinesi, tasarımhane, baskı makinesi... Hepsi birbirini takip eden sistemlerdi ve gazeteler bu zamana kadar bu şekilde geldi. Zaten daha sonra da ofset sisteme geçildi.”


Linotype makineler nasıl çalışırdı?
Linotype makinelerinde dizgi işlemi, klavye benzeri bir düzenek aracılığıyla sağlanırdı. Makine, girilen metne göre istenilen boyutta ve şekildeki harflere karşılık gelen "matris" adlı özel pirinç kalıpları bir araya getirirdi. Tıpkı bir negatif film şeridine benzeyen bu satır üzerine kurşun, antimon ve kalay karışımından elde edilen "hurufat metali" dökülerek istenilen satır tek parça halinde elde edilirdi. İşte bu satırlar baskı kalıplarını oluşturmak için kullanılırdı. Elle dizginin yavaşlığı ve gerektirdiği iş gücü göz önüne alındığında Linotype, gerçekten de çığır açan bir yenilikti.
Yaklaşık 3500 parçadan oluşan, 1,5 ton ağırlığındaki Linotype dizgi makinelerinin bakımı gerçekten de büyük bir ustalık istiyordu. Bu makinelerin montajcısı ve tamircisi olan ustalara kısaca “montör” deniliyordu. Hayatı boyunca bu makinelerin tamiratı için Edirne'den Yüksekova'ya, Mersin'den Sinop'a gitmediği yer kalmayan Davut Yürek, Linotype makinelerinin çalışma prensibi hakkında şu bilgileri verdi:
“Şu an çalışır durumda olan Linotype, Amerikan patentli ve İtalya'da yapılmış bir sıcak dizgi makinesidir. Bu, tek mağazalı bir makinedir. Bu makinelerin dört mağazalı olanları ve mikser olanları da vardı. Mağaza dediğimiz sistem ise şudur: Mesela burada 12 punto matrisimiz var. O matris bir mağazaya takılabilir. Eğer dört mağazalı olsaydı, dört çeşit matrisimiz olması gerekirdi. Bu makinenin çalışma sistemi şöyledir: Klavyede 90 tane kalıp var. Bu 90 tane kalıbın içinde 30 tane minüskül (küçük harf), 30 tane majüskül (büyük harf), 30 tane de rakam, virgül, parantez gibi noktalama işaretleri var. 280-300 derecede ısınan kurşun potamız var. Yazıyı gönderdiğimiz zaman potaya bağlı piston harekete geçer. Pistonda 28 tane delik var. Kurşun, piston basınca fışkırır, yazıların içine girer. Daha sonra işi biten matrisler asansör sistemi vasıtasıyla tekrar dağıtılır. Matris geldiği yere düşer, devridaim olur. Rotatif baskı olayına gelecek olursak… Linotype makinesinde dizilen yazıların provası çekilir. Prova çekildikten sonra mürettiphaneye gönderilir. Mürettipler yanlış olan hangi satırsa onu getirir. Operatör satırı yapar, tekrar mürettiphaneye gönderir. Hangi satırda yanlış varsa o düzeltilip sayfaya yerleştirilir. Sayfanın da normal bir provası çekilir, hatalar kontrol edilir. Doğru olduğuna kanaat getirildiği zaman, bu sayfa pres vasıtasıyla yine matris denilen kalın kartona geçirilir. Daha sonra bu sayfa, döküm kazanında kalıba dökülür, burada frezesi yapılır. Rotatif makinesine takılır. Her sayfa için bu işlem tekrar edilir.” (UĞUR TATAR)

