Seviyor musunuz kahveyi?
Antioksidan içeriği oldukça yüksek olduğundan kıymetli bir besin.
Kahvede bulunan uyarıcı kafein, dikkati uyanıklığı artırabilir, odaklanmayı kolaylaştırabilir. Yağ yakım hızını artırıcı, metabolizmayı hızlandırıcı, kalp sağlığını güçlendirici vb. çok sayıda faydası var.
Pek çok hastalıktan sakınmada faydalı, enerji düzeyini yükseltici, zihni kuvvetlendirici.
Kiminiz, “ben onsuz yapamam”, “ben kahvemi içmeden sabah güne başlayamam”, “onsuz ayılamam” diyorsunuz, duyar gibiyim sizleri.
Çok değerli okuyucularım, merhaba.
Keyfi de başkadır değil mi köpüklü bir kahvenin.
Türk Kahvesi, Osmanlı Kahvesi, Dibek Kahvesi, Menengiç Kahvesi, Espresso, Cappuccino, Americano, Cafe Latte, Macchiato, Mocha ve Filtre Kahve…
Herkesin tercihi elbette farklı farklı.
Siz hangisini severseniz sevin, güzel dostlukların, sohbetlerin vazgeçilmezidir o. Onun için bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var dememiş mi atalarımız. “Çok küçük bir iyilikte olsa unutulmamalıdır” anlamında ne kadar ulvi bir söz.
Şimdilerde eskisi kadar revaçta olmasa da konsept değiştirmişse yabancılaşmışsa da onun yeri başka.
Her şeyin olduğu gibi onunda azı karar çoğu zarar tabi ki.
Fazlası tansiyona, kalbe, zarar verir, migreni tetikler, su kaybına yol açar.
Cemal Süreyya, “gözlerinin kahvesinden koy ömrüme, kırk yılın hatırına sende kalayım” demiş.
Gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül muhabbet ister kahve bahane.
Kahve hatır işidir kıymetini bilenle içilir. Kahvenin tadı hatır bilenle çıkar.
İkram zaten bizim kültürümüzün en önemli parçası, sahip olduğumuz bir şeyi ağırlamak onurlandırmak amacıyla başkalarına sunmak, paylaşmaktır ikram.
Bir adabı bir üslubu var ikramın. Ne güzel.
Severiz ikram etmeyi.
Paylaşmayı.
Ne güzel özelliklerimiz.
Şimdilerde bozulmaya yüz tutsa da.
Can çekişse de.
İkram denilince konu da kahve olunca şu güzel hikâyeyi tek geçerim.
Bir grup eski öğrenci, emekli hocalarını ziyarete gitmiş.
İşlerinden ve sorunlarından söz etmişler. Hoca, iş yaşamında her biri önemli yerlere gelmiş eski öğrencilerine, kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş. Biraz sonra, değişik boy, renk ve kalitede birçok fincanın bulunduğu bir tepsiyle geri dönmüş.
Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup, kahvelerini oradan almalarını söylemiş.
Tüm eski öğrenciler, kahvelerini alıp koltuklarına döndüğünde, hocaları onlara şunu söylemiş:
"Farkına vardınız mı bilmem. Zarif görünümlü, güzel, pahalı fincanların hepsi alındı, masada yalnızca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldı. Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal ama işte bu az önce bahsettiğiniz problemlerinizin ve stresin nedeni. Hepinizin istediği fincan değil, kahve iken, bilinçli olarak her biriniz birbirinizin aldığı fincanları gözleyerek, daha iyi olan fincanları almaya uğraştınız.
Yaşam kahveyse; iş, para ve mevki fincandır. Bunlar yalnızca yaşamı tutmaya yarayan araçlardır ama yaşamın kalitesi bunlara göre değişmez.
Bazen yalnızca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini çıkarmayı unutabiliyoruz.
Tadını çıkarın hem kahvenin hem dostluğun hem hayatın.
Afiyet olsun.