Tuna sadece bir nehir değildir. Tuna tarihtir, kültürdür, medeniyettir. Tuna demek, evladı Fatiha’nın diyarı, kalbi ve beynidir. Tuna’nın en büyük kollarından biri, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da Tuna Nehri ile birleşen Sava ve Drina ırmaklarıdır. Bu ırmakların kaynağı Bosna’dır ve “Saray Ova” demektir. Tuna boylarından, Saray Ova’dan 21 yıl önce çektiğim Bosna belgeselimizi paylaşıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=HFVZWOKbFvs
TGRT Belgesel TV’de her gün üç kez yayınlanan Devri Âlem Belgesel TV Programı olarak, güzel memleketimin güzel insanlarına, Evliya Çelebi’nin izinde, Vakıflar Medeniyeti Tarihi belgeseli çekmek üzere Tuna Nehri üzerinden, bir jet uçağından, bilge kral Aliya’nın ülkesi Bosna yolundan, belgesel tadında herkese selam olsun.
https://www.facebook.com/share/p/17t7fVgMwZ/?mibextid=wwXIfr
TUNA NEHRİ’NİN KALBİ,EVLADI FATİHA’NIN DİYARI BOSNA YOLUNDA,TUNA NEHRİ’NDEN AKAN 700 YILLIK OSMANLI TARİHİNİ DÜŞÜNDÜM
Belgesel Tadında: Tuna Nehri’nde Devri Âlem
Misâl-i cennettir evvel baharı
Açılır kırmızı gülü Tuna’nın
Öter bülbülleri leyl ü nehârı
Eser bâd-ı sabâ yeli Tuna’nın
Tuna Nehri, kültür ve medeniyet tarihimize ait binlerce vakıf medeniyeti eserinin yer aldığı geniş bir coğrafyayı birbirine bağlar. Tuna Boyları adıyla hazırladığımız kitabımız, Kitapyurdu’nda Devri Âlem Yayınları’ndan okuyucu ile buluştu.
Tuna boylarında belgesel çekimlerimiz devam ediyor.
Biz Bosna yolunda, Tuna boylarında belgesel çekimi yaparken sizleri, “Tuna’dan Bir Tarih Akar” kitabımızın özet bölümüyle Tuna Nehri üzerinden baş başa bırakıyorum.
Tuna Nehri, kültür ve medeniyet tarihimize ait binlerce eserin yer aldığı geniş bir coğrafyayı birbirine bağlar. Aslında muhteşem bir tarih, Tuna’yla birlikte akmaktadır. Yahya Kemal Beyatlı, “Türk’ün gönlünde dağ varsa Balkan, ırmak varsa Tuna” der. Biz de Balkanlar’dan, Tuna boylarında bir tarih yolculuğuna çıkacağız.
Âşık Çelebi Tuna Nehri hakkında şöyle der:
“Rumeli’nin âb-ı rûyudur Tuna,
Suların hod yüzü suyudur Tuna”
Tuna boyları, tarihimiz ve kültürümüzde özel bir anlam ifade eder. Tuna Nehri, bir anlamda Anadolu’dan Viyana’ya uzanan Osmanlı medeniyetinin taşıyıcısıdır. Almanya’nın Karaormanları’ndan doğan Tuna, 2800 kilometre yol aldıktan sonra Karadeniz’e dökülür.
Etrafında asırlarca hüküm süren kalıcı bir medeniyeti kuran Osmanlı ile birlikte anılmıştır Tuna.Akıncıları ile meşhur Rumeli’nin akıncılarının hayatı, mertlik ve kutsiyetle yoğrulmuş bir üstün mücadele idi. Öyle ki bu gencecik ve tertemiz insanlar, beş vakit namazlarını kılar, oruçlarını tutar, ırza namusa saygılı ve İslâm´ın beş şartına uygun düşen hayatları ile tevhidi küfre galip çıkaracak savaşçılardı.
Rumeli akıncıları Tuna için şöyle demişlerdir:
“Tuna akıncının abdest suyudur,
Gazinin, şehidin kanıyla doludur”
Akıncıların üzerinde mekik dokudukları nehir Almanya´nın güneyinden, Karaorman (Schwarzwald) bölgesinde Brege ve Brigach ırmaklarının 678 m yukarısındaki Donau-Eschingen kasabasında birleşir ve “Tuna” ismini alır.
Yüreğimizde, tarihimizde yer etmiş bu nehr-i azîz ile sınırlarımız Osmanlı ile birlikte kaybolmuş olsa da, kültürel sınırlarımız içinde yer alan Tuna, medeniyet coğrafyamızı sulayarak akıp gider.
Her şeyi bir kenara bırakarak, şöyle bir Tuna´ya bakalım. Bizim gönlümüzde neyi var, neyi yok hele bir ağırlığını tartalım, sonra yola revân olup aheste aheste kültür coğrafyamızda dolaşalım, Tuna´yla birlikte akalım.
Tuna kimindir? Neden bu kadar sevilir? Türkülerde Osman Paşa ile birlikte anılsa da Tuna bizimdir ve gönüllerimizde hep öyle kalacaktır.
Almanya´dan doğan ve denize dökülene kadar Almanya, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova ve Ukrayna olmak üzere toplam 10 ülkeden geçen bu nehir aynı zamanda 4 başkente de hayat verir, can verir. Tuna kıyıları misâl-i cennet, tazelenip akan suları âb-ı hayattır adeta. Tuna akarken bir tarih akıp gider önümüzden. Tarihi bilmeyen Tuna’yı ne bilsin!
Tuna denilince Viyana, Mohaç, Estergon, Kanije, Budin gelir aklımıza. Sultan Murad Han gelir, Kanuni Sultan Süleyman gelir. Osmanlı’nın asırlar süren adaleti gelir. Koca Balkanlar’ın Deliorman, oradan da Eflak diyarına doğru uzanan cenahlarında Tuna, Osmanlı’nın kimi zaman destansı kimi zaman hüzünlü hikâyelerini anlatır durur.
Tuna’yı görür görmez bir hüzündür kaplayan yüreğimizi. Adına yanık türküler, marşlar bestelendiğinden midir, yoksa nice kalem oynatıldığından mıdır diyeceksiniz. Hepsi var, lakin en çok da yitirdiğimiz coğrafyaya karşı duyduğumuz hüzün… Bir yabancılaşma derdinden…
Sadece Tuna değil, Nil’den Tuna’ya kadar uzanan tüm coğrafyadır yaramızı yeniden kanatan.Yüreğimizin bir kısmı buralarda kaldı; buradaki kardeşlerimizde… Bir bedenin âzâlarıyız her birimiz. Başka nasıl olabilir ki? Duyarlı hangi yürek kayıtsız kalabilir ki bu duruma? Nil’den Tuna’ya Osmanlı coğrafyasını gezdiğimizde bir başka atmosferde buluruz kendimizi.

Kara bahtlı kıta Afrika’dan doğan Nil, medeniyetimizin kilometre çizgisi iken; onun kardeşi Tuna, Avrupa’da bir yetim çocuktur. Tuna’nın menbâında abdest alıp su içmek, Nil kenarında dolaşmak insana ayrı bir heyecan verir.Nil’den Tuna’ya hangi kaybımıza yansak bilinmez. Bilenlerin yüreği sızlıyor, bilmeyenler yabancı ülke zannediyor oraları. Önce kendimize yabancılaştık sonra da coğrafyamıza; zira sevmek, tanımakla başlar o coğrafyayı.
Tuna üzerine şiirler yazılmış, roman ve hikayelere konu edilmiş; edebiyatçılarımıza ilhâm, akıncılara güç kaynağı olmuştur.“Tuna boylarında sıra selviler,Tan yeri estikçe sessiz ağlarmışGül bahçelerinde baykuşlar öter,Şu viranelikler eski bağlarmış.”Aşık Çelebi de Tuna´ya ruh katarak şöyle der:“Kişver-i kâfirden iman ehline akûp gelür,Kıbleye yüz tutmuş yüzünü, bir Müselmândır Tuna.”Evet, Tuna Müslüman’dır.
Tuna bizimdir; yeri geldiğinde akmaz, etrafını yıkmaz; bir nehirden çok ama çok ötesidir bizim için. Kenarında dinlenirken tefekkür etmeyi bize bahşeden Tuna, Osmanlının bağrından akar; tarihi neresinden dinlerseniz onun çağıltısını duyarsınız. Bir nehirde bir medeniyetin ihtişamını Tuna’da görürsünüz.
Osmanlı akıncıları silah kuşanarak Tuna Nehri üzerinden geçtikçe kendilerine rütbe verilirmiş. Biz de ecdadımızın bastığı topraklarda, Tuna üzerinde seyahat ederek, onların hatıralarını arayacağız.Ya Allah Ya Bismillah diyerek vefalı dost Adnan Büyüksoy’un “Tuna’ya Hasret “ şiirinde hasretini çektiğimiz Tuna boylarına hasretimizi biraz olsun dindirip yanık bağrımıza su serpecek
“ Avrupa’dan Anadolu’ya Tuna’dan Bir Tarih Akar” kitap ve belgeselimizle Tuna boylarına kültür ve tarih bilinci seferine çıkıyor, Ecdadımıza vefa borcumuzu ödemek aziz ruhlarına bir fatihe üç ihlası şerif okutmak için, Tuna boylarında Bosna yolunda Devr-i alem diyoruz
( Kaynak https://www.gebzegazetesi.com/kultur-ve-sanat/belgesel-tadinda-tuna-nehrinde-devri-alem-h27621.html )
TUNA ÜZERİNDEN BOSNA YOLUNDA DEVR-İ ÂLEM
18–21 ARALIK 2025 tarihlerinde Kapadokya, Erciyes, Kayseri, Nevşehir ve Kızılırmak Vadisi’ndeydik.
24–31 ARALIK 2025 tarihlerinde ise Bosna’da olacağız.
ERCİYES DAĞI’NDAN İĞMAN DAĞLARI’NA,KAPADOKYA’DAN KIZILIRMAK’A, SAVA VE TUNA NEHRİ BOYLARINA BELGESEL TADINDA DEVR-İ ÂLEM DİYORUZ.
https://www.facebook.com/share/p/17t7fVgMwZ/?mibextid=wwXIfr
KOŞUKAVAK TUR FİRMASI ile Sarı Saltuk ve Evliya Çelebi’nin izinde, Bosna’da Vakıflar Medeniyeti Tarihi eserlerimizin belgeselini çekeceğiz.
Belgesel tadında canlı yayınlarla Bosna yolundan Devr-i Âlem derken, sizleri İKTAV Kültür Hizmeti olarak çektiğimiz Vakıflar Medeniyeti Tarihi belgesellerimiz ile baş başa bırakıyoruz.
https://www.youtube.com/playlist?list=PLVpLtuUKuBQDwThSBuU6eby9cXMz8clwU
Bosna-Hersek ile ilgili daha önce Koşukavak Tur Firması iş birliğiyle çektiğimiz belgeselleri ve hazırladığımız kitapları paylaşıyor,
Koşukavak Tur Firması’nın sahibi değerli arkadaşım Rifat Yakupoğlu’na teşekkür ediyorum.
BOSNA KİTAP VE BELGESELLERİMİZ
https://www.ismailkahraman.net/?p=560
https://www.youtube.com/watch?v=HFVZWOKbFvs
https://www.youtube.com/watch?v=wOwD05QHvOo
https://www.youtube.com/watch?v=1h4G2noquH4
Biz Bosna’ya 4 Aralık 2025 günü giderken, TGRT Belgesel TV’de her gün üç kez yayınlanan Devr-i Âlem Belgesel Programımızda, Sarı Saltuk ile ilgili bölüm yayınlanıyordu.
https://www.facebook.com/share/v/17J3wc7FBh/?mibextid=wwXIfr
Tuna Nehri’nin buz tutmasına Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde özel bir yer verir.
Dört asır evvel hayatını seyahate, öğrenmeye ve öğrendiklerini yazmaya vakfeden büyük Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi’nin, on ciltten oluşan Seyahatname’si, dünya kültür mirasının şaheserlerinden biridir.
Ahi Çelebi Camii
Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) gördüğü bir rüyasında, “Şefaat ya Resulallah” diyeceği yerde heyecandan dili sürçerek,
“Seyahat ya Resulallah” der.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.), şefaati, seyahati ve ziyareti ona müjdeler ve böylece yolculukları başlar.
Yedi iklim, on sekiz padişahlık yer gezer.
Yetmiş yılı aşkın ömrünün elli bir yılını, bir diyardan başka bir diyara uzanan yollarda, muhtelif ülkelerde ve şehirlerde geçirir.
Şefaat Ya Resulullah” diyecek iken “Seyahat Ya Resulullah” diyen Evliya Çelebi’nin muhteşem seyahatleriAhi Çelebi Camii başlamıştı.
Osmanlı’yı en çok tanıtan ve sevdiren kişi olarak adını tarihe altın harflerle yazdıran Evliya Çelebi’nin muazzam külliyatından, bu bölüm Çamlıca Yayınları tarafından kitap olarak hazırlanmıştır.











