banner1036
TGRT DE  ŞEHZADE  ŞEHİRLERİNDE  VAKIF MEDENİYETİ  BELGESELİMİZ  YAYINLANIYOR

02 Mayıs 2024 Perşembe 12:07


 
Bu gün 1 Mayıs 2024  1999 yılın da  osmanlının kuruluşunun  700. Yıl anısına  çektiğimiz  Şehzade şehirlerimizde  Vakıf Medeniyeti Belgeselimiz TGRT belgesel tv de bir kez daha yayınlanıyor 
Bu belgeseli çektiğimiz tarihlerde vakıflar genel müdürü olan Yusuf Beyazıt İle Vakıflar medeniyeti tarihi ile ilgili Gebze Çayırova da hünkar Çayırı’nda Vakıflar tarihi ile ilgili 2001 tarihinde yaptığınız  belgesel söyleşi yapmıştık 

https://www.facebook.com/share/v/c76ymDXBpDYHwmZJ/?mibextid=WC7FNe

Daha sonra milletvekili seçilen Yusuf Beyazıt beyi 13  nisan 2022  tarihinde  Ankarada mecliste ziyaret ederek belgesel söyleşi gerçekleştirmiştik 

Belgesellcilikte marka haline gelen devri alem belgesel programımız da    1998  tarihin de İlim kültür tarih araştırmaları Merkezi  www.iktav.com Kültür hizmeti olarak çektiğimiz    ŞEHZADE ŞEHİRLERİ  KÜTAHYA  MANİSA  AMASYA  TRABZON  VE BOLU DA VAKIFLAR  TARİHİ BELGESELİMİZDEN YAYINLAN KISA BÖLÜMLER 

   ŞEHZADELER  ŞEHRİ KÜTAHYA VAKIFLARI
https://www.facebook.com/share/v/c76ymDXBpDYHwmZJ/?mibextid=WC7FNe

ŞEHZADELER  ŞEHRİ MANİSA VAKIFLARI 

https://www.facebook.com/share/v/REat6Cbaf6G8W4XY/?mibextid=WC7FNe

https://www.facebook.com/share/v/M3oCikmD89Uj1cuj/?mibextid=WC7FNe

https://www.facebook.com/share/v/iTVM55NYhqdsVRo3/?mibextid=WC7FNe

An itibari ile   1 Mayıs 2024 TGRT belgesel tv de yayınlanan devri alem belgesel programımız da    1998  tarihin de İlim kültür tarih araştırmaları Merkezi  www.iktav.com Kültür hizmeti olarak   ŞEHZADELER   ŞEHİRLERİ  KÜTAHYA  MANİSA  AMASYA  TRABZON  VE BOLU DA VAKIFLAR  TARİHİ BELGESELİMİZ  YAYINLANIYOR. 

https://www.facebook.com/share/v/e6uDP3akw7hbxEzf/?mibextid=WC7FNe

13 yıldan beri TGRT belgese  tv de  her gün sabah 07 gündüz 12 ve gece 03 de yayınlanan devri alem belgesellerimizi www.devrialem.tv  ve www.belgeselyayincilik.com Web tv kanalınızdan da izleyebilir www.ismailkahraman.net ve www.gebzegazetesi.com da belgeselcinin not defteri köşemizde  40 yıldan beri yayınlanan makalemiz de  okuyabilir görüş öneri ve yorumlarınızı bizlerle paylaşabilirsiniz

   YUSUF BEYAZIT DAN  VAKIFLAR İLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Dünya gazetesi tarafından düzenlenen Ankara Sohbetlerin de  dönemin Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt: Vakıflar genel müdürlüğü ve vakıflar  Bankası, ile ilgili  yaptığı  konuşma. Dünya gazetesinde.  31.03.2008 tarihinde  yayınlanmıştı 

Vakıflar genel müdürlüğü tarihine not düşülen  açıklamayı yayınlıyoruz 

ANKARA - Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, Vakıflar Bankası'nın geçen yıl dünyanın en hızlı büyüyen ikinci bankası seçildiğini belirterek, "Finans sektöründen çıkma gibi bir niyetimiz de yok" dedi. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün kendisinin göreve geldiği 2003'ten bu yana cebinden hiç para harcamadan 1.5 milyar YTL'lik yatırım yaptırdığını söyleyen Beyazıt, son 5 yılda yaptıkları çalışmalar sonucunda, hiç kira almadıkları ve farkında olunmayan 27 bin adet gayrimenkullerinin olduğunu tespit ettiklerini dile getirdi. Cemaat vakıflarıyla ilgili konuları gündemde tutmanın Vakıflar Kanunu'na yapılan bir haksızlık olduğunu da ifade eden Beyazıt, Ankara Temsilcimiz Ferit Barış Parlak ve arkadaşımız Serap Güneş Aydın'a, yeni yasa ve çalışmaları hakkında önemli açıklamalarda bulundu: - Son günlerde yaşanan yoğun gündemin arasında tartışılan konulardan birisi de Vakıflar Kanunu. Kanunun bazı maddeleri kapalı kapılar ardında görüşüldü. En son CHP, Anayasa Mahkemesi'ne kanunun yürürlüğünün durdurulması yönünde dava açtı. Kamuoyunda yapılan tartışmaların büyük çoğunluğu doğru değildir. Olaylar basında tartışıldığı gibi değildir. Zaman zaman bu ülkenin değerlerine, varlığına, kültürüne önem göstermek gereğinin üzerinde duruyorum. Bu yeni kanunla vakıfların kurulması daha da kolaylaştırılıyor. Vakıfta iş yapan insanlar, devletin ilgi duymadığı, özel sektörün karlı bulmadığı alanlarda vakıf kuruyorlar. Bu vakfı kuran insanları bizim tebyiz etmemiz değil taltif etmemiz lazım. Yeni kanun, vakıfları rehberlik yapabilecek bir kurum haline getiriyor. Vakıflar meclisine seçilmiş üyeler için daha fazla demokrasi getiriyor. Biz her vakfın cirosunun yüzde 5'ini teftiş ve denetim payı olarak alıyorduk. Şimdi bundan vazgeçiyoruz. Bunun denetim parasını almak doğru değil. Zaten kendi zor geçiniyor. Oradan alınacak senelik 15 milyon YTL'ye ihtiyaç yok. O parayı o vakıflar daha güzel kullanırlar. Biz gelirlerimizi başka yöntemlerimizle artırıyoruz. Kendi memurlarımızın parasını bile kendimiz veriyoruz. Bütçesinin yarıdan fazlasını da yatırıma ayıran tek kurumuz. Bu kanunla bu çalışmalar daha da cazip hale geliyor. Vakıfların önündeki engeller kalkıyor. Burada bir-iki tane azınlıklara ait cemaat vakıflarıyla ilgili konunun günlerce gündemde kalması Vakıflar Kanunu'na yapılan bir haksızlıktır. Çünkü asıl kanunla ilgili yurtdışındaki eserlerin onarılmasını hiç kimse düşünmüyor. Tek başına bu bile bu kanunun çok önemli olduğunu ifade eder. Vakıfların sosyal boyutu görmezden gelinemez Selçuklular bir vakıf medeniyeti kurmuşlar. Dünyada ilk defa medreseyi yani üniversiteyi külliye şeklinde kuran devlet Nizamiye Medreseleri'ni kurmak suretiyle Selçuklular olmuş. Nizamiye Medreseleri bir vakıf olarak vücuda gelmiştir. Devletin kurulmasında, en iyi yetişmiş insanlar, muktedirler, ceberrutlar ve aydınlar bir şeyler yapıyorlar. Ama vakıf kurma olayında durum öyle değil. Toplumun içerisinden yetişmiş, milletin bizatihi kendisi olan elitler, sevdalılar, entelektüeller, o konuyla ilgili, fikri, beyni, düşüncesi, kültürü, bir davası, bir sancısı, bir varlığı olan insanlar bir vakıf kuruyorlar. Devlette bunlara ön ayak oluyor. Yani vakıf olayında bir sivillik var. İkincisi bir yerellik var. Günümüzde yerel yönetimlerin güçlü olması konuşuluyor. Sivil inisiyatiflerin güçlendirilmesi konuşuluyor. Bunun için sözleşmeler, anlaşmalar, görüşmeler, analizler bir sürü şeyler yapılıyor. Ama bu bizim medeniyetimizde zaten vakıf olarak vücuda getirilmiş. Özellikle Osmanlılar, 16. asırda bir vakıf cenneti haline gelinmiş. Adaletin, dış işlerinin, güvenliğin dışındaki bütün hizmetler vakıflar eliyle yapılmış. Çağdaş dünyadaki, milli eğitimin, belediyelerin, sağlık dairelerinin, sosyal güvenliklerin, okulların, su yollarının, sebillerin, hastanelerin, çeşmelerin, hanların, hamamların bütün bunların hepsi vakıflar eliyle yapılmış. O nedenle de öyle bir sistem kurulmuş ki onlara tüzel kişilik verilmiş. Osmanlılar da 'mülkiyet yoktu derler' ama vardı. Çoğu bilim adamı, bu konuyu vakıf olayını düşünmeden değerlendiriyorlar. Bir şey vakfedildiğinde kıyamete kadar, sonsuza kadar bunu biz oraya hapsettik, şart ettik, bağışladık diyor. Yani öyle bir mülkiyet hakkı var ki, o mülkiyet hakkını kimsenin ortadan kaldıramayacağı şekilde yapıyorlar. Mesela hasta leylekleri tedavi için ben falan yerdeki arazilerimi bağışladım diyorlar. Kimse artık o araziyi değiştiremiyor, satamıyor. Şu andaki Türkiye'de gördüğünüz tarihi eserlerin ve vakıf eserlerinin bir çinisinin dünya pahası yaptığı, bir halının köyü, kenti satın aldığı bir vakıf varlığından bahsediyoruz. Atatürk'ün ilk kurduğu kurum Vakıflar Genel Müdürlüğü Atatürk'ün kurmuş olduğu ilk kurum Vakıflar Genel Müdürlüğü'dür. Evkaf ve Şeriye Bakanlığı kaldırılıyor yerine Vakıflar Umum Müdürlüğü kuruluyor. Bununla birlikte kurulan diğer iki kurum ise Diyanet İşleri Başkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı. Atatürk, 3 tane hassas ve önemli kurumun içerisinden Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne tüzel kişilik veriyor. Bugün herhangi bir bakanlığın tüzel kişiliği yoktur. Ama Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tüzel kişiliği vardır. Atatürk'ün vakıflara verdiği önemi ifade etmek için bunu kullanıyorum. Kurumu devletleştirmiyor. Ölü topraklardan yeni bir devlet kurulduğu halde vakıf medeniyetinin devamını sağlıyor Atatürk. Her bir vakfın varlığı devam ettiriliyor. Tapuya gittiğiniz zaman vakfın varlığının o vakfa ait olduğunu görürsünüz. Mesela İstanbul'daki çoğu yerler, Fatih Sultan Mehmet Vakfı adına kayıtlıdır. Mülkiyet hakkı ona aittir. Hiçbirisi devletin üzerine geçmiyor. Bu kuruma bizim ecdadımız bir sistem getirmiş. Hayrat ve akal demiş. Hayrat dediğimiz olay, vakfı kuranlar, "öksüz çocuklara yardım vakfı" diyorsa mesela ya da "bir köprü yapacağım, insanlar geçecek" diyorsa bu köprü hayrattır. İşte bu köprünün yaşaması için de ecdadımız bir sitem kuruyor. Beyliklerden bu yana gelen bir sistem. Sonra Akallar bağışlanıyor. Yani araziler. Bu araziler işlenecek, verimli hale getirilecek, onlardan gelen gelirle de köprü onarımı yapılacak. "Bu köprünün onarımı yapılacak", "Bu hastaneye devamlı yardım edilecek" demişler. İnsan kişiliğini koruyan vakıflar kurulmuş. Çevre vakıfları kurulmuş, temiz hava aldırma vakıfları vs. İnsanlar gidip orada boğazı seyredecekler. Bunlara da gelirler bağlanmış. Biz bu gelirleri işleteceğiz. Atatürk'ün bize verdiği emanet ve vakıfların bize verdiği vicdani sorumluluk bu. Bu gelirleri toplayacağız, bu amaçlara harcayacağız. Göreve gelmemizle eser sayısında 10 binin üzerinde artış oldu - Peki siz, göreve getirildiğiniz 2003 yılından bu yana vakıf eserleri ile ilgili ne gibi çalışmalar yaptınız? 2003 yılının Ocak ayında göreve geldiğimiz zaman kollarımızı sıvadık, 'işe koyulalım' dedik. Başladık bir yerinden. Öncelikle 'nerede neyimiz var onlara bakalım' dedik. Bir baktık ki nerede neyimizin olduğunu bilmiyoruz. Nerede ne kadar arazimiz var, ne kadar binamız, ne kadar kiracımız var, ne kadar tarihi eserimiz var? Bir başladık 9 bin 483 olan tarihi eser sayısı 19 bin 600'lere çıktı. Bunlar yıkılmamış, yok olmamış vakıf eserleri. Biz öncelikle 'bütün varlıklarımızı tespit edelim' dedik ve tapu dairelerindeki tapuların fotokopilerini çektik ve dijital ortama aktardık. Orada vakıf ilişiği olanları hemen çıkardık. Hali hazırdaki her şeyini tespit ettik. Şimdi Türkiye'nin neresinde neyimiz varsa hepsini bilebiliyoruz. Bunun sonucunda 27 bin tane hiç kira almadığımız ve farkında olmadığımız gayrimenkul elde ettik. Gayrimenkuller, 'kat karşılığı' değerlendiriliyor Bunları biz kiraya çevireceğiz. Bunlar yavaş yavaş bizim gelirimize girmeye başlıyor. Mesela yıllarca boş bırakılmış arazilerimiz var. Bu akalları kat karşılığı olarak değerlendirdik. Yüzlerce daireye ulaştık. Bazılarını da yap-işlet-devret yöntemiyle verdik. Kat karşılığında 213 adet taşınmaz değerlendirilerek, bin 446 daire 194 dükkan, 55 villa, 248 apart daire 88 büro elde etmişiz. Hem cebimizden para çıkmadan bunları yapmış oluyoruz hem de buraları kiraya verip buradan kira geliri elde ediyoruz. Yap-işlet-devret yöntemiyle 70 adet büyük taşınmazımız değerlendirildi. 7 tane akaryakıt istasyonu, 19 tane iş merkezi var, bir tanesi Kayseri Park. Buradan hiç gelirimiz yoktu. Kayseri Park ile buradan bir sürü gelir elde ettik. 10 tane otel, bir apart otel, özel okullar, dershaneler, yurtlar özel hastaneler, spor kompleksleri, otoparklar gibi şeyler elde ettik. Cebimizden para çıkmadan, 1.5 milyar YTL'lik yatırım yaptık 1.5 milyar YTL yatırım yaptırdık. Cebimizden para çıkmadan. 50 bin kişiye istihdam sağladık. 25 milyon YTL yıllık kira geliri elde ettik. 300 milyon YTL'de kümülatif kira geliri elde ettik. Bu gelirleri vakıfların amaçları doğrultusunda kullandık. Bizden önce 4 koca yılda toplam 46 eser onarılmışken, biz şu an itibariyle 2 bin 650 tane eser onarımını tamamladık. Bunların sadece bin 111 tanesinin açılışı yapıldı. Açılışlarını ancak toplu olarak yapabiliyoruz. Bütün eserlerin açılışını hepsini birden yapacağız. Ama beni bunların içerisinde en çok heyecanlandıran İstanbul'un bugün şantiye haline gelmesi. Süleymaniye Külliyesi, Fatih Camisi, Valide Sultan. Aksaray'ın göbeğinde bulunan eserin yıllardan beri taşları eriyordu. Yenikapı Mevlevihanesi. Dünyanın en büyük ahşap çalışması burada yapıldı. Bu kadar büyük bir kampanya dünyanın hiçbir yerinde yok. - Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün sosyal alanda da hizmetleri var. Bize bu hizmetlerden biraz bahsedebilir misiniz? Vakıfların amacı sadece tarihi eser onarmak mı? Hayır. Başka şeylerde yaptık. Ben göreve geldiğimde bizim bir iki yerde imaretimiz vardı. İnsanlar buraya gelip buradan yemek alıyordu. Ankara'da Opera'ya geliyorlardı. Şimdi düşünebiliyor musunuz Mamak'ta oturan yaşlı bir teyze bir kap yemek alabilmek için Opera'ya gelecek. Zaten onun otobüse binecek parası olsa oturup soğan ekmek alır onu yer. Biz her ilde, İstanbul'un 29 ilçesinde 100 bin haneye her gün sıcak yemek götürüyoruz. Aynen vakfiyede olduğu gibi: 'Her evin kapısı vurula, aç var mı sorula, aç varsa karnı doyrula, hasta ise şifa yad ola, eğer orada şifa yapılmıyorsa Darülaceze'ye kaldırıla' diyor Fatih Sultan Mehmet. Bunu yüzyıllar önce söylemiş. Biz şu anda bu vakfiyenin gereğini yerine getiriyoruz. Bunu devlet ya da genel müdür yapmıyor. Bunu yüzyıllarca önce kurulan vakıflar yapıyor. Biz o vakıfların ancak sorumluluğunu yerine getiriyoruz. İlçelerde de 10 paketten oluşan aralıksız her ay kuru gıdaları servis yapıyoruz. Kaçırılan eserleri geri getiriyoruz Yurtdışına kaçırılan eserlerin takipçisi olmaya başladık. Bu konuda onlarca eseri tespit ettik getirdik. Kaçakçılıkla mücadele bürosu kurduk. Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruyor. Buraya uzman sanat tarihçileri koyduk. Yurtdışında ne kadar müzayede varsa onları takip ediyorlar. Nereden ne çalınırsa çalınsın gideceği yer Avrupa'daki belli müzayedelerdir. Çünkü uluslararası sözleşmeleri imzalamayan Amerika ve İngiltere'dir. Orada takip yapılıyor, bize ait olduğu tespit ediliyor, dakikasında harekete geçiyoruz. O eserin fotoğrafını, Dışişleri Bakanlığı'na, İçişleri Bakanlığı'na, Interpol'e, büyükelçiliğe geçiyoruz ve o müzayede 1 saat içerisinde durduruluyor. Getirdiklerimiz var. Yıllar önce Nevşehir'den çalınan Kabe örtüsünü aldık getirdik. 1997 yılında Elazığ Harput Camii'nden çalınan çinileri aldık İsviçre'den getirdik. Sigorta parasına bile gücümüz yetmiyordu. Bunlara hiç para ödemiyoruz. En son alanın elinde patlıyor. Çalıntı olduğu netleşiyor çünkü. Daha önce Kültür Bakanlığı bunları parayla satın alıp getiriyordu. Zaten başarı burada. Şu anda Avrupa'da vakıf eserlerine karşı talep bitti. Çünkü adam para verip alıyor ama elinde patlıyor. Biz 12 milyondan fazla eserimizi dijital ortama aktarıyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğü artık gelirlerine sahip çıkan, nerede neyi olduğunu bilen, bütün tarihi eserlerinin farkında olan, içindeki en ufak varlığını dahi bilen bir çalışma içerisinde. Bu kampanya Vakıflar Kanunu'nda çıkmasıyla birlikte tamamlanmış oldu. - Bankalara yoğun talep var. Vakıflar Bankası'nı satmayı düşünüyor musunuz? Vakıflar Bankası şu anda en başarılı bankalarımızdan birisi. 2002 yılından bu bankanın özelleştirilmesi gündeme gelmiş. Biz kamu bankacılığı yapan bir bankayız ama kamu bankası değiliz. O zamanki ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı'nın şartı ne? 1 milyar dolar kredinin alınma şartı Vakıflar Bankası'nın satılma şartı. O zamanki satılma şartlarında da neredeyse Vakıflar Genel Müdürlüğü üste para verecek. Para vermedikleri gibi bir de üste borçlanacağız. Peki biz 2006 yılında yüzde 25'ini halka arz yaptığımız zaman ne kadar para elde ettik? 1 milyar 270 milyon dolar. Türkiye'nin en büyük halka arzı gerçekleşti. En büyük talep toplandı. Şu anda bankanın geldiği durum çalışan sayısı 7 bin 300'den 8 bin 700'e çıkmış. 293 şube sayısı 360'a çıkmış. Aktif büyüklüğü 19,5 milyar YTL'den 42,4 milyar YTL'ye çıkmış. Yüzde 117.6 büyümüş. Toplam krediler 5.5 milyar YTL'den 22.5 milyar YTL'ye çıkmış, yüzde 330 büyümüş. Toplam mevduat 14.6 milyar YTL'den 28,9 YTL çıkmış. Öz kaynaklar 1.3'ten 5.2 milyar YTL'ye çıkmış yüzde 291.5 büyümüş. Net dönem kârı 264 milyon YTL'den 1 milyar YTL'ye çıkmış. Halka arzda 6-7 kat talebin olması bankanın iyi olduğu anlamına gelir. Önceden takipli krediler çok fazlayken şimdi neredeyse sıfırlara yaklaştı. O zamanlar kredi verilirken dönsün diye değil, dönmesin diye verilmiş. Teminatlar kuvvetli olmadan verilmiş. Geçmişin yükünü taşımasaydık daha iyi olurdu. Dünyada en hızlı büyüyen ikinci bankası olduk geçen yıl. Satılmayı gerektirecek durum yok. Ama her mal her türlü değer içerisinde değerlendirilir. Ama şu an bizim bir ihtiyacımız yok. Biz Avrupalılar kadar bilmiyor muyuz? Finans sektöründen niye çıkalım. Talep her zaman Türkiye'deki her bankaya var. Batı dünyasında büyümenin devam etmesi lazım. Sınır Türkiye'ye geldi. Her geçen gün daha kıymetli hale gelecektir. F1'den 20 yıl boyunca 9 milyon 288 bin YTL Formula 1'in yerini 2003 yılında ihaleyle verdik. Bize 20 yıl boyunca kira ödeyecek. 20 yıl boyunca buradan elde edeceğimiz kira toplamı 9 milyon 288 bin YTL. Bu elde edilen kira cebimizden para çıkmadan elde ettiğimiz paradır. Taş attık da kolumuz mu yoruldu? Sadece iş bilenin kılıç kuşanın. Biz arazileri değerlendirdik. Bana bazen 'Bu değirmenin suyu nereden geliyor' diye soruyorlar. Biz bu parayı işte böyle kazanıyoruz. Mesela restore et-işlet-devret modelimiz de var. Akaretler Sıraevleri'ni açtık. Akaretler dünyanın en güzel yerlerinden birisi. İlk toplu konut örneği. Bu kadar güzel ev örnekleri dünyada ancak orada var. Burası şu anda yapıldı, bitti. Cebimizden 5 kuruş harcamadan burayı yaptırmış olduk. Buradan sadece ilk anda aldığımız para bir milyon 950 bin dolardır. 29 yılın sonunda kümülatif olarak 80 milyon dolar gelir elde edilmesi bekleniyor. Süresi tamamlandığı zaman da daha fazla gelir elde etmemiz mümkün olacaktır. Hem tarihi eser kurtarılıyor hem doğru kullandırılmak suretiyle ekonomiye katkı sağlanıyor hem de vakıfların bütçesine gelir kazandırıyoruz. Osmanlı'nın 'sadaka taşı'nı modernize edeceğiz Osmanlılar'da muhtaç insanlara yardım etmek amacıyla sadaka taşları olurmuş. Sokaklara konulan sadaka taşlarına varlıklı insanlar para atar, muhtaç olan insanlarda bu taşlardan ihtiyaçları kadar olan parayı alırlarmış. Şimdi biz bununla ilgili bir çalışma yürütüyoruz. Osmanlı'nın sadaka taşını modernize ederek genel müdürlüğümüzün önüne koyduracağız. Yalnız bizim taş, el izinden alanı tanıyabilecek. Muhtaç olan insanların el izleri taranarak o taştan bir günde ikinci kez para almasına müsaade etmeyecek. Şehit çocukları bize başvursun, burs veriyoruz Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne kayıtlı muhtaç kişilere aylık 250 YTL maaş veriyoruz. Lisede okuyan şehit, öksüz ve yetim çocuklarına da aylık 50 YTL karşılıksız burs veriyoruz. Toplamda 10 bin kişi. DÜNYA Gazetesi aracılığı ile bunu duyurmak isterim. Nerede şehit çocuğu varsa bize müracaat etsin. Biz burs veririz. Paramız var şükürler olsun. Vakıflar Bankası beş para etmezken, şimdi en büyüklerden Vakıflar Bankası, kurulduğundan bu tarafa bir kuruş temettü ödememiş. İlk defa benim dönemimde 3 seneden bu yana temettü öder hale gelmiş. Zarar eden, ziyan eden, 5 para etmeyen bir banka bugün Türkiye'nin en büyük bankalarından bir tanesi olmuş. Sendikasyon kredisi alamayan bir banka şimdi bu kredileri alabilen bir banka olmuş. Vakıf cirosundan alınan yüzde 5'lik denetim parası kalkıyor Biz her vakfın cirosunun yüzde 5'ini teftiş ve denetim payı olarak alıyorduk. Şimdi bundan vazgeçiyoruz. Bunun denetim parasını almak doğru değil. Zaten kendi zor geçiniyor. Oradan alınacak senelik 15 milyon YTL'ye ihtiyaç yok. O parayı o vakıflar daha güzel kullanırlar. Biz gelirlerimizi başka yöntemlerimizle artırıyoruz. Ayrıntılardaki Yusuf Beyazıt Cemaat ve azınlık vakıflarının Lozan Antlaşması ile kazandıkları birtakım haklara istinaden 1935 yılında Vakıflar Kanunu çıkmış. 1 yıl sonrasında mevcut vakıflardan beyanname istenmiş ve beyanname veren vakıfların tüzel kişilikleri uygun görülmüş. Bu sayede bu vakıflar her türlü mal ve menfaati temin edebilir duruma gelmiş. Gayrimenkul alım satımı da yapabilen vakıfların bu hakkına, 1974 yılında alınan Yargıtay kararı ile yasak getirilmiş ve vakıfların 1936'dan sonra elde ettikleri malların iadesine karar verilmiş. 1974'te çıkan bu karardan sonra azınlık veya cemaat vakıflarının, bu malları yasa çerçevesinde ellerinden çıkartmak durumunda kalmalarına dair süreç 2002 yılına kadar sürmüş. 2002 yılında çıkarılan yasayla yeniden bu azınlık veya cemaat vakıflarının mal edinmelerine imkân tanınmış. Anayasa Mahkemesi'nde yürütmeyi durdurma davası açılan yeni yasa ise tüm bu tartışmaları noktalarken, yeni ve daha ateşli tartışma konularına zemin hazırlayacağa benziyor. Bu haftaki konuğumuz Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, devletin ilgi duymadığı, özel sektörün kârlı bulmadığı alanlarda faaliyet gösteren vakıfların desteklenmesi gerekliliğine dikkat çekiyor. 'Vakıflar Bankası da satılacak mı?' şeklindeki sorumuza verdiği yanıt ise net: "2002 yılının Ekonomi Bakanı, bu güzide bankayı, 1 milyar dolarlık krediye karşılık, yabancılara vermeye kalkışmış. Neredeyse üste para verecekmişiz.' 'Biz 2006 yılında yüzde 25'ini halka arza çıktık ve 1 milyar 270 milyon dolar gelir elde ettik. Çalışan sayısı 7 bin 300'den 8 bin 700'e çıktı. 293 şube sayısı 360'a çıktı. Aktif büyüklüğü 19,5 milyar YTL'den 42,4 milyar YTL'ye çıktı. Net dönem kârı 264 milyon YTL'den 1 milyar YTL'ye çıktı.' 'Kâr eden ve dünyanın en hızlı büyüyen ikinci bankasını niye satalım?' Son 5 yılda yapılan çalışmalar sonucunda, hiç kira alınmayan ve bilinmeyen 27 bin adet gayrimenkulün kayıt altına alındığının altını çiziyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 2003'ten bu yana cebinden hiç para harcamadan 1.5 milyar YTL'lik yatırım yaptığına vurgu yapıyor. Beyazıt, bu çaba ve yatırımlar sayesinde gelecek gelirlerin yeni yatırımları artıracağını dile getiriyor.(Kaynak https://www.dunya.com/amp/ekonomi/ankara-sohbetleri039nin-bu-haftaki-konugu-vakiflar-genel-muduru-yusuf-haberi-33184)











banner982
Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

Engelli Bireylere Özel Etkinlik
Başiskele'de Engelliler Haftası dolayısıyla engelli ve özel bireylere yönelik etkinlik düzenlendi.

Haberi Oku