Bu ay içerisinde bedenen ve ruhen çok farklı anlar yaşıyoruz. Aç insanın, yok yoksul insanların duygularını bizzat içimizde bünyemizde hissediyoruz. Bu da paylaşmanın, yardımlaşmanın önemini bir kez daha yakından hissetmemize vesile oluyor…
Oruç tutularak geçen bir günün sonunda eşle dostla açılan iftarlar ve yenilen yemekler insana doyumsuz bir haz veriyor. İftar yemeklerindeki o bereket, o bolluk nedir öyle! Sofrayı kurarken bir de bakarsınız ki birçok yiyecekle donanmış masanız; bir şölene, bir ziyafete dönüşmüş sofranız...
Bununla birlikte, gösterişten uzak iftar yemekleri insana huzur verir. Çünkü o tür ortamlar daha samimi ve daha içtendir. Ramazan’da çevremizde belediyeler ve hayır sahipleri tarafından gideri karşılanarak kurulan iftar çadırlarında verilen yemeklerle açılan oruçlar ihtiyaç sahiplerinin yüzünü güldürüyor. Böylece güzel bir toplumsal dayanışma örneği sergileniyor...
Bu mübarek günlerde gücümüzün yettiğince mahallemizdeki, sokağımızdaki yoksul komşularımızla, kardeşlerimizle iftar sofralarımızı mümkün olduğunca paylaşabilirsek eğer, daha bir zenginleşecektir iç dünyamız...
Ramazan ayı içerisinde insan özüne dönüyor; peşinden koşulan maddi değerlerin o kadar da önemli olmadığı bir kez daha anlaşılıyor. Bu özel günlerde ruhumuz pozitif enerji ile yükleniyor. Çevreye bambaşka bir perspektiften bakmamız sağlanıyor…
Bereketin, bolluğun, manevi hazzın doyasıya yaşandığı Ramazan’da ihtiyaç sahiplerini unutmayalım. Fitre ve zekatlarımızı verirken, bence özellikle yoksul öğrencilere bir öncelik tanıyalım. Çünkü onlar bizim geleceğimizdir; yerine gidecek en faydalı yardım onlara olacaktır sanırım... Bu güzel manevi duygularla bezeli günlerin sonunda inşallah Bayrama sağlıkla erişiriz hepimiz...
keşke daha önce bilseydim yazılarınızı :(, o zaman yorum yazmak mutlu edecekti beni....