Hiç kedi şiir okur mu? Ben kendi kulaklarımla dinledim. Size de anlatayım;
Geçtiğimiz yıl kapı önünde karşılaştığım simsiyah haşin mi haşin bakışlı iri bir kedi. Yanına yaklaşmaya
bir türlü cesaret edememiştim. O kadar haşin olmasına rağmen kendine has sevimliliğini de aklımdan
çıkaramamıştım. Ee ne olmuş bu kediye? Komşularımdan birine sorduğum da öğrendim ki; bizim bu
haşin siyah kedi mahallede bir evin kızına aitmiş. Kız da evlenip gidince kedi de bir daha o eve hiç
uğramamış. Uğramadığı gibi de git gide asi haller almış. Aslında uysal mı uysal bir kedi imiş vaktinde.
Kedinin bu hali beni derin derin düşünmeye sevketti. Terkedilmişlik duygusu mu, yaşadığımız zaman
mı, özlemek mi neydi onu iyi hallerinden alıkoyan. Her sert tavırlı olan gerçekten de kötü müydü?
Artık biri tarafından sevileceğini hiç mi ümit etmezdi, edemezdi? Kim bilir ne kadar da canı yandı? Bu
duygular tüm canlılar üzerinde de geçerli miydi?
Güzel bir tesadüf ki yine gördüm o kediyi. Konuştuk biraz, ne sorsam kendine has sesiyle karşılık
verdi. Hem gitmemi isteyen hem de kalmamı isteyen bir hâl dili vardı sanki. Biraz daha sakinleşmiş
gibi olsa da, tüm iyi niyetlerime rağmen beni reddetti. Buna psikoloji bilimi ne der bilmem fakat
onunla aramızda geçen konuşma, konuşma değil de sanki bana Atilla İlhan'ın bu güzel şiirini okur
gibiydi;
“Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
Ümitsizligimi olsun anlasana
Hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim,
Aysel git başımdan seni seviyorum”
Ve ben onun Aysel'i olmaya kendi içimden söz verdim. Umuyorum ki o yine eski hallerine dönecek.
Siz de böylece öğrenmiş oldunuz işte, bir kedi nasıl şiir okur. Ya da bir kedinin dramı nasıl şiir olur
diye...
MURADİYE MERGİT
Kocaeli Kadın Yazarlar Gurubu