Başınız sağolsun, gün Adalet Günü

29 Ekim 2011, 00:14

Azize hanımın Aziz isimli oğlunun çocukları olursunuz da... Adınız Adil, Adalet konursa...

Adlar karakterleri zorlar, aman çocuklarınıza ad koyarkan özenli davranın.

Deprem mağdurları, terör şehit ve gazilerinin yakınları, hükümlü gibi yıllarca içeride yatırılan tutuklular ve yakınları, yoksullar, yoksunlar...
28 Ekim Adalet Günü biliyor musunuz?

Çanakkale il merkezinde, üniversite içinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan gelen konuşmacılarla “Adalet Günü” etkinliği bile yapılıyor. Üstelik davet eden de Cumhuriyet Başsavcılığı.

Biga’da 6 yıldır yayınlanan Bigazete’ye, konusu bile yazmayan ifade alma davet kağıtları dışında, ilk kez Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan bir davet yazısı geldi. O da işte bu Adalet Günü etkinliği.

Yargının yerel yetkililerine “Neden yerel gazetecilerin karşısına çıkmıyorsunuz? En azından yerel halkı ilgilendiren yargı işlemleri ile ilgili bilgilendirme toplantıları yapmıyorsunuz? diye çok sorduk.

Birileri yine “Kaşınıyorsun!” diyecektir.

Çağdaş bir hukuk ortamı ve şeffaflık için gazetecilerden başka çaba gösteren kimler kaldı ki?

Mesleki sorumluluğumuzu yerine getirmemizin bir bedeli olacaksa, olsun varsın. Bence sakınca yok!

Adalet dedim de...
Van Depremi mağdurlarına yurdun her yanından, yurtdışından yoğun yardımlar yapılıyor. Televizyon kanalları ortak yayınlar yapıyor, ünlüler görev alıyor, birer gecelik programlarda parasal, yatırımsal toplanan yardım miktarı bir grupta 62 diğerinde 65, toplam 120 milyon lirayı aşıyor.

Program sunucu ve katılımcıları, neredeyse her on dakikada bir, Marmara Depremi sonrası “geçici” diye konulan ama kalıcı hale getirilen “Deprem Vergisi” ni anımsatıyorlar. Bu kalemde biriken para 40 milyar lira.

Adalet Günü’nde bu 40 milyar lirayı, neden başka yerlere harcadığının hesabını Hükümet açıklamak zorundadır. Tam 9 yıldır yönetimdedir çünkü...

Marmara Depremi, yalnızca müteahhit Veli Göçer’e fatura edildi. Van Depremi faturası da, hiç kuşkumuz yok, kameraların odaklandığı 7 katlı binanın müteahhidine kesilecektir ve kapatılacaktır. Tek salak o ki; kalkıp yıkılan binanın hemen karşısındaki evinin bahçesine “yok” denilen Kızılay çadırlarından iki taneyi birden anında bulmuş ve içine oturmuş.

Başbakan beceriksizliğini itiraf edip, özür dileyeceğine, istifa edeceğine, ekranlara çıkıp saldırgan üslubunu sürdürüyor.

Adalet herkese gerekli, her zaman gerekli, her koşulda gerekli.

Hesap ver Recep bey!
Marmara Depremi’nde patlayan muhafazakar akım, seni dokuz yıldır iktidarda tutuyor. O tarihlerde deprem bölgesindeki gönüllülerden biri ve bu çıplak gerçeği yaşamış biri olarak yazıyorum.

Hepimiz depremzedelere yardım etmeye çalışırken, illegal cemaat mensuplarının “Gölcük’te içki içildiği için cezalandırıldık” propagandalarına gönüllülerin çoğunluğu tanık olmuştu.

Sizi iktidar yapan bu fırsatçılığı şimdi terör örgütünün yaptığını, nedense yalnızca siz ve üstelik sıcağı sıcağına ekranlardan öfkeyle anlatıyorsunuz.

Bu konuda deneyimli olduğunuz için mi?

“Şimdi zamanı mı?” tepkileri veya “Kardeşlik Kokusu” gibi yaklaşımları saflık diye de niteleyebilirsiniz...

Televizyon dizilerinde sanal kahramanlar için gözyaşı dökme antrenmanı yaptırılan yurttaşım, canlı yayın ağlamalarından elbette Oskar Ödülü çıkaracaktır. Yüzde 50 yetmez, yüzde 90 destek de bulabilirsiniz.

Ama adalet var ya adalet!

Terazisi, şeytan kantarına da dönüştürülse, çaktırmadan parmak oyunları ile dengeler sağlanmış görünse de...

“Anamı öpen Kadı! Kime şikayet edeyim?” devri de bir gün biter!

Sanmayın ki, “halk farkeder, bilinçlenir” saflığı ile yazıyorum.

Geçmiş dönemleri lanetleyerek sizi iktidara getirenler, bir başka model zalim bulduğunda bu kez de sizi lanetleyecektir.

Adalet denilen önce vicdanlarda var olmalıdır. Hukuk dediğin ne ki?

Her şey olur, biter. Yıllar geçer ve sonra hukuk şekillenir.

Her yeni hukuk da, zaman aşımı nedeniyle, geçmişe yalnızca kuru bir beddua gönderebilir.

Beddua ile yetinen tüm mağdurlara başsağlığı diliyorum.