Beklenti
Sigarayı giderek azaltmıştı. Doktoruna göre günde 2 paket içmesi de sakıncalıydı ama doktoruna göre sakıncalıydı. Bu durum onu pek de alakadar etmiyordu. Bakışları hep, sanki birini beklermiş gibiydi. Bir şeylere özlem duyuyordu, belki birilerini hatırlıyordu, kim bilir.
Belki de; onu limanda bırakıp, akıntıyla birlikte geleceğe karışan kızaydı özlemi. Ya da; ‘güzellik geçici, önemli olan meme büyüklüğü’ diyerek sinemada terk edip gittiği güzelce kız içindi bu bakışlar, ne önemi var ki. Neticesinde, geçmişte kalmayı tercih etmişti. Eskilerden mutlu olduğu bir zamanı seçip, o zamanda düş kırıklıklarıyla beraber kaybolmayı beklemekteydi.
En büyük hobisi; balkonda oturup birasını içerken, aşağıdan geçen insanların üzerine tükürmekti. Özellikle de işe giden, tıraşlı-kravatlı abilerin üzerlerine tükürmeyi severdi. Küfürsüz cümle kurmamaya dikkat ederdi. Gerçek anlamda bir arkadaşı yoktu ama evinde her daim misafirleri olurdu. Bavullarıyla birlikte gelen misafirlerdense nefret ederdi. Bavullarıyla gelen kişinin, günün birinde gideceğini düşündüğünden, evine almak istemezdi. Belki ona; kendisini limanda bırakıp, bavullarıyla birlikte giden kızı hatırlattığındandır, bilinmez.
Düşündüğünde, ‘ömür bekleyerek geçer mi?’ diye, sen her ne kadar geçmediğini zannetsen de; geçiyor işte. Bazen gitmeler, bazense geride kalmalar yoruyor insanı. Belki de şarkının hepsi güzeldi, ama sen en çok tekrarlanan kısım olduğundan nakaratını sevmiştin.