Az kaldı az, göreceğiz
Türkiye’nin geniş muhafazakar sağ eğilimli seçmeni 12 Eylül sonrası, Çiller ve Ağar gibi parti başkanları nedeniyle, siyasi partiden çok şirkete benzer partilere yöneldi. Cindoruk gibi merkez sağ liderler Türk siyasi yaşamına verebileceklerinin çok azını verme olanağı bulabildiler.
Büyük kongreye hazırlanan Demokrat Parti’de görevi bırakma arefesindeki Cindoruk’un son açıklaması, oldukça dikkat çekici:
‘2011'de yapılacak genel seçimlerin ardından 2012'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri, demokrasimizin ve cumhuriyetimizin kaderini tayin edecektir. Türkiye belki de bir yol ayırımına girecek. O bakımdan kuşkuluyum. 2011 seçimleri sıradan bir seçim değil. 2011 seçimleriyle Cumhuriyet karşıtlığı yapan bir siyasi iktidar yeniden güvenoyu isteyecek. Bu güvenoyunu da aldığı zaman kökleşecek, yerleşecek. Bu nedenle günlük kavgaları, parti içi kısır çekişmeleri bir tarafa bırakarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik niteliğini, geleneksel kudretini korumak bakımından, bir siyasi platform oluşturmak gerekir diye düşünüyorum. Bu yolda da gayret gösteriyorum. Bu partiler üstü bir tehlike. Bu partiler üstü bir program, politika ve işbirliğini gerektiriyor. Teferruatla uğraşmazsak, birbirimizle yarışmazsak, genel başkanlar kendi liderliklerini tasvip ve tasdik ettirmek için uğraşmazlarsa, günlük konularda AKP'nin kurduğu tuzaklara düşmezlerse, ana konulara endekslenilirse büyük ölçüde bir ümit var.
Bana sorarsanız, Cumhuriyetin rengini değiştirmek için son aşamaya gelmişlerdir. Cumhuriyeti bir İslam Federasyonu, bir İslam devleti haline getirmek için son uğraşlarını yapacaklardır.'’
Daha fazlasını söylemeye gerek var mı?
Bir kaç hafta önce bir iddiada bulunmuştum. 12 Haziran Genel Seçimleri AKP iktidarının da bitiş tarihi olacak diye. Bu bir temenni değildi. Bu bir öngörüydü.
Son kamuoyu anketleri bu öngörümü güçlendiriyor. CHP’nin oy oranı yüzde 30'u aşmış durumda. AKP’nin MHP üzerine oynadığı oyunların da, MHP seçmenini etkilediğini hiç düşünmüyorum. Aksine, MHP dışında DP ve hatta Abdüllatif Şener’in Türkiye Partisi de yandaş medyanın ambargosuna karşın tahminlerin üzerinde seçmeni etkilemeyi sürdürüyor.
Örneğin; “Bakanlığı, milletvekilliğini bırakmamın sebebini wikilakes yayınladı” diyen Şener’in, hakkında bir tek dokunulmazlık dosyası bulunmadığını söylemesi bile yandaş medya için haber değeri taşımıyorsa, AKP’deki telaşı siz düşünün.
TBMM’deki milletvekillerinin seçildiği illere bakalım:
Güneydoğu Anadolu illerinde 54 milletvekilinin 36'sı AKP’li. CHP’li yalnızca 3 vekil var. 2012 seçimlerinde bölgenin toplam vekil sayısı 4 artarak 58'e çıkıyor. CHP en az 10 milletvekili çıkaracak, iddia ediyorum.
Doğu Anadolu illerinde 57 milletvekilinin 42'si AKP’li. CHP’nin yalnızca 4 milletvekili var. 2012 seçimlerinde bölgenin toplam milletvekili sayısı 4 azalarak 53'e iniyor. Doğu Anadolu’da CHP’nin en az 15 milletvekili çıkaracağına herkesle iddiaya girebilirim.
Ya İstanbul? ya İzmir, Bursa, Kocaeli? Milletvekili sayıları 19 artan bu illerde CHP’nin fazladan çıkaracağı milletvekili sayısı 30'u bulacak.
İşaret etmeye çalıştığımın ne olduğunu sanıyorum anlıyorsunuz. Gösterge Biga değil, Çanakkale değil! 2012 Genel Seçimleri’nin göstergesi, CHP’nin üzerinde ısrar etmesi gereken “Üçüncü Yol” kavramıdır.
Etnik kimliğe göre siyaset iflas etmiştir.
Dinsel kimliğe göre siyaset iflas etmiştir.
Üçüncü Yol iştir, aştır ve buna göre siyaset üretmektir. En acı olan da aslında “Üçüncü Yol” dediğimiz kavramın, bugüne dek “Birinci Yol” sayılmamış olmasıdır.
Yıllardır seçmen bir temel nedenden dolayı yanıltılmıştır. Bu temel neden, Ankara’dan atanmış adaylar arasından vekil seçmek zorunda kalışımızdır. Lider sultasıdır.
Sabırlı olun, sonucu birlikte göreceğiz.