Edremit’e yeni bir pist ve terminal binası yapıldı. Aralık ayından bu yana iki havayolu şirketi İstanbul ve Ankara’ya uçuyor. Yeni terminal binası da gelecek ay hizmete girecek. 39 milyon lira harcandı, 24 bin metrekare... “Kuzey Ege’nin dünyaya açılan kapısı olacak” diyorlar. Çünkü terminal binası açıldıktan sonra Mayıs ayında, Almanya seferleri başlayacak.

Denecek ki; “Ne var canım, pisti uzatılan Çanakkale Havaalanı da 18 Mart’ta açılıyor.” Öyle değil, yaşamın her alanında rekabet var. Edremit uluslararası uçuşlara hazırlanırken, sizin daha hangi havayolu şirketi ile uçacağınız bir ay kala belli değilse... Rekabette geri kaldık demektir.

Bu tıpkı “milli gelir şu kadar arttı, aman ne kadar hızlı büyüyoruz” demelerine benzer. Oysa Türkiye ekonomisi 2009-2012 arası ortalaması yüzde 3.9 büyürken, aşırı hızla gelişen Çin hariç gelişmekte olan ekonomiler yüzde 5.4 büyüyor.

Senin milli gelirin 300-500 dolar artıyorsa, komşularının, Çin’in, Hindistan’ın Rusya’nın daha fazla artıyor. Yine geridesin, rekabete uyamıyorsun... Sadece masallarla uyutuluyorsun, o kadar...

Dönelim Çanakkale’ye... Bir doktora tezi var. Gönül Güneş’in… “Çanakkale’de Sosyo-Kültürel Değişim ve Siyasal Katılma (1945-1960)” başlıklı. Demokrat Parti döneminde Çanakkale’yi, ekonomisini, eğitimini, sosyal hayatı inceliyor.

Biliyor musunuz? 1950’li yıllarda Çanakkale’den İstanbul’a hem uçak hem de gemi ile gidip gelmek mümkünmüş. Geçen hafta da söz etmiştim…

Şaşırdınız değil mi? Özellikle havayoluna... Evet, ilk seferler 1953 yılında başlamış. Aynen alıntı yapıyorum…

“Çanakkale hava seferleri 26 Eylül 1953’te İstanbul’a yapılmaya başlanmıştır. Seferleri yapan uçak 15-20 yolcu kapasitelidir. Genellikle bu seferlere tüccar ve esnaf rağbet etmiştir. 1955-1956 yıllarında ise uçak seferleri sayısı arttırılmış ancak haftanın 3 günü yapılmaya başlanmıştır. Hava yollarına olan talebin karşılanabilmesi için 1959 yılında uçak seferleri haftanın 4 gününe çıkarılmıştır.”

Gelelim denizyollarına… Biliyoruz ki, Çanakkale’den, Karabiga’dan İstanbul ve diğer limanlara düzenli seferler varmış.

Çanakkale-İstanbul seferleri ilk kez 1948 yılında haftada iki gün ile Ülgen vapuru ile başladı. Bu tür gemilerin yanaşacağı iskele sorununa rağmen, seferler sürdü.

İlerleyen yıllarda Çanakkale İskelesi’ne uğrayan gemilerin sayısı arttı. Çanakkale, Gemlik, İmroz, Ayvalık ve İskenderun postaları İzmir ve İstanbul seferlerini sürdürdü.

Gönül Güneş’in doktora tezinden aynen aktarıyorum:

“Çanakkale’de iskele sorununun giderilmesi beraberinde deniz ulaşım vasıtalarının da sayılarını artırmıştır. 1953 yılından itibaren sürat postaları Çanakkale’nin karayollarına oranla daha fazla talep ettiği ulaşım aracı hâline gelmiştir.

Özellikle Tekirdağ, İstanbul, Gelibolu ve Karabiga’ya konulan sürat postaları buralara ulaşımı kolaylaştırdığı gibi ekonomik ilişkileri de artırmıştır.”

Görüyorsunuz, bunca gelişme, ilerleme martavalına rağmen, 1950’li yıllardan gerideyiz. Havayolunu geçtim, Çanakkale’nin denizden İstanbul’a ulaşamamasını anlamak mümkün değil…

Tekel olan ve tek yöne 29 liraya otomobil taşıyan, çok iyi para kazanan bir kurumun bu işi sübvanse etmesi gerekir. O hat para kazandırmayabilir ama bu kentin denizyolundan İstanbul’a İzmir’e ulaşma hakkı vardır. Tıpkı Avşa’ya kadar gelen hızlı feribotun Karabiga’ya uğraması gerektiği gibi…

Varsa yoksa karayolu…

Tekerlek üstü, havasız, kışın mikrop yuvası otobüslerde kağnı hızıyla yolculuk…

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981