Ana candır, canandır.

Ana, yurt yuva, vatandır.

Ana sevgidir, kucaktır.

Vefatının 2. yılında anaların anası 3 kız, 4 erkek olmak üzere 7 evlat, onlarca torun sahibi Anam Emine’yi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Giresun Espiye ilçesi Soğukpınar beldesinden, Kafkas Savaşı gazisi Şerefoğlu Mustafa’nın kızı, Birinci Dünya Harbi şehidi Kandazoğlu İbrahim’in gelini, merhum Babam Mustafa’nın emaneti, sevgi timsali Emine Annemin şahsında ebedi aleme göç etmiş tüm anaların ruhu için siz değerli arkadaşlarımı Fatiha okumaya davet ediyorum.

El Fatiha…

Giresun Espiye ilçesi Soğukpınar beldesindeki annemin mezarından getirdiğim toprağı, babam merhum Mustafa’nın Kocaeli Gebze ilçesindeki mezarına bıraktım. İlk fırsatta babamın mezarından da annemin mezarına toprak götüreceğim.

Ana ve Baba Vasiyeti

Rahmetli babam ve annemin vasiyetlerinden birisi, cenazelerinin bekletilmemesi, başka yere götürülmeden vefat ettikleri yere defnedilmelerini istiyorlardı. Babamın bu vasiyetine uyarak 34 yıl önce Gebze’de aile mezarlığı yeri almıştım, anamın vefat yıl dönümünde şehit dedemin anıt mezar taşı ile baba ve halamın Gebze’deki mezarları başında Fatiha okuyup dua ettim.

***

Annemle Çocukluk Hatıralarım

Yıllar önce Gebze Gazetesi’nde  yazdığım makalemi sizlerle paylaşıyorum.

“....Yaylaların Tadı Ana İle Çıkar Giresun Üniversitesi’nin düzenlediği Uluslararası Yaylacılık ve Yayla Kültürü Sempozyumu’na davetliyim. Eylül ayında yaylalardaki kar manzaralarının belgeselini çekip, çocukluk yıllarımı hatırlayacağım.

Yayla üzerine nice destanlar yazıldı, türküler söylenip, şarkılar bestelendi, kitaplar, romanlar yazılıp, hikayeler anlatıldı. Giresun Üniversitesi’nin yeni rektörünün daveti ile katılacağım sempozyumla ilgili ayrıntılı bilgiyi bu linkten öğrenebilirsiniz. 

www.giyas2019.orghttp://www.gebzegazetesi.com/turkistandan-anadoluya-yayla-kulturu-makale,2770.html

Yaylalar anlatılmaz yaşanır, yaylaların tadı ana ile yaşanır, anası olmayanlara yayla dar gelir. Benim yaylalarıma kar yağdı uzun yıllar sonra. Eylül ayı ortalarında annemle 13 yaşına kadar çocukluk yıllarımın geçtiği yaylalarımıza kar yağdı. Güzelim yayla dağları beyaza büründü, benim hüznüme ve üzüntüme ortak oldu. Anamın saçta mısır ekmeği pişirdiği, yayla sırganı ve pancarından yemek yaptığı, ezeltene, kabalak ve yayla kardufundan yemek yaptığı yaylalar…

Anamın odun ateşinde pişirdiği yayla yemekleri, koyun sütünün, güzün koyulaştığı camışlarının yoğurdunun tadına doyum olmadığı yaylalar…

Anamın yaptığı çökelek peynir ve süzmenin tadı bir başka olurdu. Koyun gütmeye giderken azık çentiğime tahta yayıkta yapılmış şişedeki ayranın tadını unutmak mümkün değil. Yayla denince ben anamı hatırlarım. Buz gibi soğuk sular, çağlayarak akan yayla dereleri, ipek halı deseni gibi rengarenk yayla çiçekleri bana anamı hatırlatır.

Anamla birlikte ağaçtan yapılan süt küleğine, ağılda koyun sütü sağdığımız o güzel günler çok gerilerde kaldı. Koyunların sütünü sağdıktan sonra kuzuların meleşerek analarından süt emmek için nasıl koştukları, anaları ölmüş kuzuların acı acı feryatlarını şimdi daha iyi anlıyorum.

Anasızlık çok zormuş…

***

Yayla Kültürü Belgeseli

İlim Kültür ve Tarih Araştırmaları Merkezi www.iktav.com  olarak Giresun ve Espiye Yaylaları ile ilgili yaptığımız araştırmalar ve Devri Alem Belgesel Programı www.devrialem.tv  olarak çektiğimiz Yayla Kültürü Belgesel Sinevizyonu sizlerle paylaşıyoruz.

https://youtu.be/0uc9nGwmACo

Türkistan’dan Anadolu’ya Yayla Kültürü

Daha önce bu köşede yer alan yayla kültürü ile ilgili yazdığım yazıyı sizlerle paylaşıyorum.

http://www.gebzegazetesi.com/turkistandan-anadoluya-yayla-kulturu-ve-anamla-yaylada-gecen-guzel-gunler-makale,3798.html (Kaynak: Gebze Gazetesi)


banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981