Şerafettin ya da nam-ı diğer Kötü Kedi Şerafettin (bundan sonra ondan kısaca Şero diye bahsedeceğiz), şüphesiz Türkiye’nin en meşhur kedisi. Ayrıca fazlasıyla ağzı bozuk, arsız, ahlaksız ve kabadayı olan bu kedi, belki de ilk underground çizgi karakterlerimizden birisi. Bülent Üstün'ün kaybettiği kedisinden ilham alarak 1996’da yarattığı Şero, sinema macerasına ise 20. yaşına bastığı 2016 yılında kavuştu. 
 
Cihangir’in Arka Sokaklarına Doğru…
 
Aslında Şero’nun ayak izlerine, Bülent Üstün’ün Haziran 1994 tarihli “H.B.R. Maymun” isimli mizah dergisinde, başlangıçta sadece üç sayı çizdiği Tonguç bantında rastlıyoruz. Sonradan Şero’nun babası rolünde göreceğimiz Tonguç ile işte bu bantlarda karşılaşıyoruz. Şero ile ise iki yıl bekledikten sonra, 1996’da “L-Manyak” dergisindeki ilk macerası ile tanışıyoruz. “Kötü Kedi Şerafettin”i sinemaya uyarlama fikrinin de, Bülent Üstün’ün ikinci macerayı çizdiği bu zamanlarda ortaya atıldığını biliyoruz. Fakat somut adımların atılması için ise yıllar geçmesi gerekti. “Anima İstanbul”un imzasını taşıyan, yönetmen koltuğunda ilk uzun metrajlarını çeken Mehmet Kurtuluş ve Ayşe Ünal’ın oturduğu film, aslında 4 yılda tamamlansa da girişim aşamasıyla birlikte toplamda 8 yılda bitirilebildi. Tabii bu çok uzun sürenin layıkıyla kullanıldığını, filmin her bir karesindeki ince işçilikte, karakterlerin ve mekânların modellemesinin şaşırtıcı güzelliğinde görebiliyoruz. Zaten filme görsel anlamda kusur bulmak da neredeyse imkânsız gibi. Filmin giriş jeneriği ile birlikte arka sokaklarında dolaştığımız İstanbul, hem aslını aratmayacak kadar gerçekçi duruyor hem de filmin animasyon evreninin masalsılığını taşıyor. Zaten bu giriş ile birlikte film, bize sunacağı görsel dünyanın etkileyici olacağının sinyalleri de vermiş oluyor.
 
Aksiyonu Bol, Sürprizi Bol!
 
Senaryosunu, Bülent Üstün ve “Neredesin Firuze” (2004), “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” (2006) gibi filmlerin senaristi olarak tanıdığımız Levent Kazak ikilisinin birlikte kaleme aldığı film, Şero’nun 5 ciltlik albümünün ilk cildinden toparlanmış aksiyon dolu yeni bir macera sunuyor bize. Tabi neden yeni bir hikâyenin tercih edildiği anlamak güç değil: hem Şero’nun hikâyelerinin her biri, bir film etmeyecek kadar kısalar hem de törpülenmesi gerekecek kadar çok şiddet, cinsellik ve küfür içeriyorlar. Hal böyle olunca da yeni bir hikâye yazılmış olması pek şaşırtıcı gelmiyor; aksine uzun bir zamanın ardından gördüğümüz Şero’yu, nostaljik tatlarla dolu yeni bir macerada seyretmek çok keyifli oluyor. Hikâye, eski maceraları yeni bir olay örgüsü ile hoş bir şekilde birleştirerek Şero’nun alternatif bir orijin hikâyesini ortaya koyuyor.
 
Hem Nostaljik Hem de Yepyeni
 
“Kötü Kedi Şerafettin” animasyon film anlamında Türkiye’de şimdiye kadar görmediğimiz kadar iyi bir iş koyuyor önümüze. Hatta şu ana kadar ülkemizde gördüğümüz başarısız animasyonlardan sonra ilaç gibi geliyor! Görsel olarak kusur bulmakta zorlanacağımız film, ses tasarımı ve müzikleri ile de bizi etkilemeyi başarıyor. “İlk film” olmanın zorluklarını yaşadığı bazen hissedilse de pek çok hikâyeyi bir potada başarılı bir şekilde eritirken hem nostaljik bir tat yakalıyor hem de yeni bir macera ile bizi heyecanlandırabiliyor. Yaratılan atmosfer biraz fazla cilalı ve karşımızdaki Şero, aslına göre biraz daha efendi olsa bile “Kötü Kedi Şerafettin” unutulmayacak bir seyir fırsatı sunuyor. Size de bu keyifli macerayı seyretmek kalıyor…
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981