Türkiye’de ve son dönemde halka yesin diye sunulan oltadaki yem de anadili kullanma özgürlüğü...
Yeniliyor yeniliyor... Üstelik en yoksul kesimlerce saklanıp yanında yatılıyor...
Kürtçe anadil zokasını açığa çıkarmak için önce Türkçe ile “açılım” yapalım.
Hani şu Dünya’da en çok konuşulan onbeşinci dil olan Türkçe’den...
Orhun Kitabeleri’nden önceye ait yazılı bir Türkçe belge henüz bulunabilmiş değil. Ne o tarih? 700 yılları, yani bin 300 yıl öncesi.
Orta Asyalılar Anadolu’ya toplu göçe başlayıp İran üzerinde Selçuklu hanedanı olduklarında, kullandıkları dil artık başka bir Türkçe olmuştu. Uygurya’da, Özbekistan’da bıraktıkları ile benzerliği iyice azalmıştı.
Ana dil, yenge dil olmuştu Türkçesi...
Farsça ve Arapça etkisiyle Osmanlı’ya gelindiğinde, Selçuklu anaların dili de buharlaşmış, enişte dil oluvermişti.
Son 80 yılda Türkçe diye sözde anamızdan öğrendiğimiz dil de kusura bakmayın başkalaşım geçirdi.
Dil tarihçileri bunları bilimsel olarak yazıyor, ben “analar da anlasın” üslubuyla yazayım dedim.
Bugün Orhun Kitabeleri’ni orijinalinden okuyacak Türkiye Cumhuriyeti Türk’ü yaşamıyor. Osmanlı Türk’ü de yaşamamıştı, Selçuklu Türk’ü de...
Zokanın farkında mısınız?
Hadi şimdi de Kürtçe’ye bakalım.
Hani diyorlar ya “anadilimiz miladdan önceye'' dayanıyor diye...
“Ben Kürdüm anadilim Kürtçe” diyen bir tek kişi çıkıp, bugün konuştuğu dil ile bırakın Babil dönemini, Eyyubi dönemi belgelerini karşısında bağıra bağıra okusan, küfür zanneder.
Sorani, Borani, Zazaki...
Anlamaz, anlayamaz çünkü...
Analar doğurur, egemen dili belirler! Tarih boyunca böyle yaşanmıştır.
Dil gerçekte, egemenlerin iletişim aracı olarak biçimlendirdiği sesler organizasyonudur. Oradan sözcük araklanır, buradan devşirilir, kendi içinde türetilir, uydurulur ve yaşatılır. Yaşatılan dil, öğrenilen -ve elbette öğretilen- dildir. Ananın dili değil!
Konuştuğumuz dilin gelecek yüzyılda değişeceğini de bilerek vizyon oluşturmalıyız. Salaklığın alemi yok!
Dil deyince nedense isimler akla geliyor. Günümüz Türkçe’sinde cümle içinde kullandığımız isimlerin en az yüzde 60'ı yaklaşık yüz yıl önce yoktu. Bunlar, ya son yüz yılda üretilmiş ve öğrenilmiş cisimlerin isimleridir veya başka dillerden aparılmış isimlerdir.
Oysa bir dil içinde isimler dışında fiiller, zamirler, bağlaçlar, ekler vardır ve bir dili dil haline getiren isimler dışındakilerdir, özellikle de kurguyu oluşturan eklerdir.
Anadil iddiası ise trajik bir gericiliktir.
Ortak dil ihtiyacını siyasallaştıran uluslaşma kavramının ortaya çıkışı bile 300 yıl olmadı. Osmanlı, Selçuklu gibi hanedanlıklar devletti ama halkı asla ulus, millet değildi ki...
Anadolu ve Mezopotamya göçler, kabile kaynaşmaları ve soykırımlar tarihidir. “Ben Kürt’üm” diyen tıpkı Türk ırkçısı gibi komiktir, zavallıdır.
Gün gelecek, dünya tek dil konuşacak ve o dil asla anadil olmayacak!