Geçtiğimiz hafta sonu düzenlemiş olduğum kitap kulübünün toplantısı için bir kahvaltı organize etmiştim. Toplantı esnasında oldukça önemli bir şey dikkatimi çekti. Hava çok da soğuk olmamasına karşın etrafta çocuğuyla ya da bebeğiyle dışarı çıkmış bir anne ya da baba yoktu. Siz de dikkatlice etrafınıza bakacak olursanız, gerçekten de ya üniversite öğrencilerinin kafelerde vakit geçirdiğini ya çalışanların işlerine yetişmek için duraklara koşuşturmakta olduğunu ya da alışverişe çıkmış ev hanımlarının dükkanları gezmekte olduğunu göreceksiniz. Eminim ki bu ev hanımlarının da birçoğu dışarı çıkabilmek için çocuklarını bir yakınlarına emanet etmişlerdi.
Kış ayları bebeği ve küçük çocuğu olan anneler için çok zor geçer. Çocuklarıyla birlikte çıkıp zaman geçirecek bir yer bulamazlar. Biraz nefes alıp gündelik işlerin monotonluklarından kurtulmak için ya AVM ' lere ya da kendileri gibi çocuğu olan arkadaşlarına ev gezmesine giderler. Peki stresini atamayan, sosyal hayatı kısıtlanmış bu anneler ne kadar sağlıklı bireyler yetiştirebilir.
İngiltere neredeyse bütün bir yılı soğuk ve rüzgarlı geçiren bir ülkedir. Dil eğitimi için uzunca bir süre İngiltere de bulunduğumdan dolayı ben de bunu tecrübe ettim. Orada neredeyse her hafta bir festival düzenleniyor. Bu festivaller sadece gençlere değil her yaştan insana hitap ediyor. Özellikle çocuklu anneler için özel alanlar kuruluyor ve anne ile çocukların eğlenceli vakit geçirebilmelerine olanak sağlanıyor. Bu organizasyonların hepsi ücretsiz düzenleniyor. Havanın soğuk olmasına aldırmadan çocuğunu alan tüm anneler bu organizasyonlara katılıyor.
Bizim ülkemizin en önemli eksikliklerinden biri motive olmaya ve stres atmaya ihtiyacı olan bebekli ve çocuklu annelere sosyal aktiviteler düzenlenmemesidir. Unutmayalım ki anneler toplumda var olan tüm bireylerin hayattaki ilk eğitimini veren kişilerdir. Ve toplumların gelişmişlik düzeyleri de bu çocuklarla göre şekillenir.