Sözün; kelime, mana, ahenk ve sıralama yönlerinden kusursuz olarak açık ve güzel söylenmesi demek olan “Fesahat”; Kur’an’da kendisini harika bir şekilde göstermektedir. Yani, Kur’an; güzelliği, büyüklüğü, yetkinliği gibi özellikleriyle büyük bir hayranlık uyandırmaktadır. Bu özelliğiyle Kur’an; şaşırtıcı, etkileyici, olağanüstü, çok beğenilen ve onaylanan kutsal bir kitap olduğunu belgelemektedir.
Evet, Kur’an manen / manevi yönden, üslub-u beyan cihetiyle fevkalade / olağanüstü beliğdir. Anlatmak istediğini tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmaktadır.
“Üslub-u beyan ayniyle insan.” hükmü; “Üslub-u beyan ayniyle Kur’an.” şeklinde de ifade edilebilir. İnsan nasıl ki, konuşmasıyla; mahiyet ve içyüzünün anlaşılmasına vesile oluyorsa; Kur’an’ın nasıl bir fesahata sahip olduğunu da, üslubu nazara vermekte, gözler önüne sermektedir.
Evet, Kur’an manen beliğ olduğu gibi, lafız ve sözünde gayet / son derece açık ve selis / çok düzgün ve akıcı bir ifadesi, bir fesahati vardır. Fesahatinin / kusursuz söyleminin kat’i ve kesin olan varlığına ise, Kur’an okumalarının insanı usandırmaması, en büyük bir delil ve kanıttır.
Fesahatin hikmetine / gizli sebeplerine; söz ifade etme yolları olan teşbih, mecaz ve kinayeden ve maaniden / mana bilgilerinden bahseden Fenn-i Beyan ilimlerinin deha sahibi ulema / alim ve bilginlerinin şehadet / şahit ve tanıklıkları; bahir / büyük ve geniş bir bürhan ve delildir.
Evet, binler defa tekrar edilse bile usandırmıyor, bıktırmıyor; aksine büyük bir lezzet veriyor. Küçük bir çocuğun hafıza ve belleğine ağır gelmiyor; koca Kur’an’ı hıfzedip ezberleyebiliyor.
Yanında en kısık sesle konuşulmaktan rahatsız olup sıkılan, ağır bir hastanın kulağına; Kur’an sesi nahoş değil, bilakis hoş geliyor.
“Sekerat” zamanı / ölmek üzere olan bir kişinin kendinden geçmesi anında okunan Kur’an; o kimsenin damağına, şerbet / tatlı bir içecek gibi lezzet veriyor.
Kur’an zemzemesi / Kur’an’ın hoş sesi; o gibilerin kulak ve dimağlarında; aynen ağız ve damaklarındaki zemzem suyu misali; tarifsiz bir tad almalarına sebep oluyor.
Kur’an okumalarının usandırmamasının hikmetindeki sır / herkesin bilmediği gizli sebep şudur: Kur’an; kalplere kut ve gıda / yiyecek ve akıllara kuvvet, gına / ve zenginliktir. Ruh’a / insan ve hayvanlardaki dirilik kaynağına su ve ışıktır. Nefislere deva / çare, ilaç ve şifadır. İşte, bütün bunlardan ötürü; Kur’an usandırmıyor.
Nitekim, her gün ekmek yeriz, su içeriz fakat usanmayız. Oysa, en güzel bir meyveyi her gün yesek usandırır. Demek ki, Kur’an; hak ve hakikatin / gerçek ve doğruların hazinesi. Sıdk / sadakat ve hidayet / doğruluk, iyilik ve hakkın kaynağı. Harika / olağanüstü fasih ve fesahat sahibi eşsiz, ulvi / yüce bir kitaptır.
Kısaca Kur’an; her yönüyle fesahatla süslenmiş, kutsal bir eser olduğundandır ki, hiç usandırmıyor. Daima gençliğini muhafaza edip koruyor. Çünkü, zaman ilerledikçe Kur’an gençleşiyor. İlimler onun ondört asır evvel söylediklerini doğruluyor.
Evet Kur’an; taravetini / tazeliğini, halavetini / tatlılığını hep aksettirmeye devam ediyor. Hatta, Kureyş reislerinden tecessüs sahibi / araştırıcı zihniyet taşıyan beliğ / edip ve edebiyatçı bir zat; Allah’a şirk, yani ortak koşan müşrikler tarafından; Kur’an’ı dinlemek için gönderilmiş.
Dinlemiş, dönmüş ve demiş ki: “Şu kelam ve sözün öyle bir tatlılığı ve tazeliği var ki,
3543
insan sözüne benzemiyor. Ben şair ve ozanları, karışık ve tahmini sözlerle gelecekten haber verdiğini söyleyen / kahinleri bilirim. Bu, onların sözlerine hiç benzemiyor. Olsa olsa halkımızı kandırmak için sihir demeliyiz.”
İşte, her ayet ve suresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’an-ı Hakim’in fesahatine / kusursuz ifadelerine; en muannit / en inatçı düşmanları bile, hayran oluyor.
Mesela: “Sümme enzele aleyküm min ba’di’l-gammi emeneten nu’asen yagşa taifeten minküm…” / “Sonra Allah bu kederin ardından size bir emniyet, bir uyku verdi de, içinizden ihlas ile iman etmiş olanları o uyku sarıverdi.” (Al-i İmran: 154) Kısmen alıntılanan bu ayetin tamamında, heca harfleri denen; alfabe sırasına göre dizili bütün harfler mevcuttur.
Hakikaten bu ayette sakil / ağır bütün harfler mevcut olduğu halde; ayetin selasetini, yani sözün akıcı olma halini bozmamış. Üstelik, ayete bir revnak / parlaklık ve güzellik vermiş. Muhtelif / çeşitli tellerden mütenasip / uygun, mütesanit / birbiriyle uyumlu bir fesahat nağmesi katmıştır.