Şimdi buyurulur ki, sanılmasın ben yalnız Allah'ı hakkıyla bilen Ârif'e söz söyler, diğer insanları terk eder, kendimden onları uzak tutarım. Hayır ben herkesi severim. Fakat yalnız Ârif ve Allah'a âşık olana son derece ince olan ruhla ilgili halleri açıklarım. Onlara bu gerçekleri söylerim.
     İnsanoğlu son derece keremli ve şerefli kılınmıştır. Evet insan son derece sevilmeye ve acınmaya lâyık bir yaratıktır. Ve insan saadet ve mutluluğa istidatlı / kabiliyetli görülmüştür. (s.39) Gerçek bu olduğundan, ben mânen hepsine arkadaş olurum. Ve ben hayra sebep olmak ümidiyle herkesin kabiliyetine göre hakikatları açıklarım.

MESNEVÎ

Herkesî ez zann-ı hod şüd yar-ı men
                                                   Ez derûn-ı men necüst esrar-ı men

     Çeviri: Herkes kendi zannından bana yar ve dost oldu. Fakat benim içimdeki sırlarımı aramadı.
     Açıklaması: Ben insanlara öğüt verdikçe: “Biz bu öğüdü anladık ve söyleyen Ârif'e dost olduk.” diye bazı insanlar sözle ve fikren söylerler. Ama hakikat ve gerçeklerimi ve sırlarımı aramadılar buyurulması; benim sözlerimde olan mânaların hakikatını anlamak için fiilen çalışmadılar demektir.
     İç sırlarımı anlayabilmek için Rabbanî aşk ve Samedanî / İlahî bir seziş kabiliyeti gerekir. Rabbanî aşk'a ulaşmak için yaratılıştan kalbi yüksek yaratılmış olmak lâzım. Bununla beraber insanın; dünyada meşru olan birçok görevlerini elden geldiği kadar yerine getirmiş olması lâzımdır.
     Yüksek yaratılışı olan kimse meselâ sadaka, namaz, oruç ve güzel ahlâk ile beraber, hangi sınıf ve meşru san'atta bulunur ise, o sınıf ve san'ata ait tedbir ve önlemleri alır. Ve uygulayarak işine daima çalışır. Kendini yalnız ibadet ve kulluk etmeye vererek, diğer görevleri terk edip unutan insan  noksanlık etmiş olur. Aksine daima iş göreyim zanniyle meşru olan ibadetleri ihmal eden bilgisiz kimse de, geleceğini geçersiz ve perişan eylemiş olur.
     İnsan; ruh ve bedenden bir araya getirilmiştir. Böyle olduğu için, gerekir ki, hem ruhun saadeti için ruhanî hâller, hem dünya düzeni için dünya işleri ile uğraşsın. O şekilde ebedî saadeti kazansın.  Hâsıl edip, elde etsin.

MESNEVÎ

Sırr-ı men ez nale-i men dûr nist
                                                       Lîk çeşm u guşra an nûr nîst

     Çeviri: Benim sırrım, benim feryadımdan uzak değildir. Fakat sırrımı anlayacak (s.40) göz ve kulakta o nur yoktur.
     (Nitekim Cafer Sadık ne güzel der: “Allah mahlûkatına kelâmında tecellî etmiştir. Lâkin onlarda kalp gözü olmadığından göremiyorlar.”)
     Açıklaması: Ârif der: Benim sırrım ve hakikatim, ki insanlığın kurtuluşuna sebeptir. Hâllerim ve iniltimden uzak değildir. Ancak sözümün hakikat ve içyüzünü anlayan mutlu olur. Meram ve isteğine kavuşur.
     Ama bazı insanların göz ve kulağında aşk nûru veya zekâ nuru olmayınca iş değişir. İster istemez gerçeği anlamaktan uzak bulunur. Bununla beraber zekâ nuru ve aşk nurlarına sahip olmayanlar bile  vardır. Bunlar doğru yola girmiş ve adalete malik ve sahip iseler durum değişir. Bu takdirde Rabbin merhametine lâyık olurlar. Saadet ve mutluluğun gül bahçesi içindeki sarayına ulaşırlar.


























banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981