KKTC’nin medeniyet tarihimizde ki yeriyle ilgili yazı serimize bugün Kıbrıs’ın üç şehriyle veda ediyoruz. Kültür ve medeniyet tarihimizde önemli izleri olan, Limasol, Baf ve Gazi Magosa’da yaptığımız araştırmaları sizlerle paylaşıyorum.
Kıbrıs Adası’nın güney bölgesinde önemli bir liman olan Limasol, MÖ IX. Yüzyılda Fenikeliler, sonraları Asurlular, Mısırlılar, Persler, Büyük İskender, Ptolemaioslar, Romalılar ve Bizanslıların egemenliğinde kaldı. 1191 yılında İngiliz kralı Arslan Yürekli Richard’ın eline geçti. Son olarak Lusignanların yönetimine giren Limasol, Kıbrıs’ın fethiyle birlikte 2 Temmuz 1570’te Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girdi. Uzun bir süre Türk hakimiyetinde kaldıktan sonra, 1878’de İngiliz hakimiyetine girdi. 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulunca, cumhuriyete bağlı bir şehir oldu.
Osmanlı yönetiminde, şehirde birçok Osmanlı dönemi yapılarına rastlanmaktadır. Bunlardan Mesten Ağa tarafından 1899’da yaptırılan Cami-i Kebir, Köprülü İbrahim Ağa tarafından 1906’da yaptırılan camii sayılabilir.
Şehrin en önemli stratejik noktalarından biri ise kalesiydi. Önce Bizanslılarca, daha sonra onun üzerine Lusignanlarca yaptırılan bu kale, Kıbrıs Valisi Venedikli Francesko Bragadino tarafından 1525 yılında tahrip edildi. 1844 yılında Osmanlı yöneticilerince onartıldı. Bugün müze olarak kullanılmaktadır.
Şehrin ticaret hayatında önemli bir yeri olan limanı ise, yine Osmanlı döneminde, 1859 yılında yapıldı.
Bu yapılardan başka Hasan Ağa tarafından yaptırılan mescit, 1847 yılında Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan polis binası da Osmanlı dönemi yapılarındandır.
Limasol’da yaşayan Rumlar içinse, 1875 yılında Katolik kilisesinin yapımına, Osmanlı Hükümetince izin verilmiştir.
BAF’DA OSMANLI İZLERİ
Yunan mitolojisi, “Tanrıların gönlünde tatlı arzular uyandıran, gelip geçen insan nesillerine ve kararlarla denizlerin beslediği bütün canlılara boyun eğdiren Kıbrıslı tanrıça Afrodit’in Baf kıyılarında deniz köpüklerinden vücut bulduğunu” söyler. Yunan göçmenleri tarafından Baf’ta Aşk Tanrıçası Zühre’ye ait olan bir büyük mabet bulunmaktaydı. Kıbrıs Adası’nın kuzeybatı kıyısında bulunan Baf, Osmanlı İmparatorluğu döneminde muhassıllar aracılığıyla yönetilen 1500 nüfuslu bir kasaba idi. Kıbrıs’ın Osmanlı egemenliğine girmesinden sonra buraya Hafız Ahmet Paşa tarafından bir kale yaptırıldı (1592). Daha sonra buradaki kilise camiye çevrilerek ibadete açıldı (Ulu Camii; Cami-i Kebir). Yunan ihtilalinden sonra bazı isyancılar da buradan ayaklanmayı desteklediler. Kazada meydana gelen ayaklanmalarda Nemçe Konsolos Vekili, isyancılar tarafından katledildi. Bunun üzerine harekete geçen Osmanlı padişahı Hatt-ı Hümayun göndererek, olayların araştırılmasını ve konsolos vekilinin öldürülme sebebinin tahkikini emretti.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde kaza, birçok İslami yapılarla süslenmiştir. Bunlardan Yeni Camii (1967’de yıkılmıştır), Musalla Tepesi Camii, Hasan Ağa Tekkesi, Yeni Camii Hamamı, Hasan Ağa Tekkesi Hamamı, Osmanlı Çeşmesi Hamamı önemli yapılardır. Bu yapılar kesme taşlardan yapılmış, çoğu metruk ve yarı yıkık durumdadır. Bu yapıların dışında Baf’ta pek çok Osmanlı hamamı ve çeşmelerinin kalıntıları da vardır. Kazaya bağlı Termonos Köyü’ndeki Rum Ortodoks Kilisesi harap olduğundan 1860 yılında Osmanlı Hükümetinin izniyle yeniden inşa edilmiştir.
MAGOSA’DA OSMANLI İZLERİ
Adını “kumla saklı” veya “kumla boğulmuş” anlamına gelen Ammokkostos’tan (Sonradan Famagusto) aldığı ileri sürülen şehir, 274 yılında kuruldu. Orta çağ’da önemli işlek ticaret merkezlerinden biriydi. 1374’te Cenevizlilerin, 1489’da da Venedik Cumhuriyeti’nin yönetimine girdi.
Magosa’nın Osmanlı Devleti’nce fethi, Kıbrıs’ın Türkler tarafından fethinin son bölümünü oluşturur. Limasol, Larnaka, Lefkoşa’nın fethinden, Girne ve Baf’ın kendiliğinden tesliminden sonra olmuştur. Şehir 18 Eylül 1570’te Osmanlı kuvvetleri tarafından, denizden ve karadan olmak üzere kuşatıldı. Önce şehrin teslimi istendiyse de olumlu cevap alınamadı. Lala Mustafa Paşa, 17 Nisan 1571’de, orduya büyük bir resmi geçit yaptırarak, siper, tabya, hendek yapımı işine girişti. Tabyaların karşısına uygun yerlere 74 top yerleştirdi. Toplar, şehri dövmesine rağmen şehre girilebilecek delik açılamıyordu. Sonunda lağım faaliyetlerine girişildi. 21 Temmuz 1571 günü duvarlardan birinde büyük bir delik açıldı. Türk askerleri, önlerinde bulunan bir tabyayı zapta muvaffak oldular. 1 Ağustos 1571 sabahı Venediklilerin teslim olduklarını bildiren beyaz bayrakların surlar üstünde dalgalandığı görüldü. Yapılan teslim şartlarından sonra, 7 Ağustos’ta şehre girildi. Bundan sonra Türkler yönetiminde Kıbrıs Beylerbeyliği’ne bağlı bir sancak merkezi oldu. Şehir, 1735’te meydana gelen büyük bir yer sarsıntısıyla yıkıldı. Bazı Osmanlı devlet adamları ve ediplerin, Magosa zindanlarına hapsedilmesi, şehre ayrı bir özellik kazandırmıştır. Nitekim, Namık Kemal de 1873’te burada tutuklu kalmıştır. 1878’de İngilizlere bırakılan şehir, 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir şehri oldu.
1881’de 3 bin 367 nüfusa sahipti. Magosa’daki mimari yapılar arasında camiler, kiliseler ve kale yer alır. Başlıcaları: Ayios Yeorgios Kilisesi’nden çevrilen Buğday Camii (Sinan Paşa Camii)’nin bahçesinde 28. Mehmet Çelebi’nin mezarı bulunmaktadır. Lala Mustafa Paşa Camii, Ayios Nikolaos Kilisesi olarak yapılmış (1312), 1571 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. İşlemeli üç kapısı bulunan camideki minare, bir Türk eseridir. Magosa’nın alınmasından sonra bu cami, 1954’te Lala Mustafa Paşa Camii adını aldı. XVI. Yüzyılda kilise olarak yapılan Stavros Kilisesi’nden camiye çevrilen Debbağ Camii de harap durumdadır.
1571 yılında Türklerin şehri almak üzere yaptığı saldırıda şehit düşen Canbulat Bey için yaptırılan “Canbulat Türbesi”, bugün Kıbrıs’ta Magosa Türkleri tarafından ziyaret yeri haline getirilmiş olup, Hala Sultan’dan sonra Türklerin en büyük ziyaretgahıdır.
Kutuposman Tekkesi, Halvetiye Tarikatı mensuplarından Kutup Osman Efendi için, Kıbrıs Muhassılı Seyit Ahmet Ağa tarafından 1738’de yaptırıldı. II. Abdülhamit devrinden onarım gördü.
Sultan Abdülmecid döneminde Magosa Kalesi onarıldı (1844). Sultan Abdülaziz döneminde kale, ikinci bir onarım daha gördü (1866). Aynı devirde Magosa kazasının Mesarina nahiyesine su getirildi (1870). Kasabadaki çeşme ve köprü V. Murat döneminde onarıldı (Mayıs 1876). II. Abdülhamit devrinde ise kasabada gömülü bulunan Osman Efendi’nin türbesi ve mescidi onarıldı (1887).