Van Depremi’nde otel yıkıntısı altında DHA yerel muhabirleri Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir can verdi de, gazeteciliğin ne kadar sevilen, değerli ve dahi önemsenen bir meslek olduğunu gözyaşları içinde öğreniverdik.

Başta sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere ileri demokrasimizin tüm etkili, yetkili, ilgili zevatına ve cümle ahaliye “yazılı özür” ümü bildiririm.

Bir gazeteci öldü diyeler,
Ardından gözyaşı dökeler.
Üç gün sonra unuturlar
Böyle garip bencileyin!

Köşe tutan Ağlayıcılar, tetikte enkazı gözlerlermiş meğerse...

İstanbul medyamızın genetik gazetecilerinin şehvetli kalemleriyle N.Ç. gibi kendi rızamızla seviştik.

“Necip Türk Basını” nın önsevişme bilmez N.Ç.’lerine bir de biz bakalım:

1. Gazeteciliği meslek sanarak öğrenim gören ve böylece geri dönülmez yola girenler:

Sayıları 60'a ulaşan iletişim fakülteleri, yılda 10 bine yakın mezun verir. Reklamcılık, Halkla İlişkiler vs. bölümlerini ayrı bile tutsak; her yıl 3 bin gazeteci adayı genç işsiz sokağa salınır.

Bugün itibariyle 3 bin 329'u facebook.com’da “Medya Okuryazarlığı Dersini İletişim Fakültesi Mezunları Versin”  diye yakarmaktadır. Hayli zamandır Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, yardımcılarına, Milli Eğitim Bakanı’na, milletvekillerine, hatta milli eğitim müdürlerine dilekçeler, e-postalar ile “Bizi bari devlet memuru yapın” yalvarmasındadırlar.

1970'li yıllarda gazetecilik öğrencisiyken “Tek Yol Devrim!” derdik. Şimdiki moda ise şu:

“Tek Yol Biad!”

2. “Alaylı” diye tanımladığımız devşirme gazeteciler:

Bu grubun gasteci yumurtasından çıkmış, gasteci spermiyle döllenmiş veya gasteci ile Akköprü’de göt tokuşturmuş türü vardır. Bu nadide tür, eskiden kolejleri ite kaka okurdu. Şimdilerde ne idüğü belirsiz  ABD state (devlet) üniversitelerinden alınmış muhtelif diplomalarla tapu tahsisli medya koltuklarındalar.

Hepsi janti, hepsi fıstık ama...

Asıl alaylı gazeteciler ise Kunta Kinte’lerdir! Çoğunluğu taşradadır ve gastecilik yaptıklarını sanırlar. Sosyal güvenceleri yoktur. Üç kuruş telif, beleş yemek, hediyeler... İdare eder!

Yerel güç odaklarına kah ricacı kah şantajcıdırlar! Zıt gibi görünen ama aynı kapıya çıkan bu iki kimliklilik dışında bir yol olmadığına inanırlar.

Çanakkale’de sponsorlu, 200 lira ödüllü gazetecilik yarışması, bu anlamda sanırım en son örnektir.

Biga ve Çanakkale “Batı” dır! TÜİK’e göre eğitim ve teknoloji kullanımı nedeniyle “gelişmiş bölge” dir.

Çanakkale İl Genel Meclisi bütçe görüşmelerini sürdürüyor. Bigalı Başkanı ve iktidar meclis üyesini zırt pırt arıyor, ilin bütçesiye ilgili ayrıntıları öğrenmeye çalışıyorum.

Telefonlarımıza ya çıkmıyorlar, ya da soruları yanıtlayacak zaman yok.

Bir sabah kalkıyorum, il merkezinde bir basın toplantısı yapmışlar. Yeniden arıyorum.

-Basın toplantısı yapmışsınız. Daha dün görüştük ve söz etmediniz..?
-Biz Çanakkale basınıyla yaptık!
-Yazıklar olsun!


Suratına telefonu kapatıyorum.

Benim bu yaptığım, onların Biga’daki okura yaptığı saygısızlık yanında nezaket kalmadı mı?

Biga Çanakkale’nin en büyük ilçesi ve İl Genel Meclisi en önemli gündemini görüşüyor.

Bigazete nerenin “Basın” ı?

Vergi ödüyoruz! Biga Vergi Dairesi Çanakkale Deftardarlığı’na değil de Cayman Adaları’na mı bağlı?

Bigazete sosyal güvenlik primlerini Brüksel’e mi ödüyor?

Kime hesap veriyoruz? Biga Cumhuriyet Savcısı, mahkemeleri Şam Kadısı’na mı bağlı?

Bigazete’yi okuyan bunca Bigalı, Kandil’den mi talimat alıyor?

Yoksa, seçilirken aldıkları oyları Potamyalılar mı verdi?

Çanakkale Valiliği resmi web sitesine de mi bakmadılar? Orada Bigazete’nin linki açıkça yazıyor.

Vali beye de mi sormadılar?

Altı yıl sonra ilk daveti ondan aldık; 100 km. öteye akşam da olsa gittik.

Bigazete iletişim fakültelerine tez konusu olacak 6 yıllık bir yapı.

-Her şeyi ile yasal!
-Marka tescilli.
-Çalıntı haber yayınlamıyor.
- Yazarlarına kadar içeriği özgün.
-Bedeli ödenerek alınabiliyor.
-Resmi ilanı kökten reddediyor.
-Sanal ortamda “com.tr” uzantısı kullanıyor ve gücü de ortada.

Yoksa...

Birileri, genç meslektaşlara örnek oluruz, yurt çapında böyle ilkeli yerel gazeteler yaygınlaşır korkusunda mı?

Korkunun ecele faydası yok!

Gazetecilik mesleğine türlü tuzaklar kuran zamane siyasetçisi, kendisini de gazetecilerin adam ettiğini çok iyi bilmeli.

Halk da gerçeği görmelidir!

Gazetecilik bir meslektir. Her meslek gibi öğrenim kurumları vardır, öğrenilir. Gazeteci yetiştiren öğretim kurumları, gazetecilik için gerekli çok sayıda bilim dalında ne yazık ki yetersiz öğrenim veriyor. Ekonomi, hukuk, edebiyat gibi komşu bilim dallarından mezun olup gazeteciliğe gönül verenler ise iletişim biliminden yoksun.

Hukuk fakültesini bitiren, stajını yaptı, barosuna kayıt oldu mu; kim ne halt ederse etsin avukattır!

Mühendislik fakültesi bitiren ve odasına kayıt olan da mühendis!

Meslek lisesini, mesleki eğitim merkezlerinde ustalık öğrenimini bitirip odasına kayıt olan da...

Yurdum siyasetçisi için yalnızca gazetecilik meslek değildir. Bir meslek odası bile yoktur! Dernek neyine yetmiyor değil mi?

Adını yazamayandan donunu toplayamayana herkes gastecidir!

Yuh olsun!

Sonra kalkıp avını yedikten sonra, tatlı suda kuyruk sallayan timsah gibi gözyaşı dökeceksin!

Siyasetçi olarak ürettiğin kaoslarda, savaşlarda, enkazlarda adeta Niyazi olanlara da “Şehit” diyeceksin.

Biz de yiyeceğiz öyle mi?

Biga’dan aynıyla vakiler vereyim:

-Biga Kaymakamı dahil, kamunun tüm yetkili birimleri bedava gazete okumak ister. Halkın sesini duyacağı diğer yollar da tıkalıdır. “Yerel gazete okumam”  sorumsuzları da vardır.

Her ay binlerce liralık resmi ilan peşkeşi ile çıkan sözde gazete, özde beleş cam parlatıcıları yeterlidir.

Yerel kamu yetkililerinin yerel halk ve gelişmelerle bağı, işte bu nedenlerle son derece düşüktür.

Çünkü siyasetçi, yerel gazeteleri yerel kamu birimlerine yasaklamıştır.

Hele Belediye...!

Yerel yönetimdir, başkanı hiçbir birimine bedeli ödenmiş yerel gazete girmediğini söyler.

Bigazete’yi abonelerimizden bulup buluşturup okuduğunu bilmeyen yok tabii ama o ayrı bir konu.

İktidar partisi örgüt binasına Bigazete girmez. Ana muhalefet partisininkine de...

Yerel gelişmelerden haberdar olması gerekenler yalnızca şirketler ve  iş yaşamındaki kişilermiş gibi...

Belki bu nedenle iş dünyası siyasetçiden daha donanımlı, halkını ve gereksinmelerini daha iyi biliyor. Belki de bu nedenle siyasetçi eliyle Niyazi edilen gazeteciler için, iş dünyası timsah gözyaşı dökmüyor.

Açık açık kahkaha atın, sinsice gülün ama bari tahrik etmeyin.

“Biad Devri Niyazileri” mizi, biz de sessizce, öfkesizce içimize gömelim.



banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981