Üç büyük Cumhuriyet kurucusu ismin dışındakiler için, Çankaya ya dokunulmazlık adresi olmuştur ya da kariyer planlamasındaki son nokta.
Ben hükümete bakarım ve öyle yapıyorum.
Bir düş kimliği, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı koltuğunda artık...
Stratejik Derinlik adlı sıradan insanların bile gülebileceği komiklikteki kitabı, yurt çapında ilgili fakültelerde ders kitabı diye öğrencilere adeta not alma zorlamasıyla sattırılarak okutulan yeni başbakanın, kısa sürede nasıl çuvalladığını birlikte izleyeceğiz.
Bir geçiş dönemi Başbakanı olarak atandı, 2015 Genel Seçimleri ile görevi de büyük olasılıkla bitecek şekilde...
AKP Hükümeti ise yapısını koruyarak görevini sürdürüyor. 2015 Genel Seçimleri'ni yine AKP kazanırsa -biraz zor görünüyorsa da-; Abdullah Gül mü dersiniz, Numan Kurtulmuş mu dersiniz onu bu kesinlikte söyleyemem, ama Başbakanlık için başka bir ismi göreceğimizden hiç kuşkum yok!
Ben bir de muhalefet partilerine bakarım. Onların da elbette genel başkanlarına değil!
Çok partili parlamenter demokrasi zaten yurdumda şeklen var. Mevcut sistem, yapanlarca bile işin içinden çıkılmaz olarak değerlendirilirken; benim gözümle bakanların, sistemin özüne muhalefet etmek dururken, kişilerle ne işi olsun ki?...
Günümüz koşullarında ülkeyi yöneten ben olsam ne olur, "Türkiye'yi bu bu nitelikteki insanlar yönetsin" derken bir çırpıda sayabileceğim yüzlerce saygın ve değerli insan olsa ne olur?
Kokmuş ızgarada lüfer balığı bile pişse, yenir mi?...
Değişen dünya koşullarına bakmadan, ezbere siyaset muhabbetinden çok sıkıldım.
Küresel çapta paranın ve silahın sahibi değilsen, paranın ve silahın sahibinin kuklası değilsen; kim takar senin bölgesel liderliğini?
Türkiye gibi bir ülkeyi yönetecek anlayışı tanımlamak için, çok uzaklara gitmek gerekmiyor. Başkalarının ülkelerini yönetmeye kalkma saflığına da, hiç gerek yok!
Bu çağda saygın bir devlet olmanın yolu, kendi ülkeni huzur adası yapmaktan geçiyor. Bunun da bir tek sırrı var, komşu ülkelerin içişlerine karışmamak ve kendi ülkenin içişlerine karışanlara da çok sert tavır takınmak!
"Benim ülkem Türkiye. Benim devletim Türkiye Cumhuriyeti. Benim yurttaşlık kimliğim Türk'tür! Bana, ister anam ve babamın, ister egemen güç odaklarının giydirdiği etnik ve dinsel kimlikleri, kendime özel kültürel kimlikler olarak değerlendiriyorum. "
Eğer bunları diyemeyenler varsa -ki ahlaksız siyaset bu konuda milyonlarca insanın aklını çeldi- ben onlarla aynı yurttaşlık kimliğini paylaşmaktan mutlu değilim.
Beni bu denli açık, net, köşeli yazmaya yönelten bu gericiliğe meydan okuyorum.
Türk olmam bir etnik kimlik, ırkçılık değil, siyasal yurttaşlığımın olmazsa olmaz adıdır. Gün gelir sın ırlar kalkar, Dünya Yurttaşı olma hakkımı kullanma koşulları oluşur; ancak o zaman bu kimliğimi kendi özel kültürel kimliğim sayarım.
Benim dinsel inancım da, siyasal kimliğim olamaz! Şu veya bu dinsel kimliği siyasal kimlikler olarak kabullenmemi de, kimse benden isteyemez!
Ben de görüyorum, yaşıyorum, biliyorum. Türkiye Cumhuriyeti artık şekil olarak ortada duruyor. Sorosçuların 2. Cumhuriyeti ile oyalanırken, artık Yeni Osmanlı ile karşı karşıyayız.
Doğal olarak ben ve benim gibi düşünenler; yani Atatürk Cumhuriyeti çocukları, statükocu, gerici, çağ dışı oluyoruz.
Uzay geometrisinde, bulunduğun yere göre konumlanırsın ve her doğru sanılan bir eğridir. Eğriler uzayında kimin ileride kimin geride olduğu matematiğin değil, felsefenin ve mantığın konusu olabilir.
Bulunduğum noktanın bir azınlık noktası olduğunun elbette farkındayım. Seçmen eğilimlerine baktığımda, benim gibi düşünenlerin yüzde 15-25 aralığına ancak ulaştığını bilecek birikimim de var.
Ne gam!
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken yüzde 1 bile değildik. Yüzyılda yüzde 25'e ulaşmanın verdiği umut, bana ve benim gibi düşünenleri mutlu etmeye yeter! Bir, iki nesilde; bir ulusun ağırlıklı çoğunluğunun ilkel kimliklerden arınmasını bekleyecek saflıkta hiç olmadım. Hele "Dünya İnsanı" olmanın belki on nesile daha ihtiyaç duyduğu öngörüsüne de sahibim.
Bir insan, ancak kendi ömrü boyunca düşünür; ama yaşadığı gezegen milyarlarca ömür boyunca değerlendirilir. Geleceğe işte bu uzun vadede bakınca, umutlu ve mutlu olmayı öğrenmeliyiz. Günübirlik mutluluklar, küçük mutluluklar bu nedenle bana yetiyor ve hatta büyük mutluluklardan bu nedenle uzak duruyorum.
Eğer öteki tarafa servet götürme gibi sağlık sorunlarınız yoksa, size de öneririm...