Okul bittiği zaman, aç kalmamak için çalışmak zorundayım. Üstün performansım sayesinde prim alabilmek ve patronlarımın, müdürlerimin gözüne girip, iş arkadaşlarıma örnek bir çalışan olabilmek için de, sabah erkenden kalkıp, hem üzerimdeki uyku mahmurluğunu atmak hem de etrafımdakilere pis koklamak için ilk önce duş almalıyım. Ardından, ''kahvaltı günün en önemli öğünüdür'' sözünü kendime düstur edinip, güzel bir kahvaltı yapmalıyım ki, o örnek ve primleri hak eden adam olabileyim. Eğer işlerimi tamamlayamadıysam, öğle yemeğini masamda yemeliyim. Akşama iş sarkarsa, ''bana ne len, sanki benim işyerim'' diye düşünmemeliyim. Gerekirse sabahlamalıyım. Sonra, aşık olmalıyım. Diyelim aşık olamadım, ben diyeyim genel müdür, siz deyin müdür olan yakın arkadaşlarımla toplanıp(ben yanlışlıkla bir şirkette genel müdür falan olursam, kimseyi tanımam. Çok yavuşak bir adam olurum. Zenginim sonuçta, genel müdürüm. Öyle herkesle muhatap olamam), evliliklerimiz üzerine konuştuğumuz sırada, ''güzel değil ama makyaj yaptığında güzel gibi oluyor. Bazen o kadar güzel gibi oluyor ki, kendi kendime 'ben karımı aldatamam arkadaş' deyip, sırtımı dönüp uyuduğum bile oluyor'' diyerek anlattığım, kariyer sahibi bir kadınla, her kariyer sahibi ama aşık olamamış kişilerin yaptığı gibi mantıktan çok uzak fakat ''mantık evliliği'' olarak adlandırılan evlilik çeşidinden yapmalıyım. Yaz tatilinde, beş yıldızlı bir otelde, beş bin kişiyle birlikte açık büfe bir tatil yapıp, fotoğraflarımı feysbuk'ta,
''aşkların en güzeliyle harika bir tatil'' adını verdiğim albümde paylaşmalıyım.
Piii, ne saçma işler be. Ben bunların hiçbirisini yapamam ki. İstesem de olmaz zaten. Hem kariyer planları, büyük düşleri olan bir kadının benimle ne işi olur. Bir keresinde, büyük düşleri olan bir sevgilim olmuştu. Daha bir buçuk ay olmadan, ''senden bir ALEX olmaz'' deyip gitmişti. Arkasından, ''haklısın'' diyebilmiştim sadece.
Ben hep kolay yolları seçtim. Zoru görür görmez de, her tembelin yaptığı gibi yolumu değiştirdim. Hem, öyle büyük hayallerimde olmadı hiç. Mesela, ''sayısaldan beş trilyon çıksa; beş ev, beş de araba alırım, kalan parayı da faize yatırırım'' gibi paralı düşler de kurmadım. İçinde para bulunan en büyük hayalim, sayısal loto'dan 100 bin lira kazanmak. O da, okul bittikten sonra sınav stresiyle falan uğraşmadan bir dört sene daha özel üniversitede sinema – televizyon okuyabilmek için. Ne güzel, istediğim zaman yatıp, istediğim zaman kalkıyorum. İyiyim yani böyle. Ne gereği var ki bu kadar çok şeyle uğraşmanın.
Olamayacaklarımı düşündüğüm sırada, KPSS'ye hazırlanan üst düzey kamu yöneticisi aday adayı arkadaşım beni dürtüp, ''kalkıyoruz'' dedi. Kafe'den çıktığımızda, sokakta itiş – kakış futbol oynayan çocukları gördüm. Keşke orta sahada, ben olabilseydim.