Torunum ve adaşım İsmail Arvas ile İstanbul’un Şile ilçesine bağlı, tarihi İpek Yolu üzerindeki Değirmençayırı Köyü’ndeki Horasan Alperen’e ait türbede Fatiha okuduk; Devr-i Âlem Belgesel TV Programı olarak tarih ve kültür araştırması yaptık.
https://www.facebook.com/share/v/1DN2BxseUg/?mibextid=wwXIfr

İSTANBUL’UN ŞİLE İLÇESİNİN TARİHİ İPEK YOLU ÜZERİNDEKİ DEĞİRMENÇAYIRI KÖYÜ’NDEN DEVRİ ÂLEM TV VE GEBZE GAZETESİ CANLI YAYINDA
https://www.facebook.com/share/v/1AKxV4BfZV/?mibextid=wwXIfr

Tarihin canlı şahidi olan tarihi eserler, türbeler ve asırlık ağaçlar korunup geleceğe miras bırakılmalıdır.
Gebze ile Şile arasında sınır olan, adını bölgedeki tarihi su değirmenlerinden alan Değirmençayırı Köyü; tarih ve kültür araştırmacılarının ilgisini bekliyor.

İSTANBUL’UN ŞİLE İLÇESİNDE DE BELGESEL TADINDA DEVR-İ ÂLEM

Osmanlı döneminde Kocaeli Sancağı’na bağlı nahiye merkezi olan Şile bölgesi, Ağva ve köylerle ilgili tarihi bilgiyi sizlerle paylaşıyorum.

Şile, tarihi M.Ö. 12.000–6.000’lere kadar inen bir yerleşim birimidir. “Şile”, Yunanca bir kelimedir; Türkçede “mercanköşk” anlamına gelir. Bu bitki tepelerde ve dağ sırtlarında yetişir, güzel kokulu çiçekler açar.

Şile, İstanbul’a bağlı 32 ilçeden biridir. Türkiye’nin kuzeybatısında, Marmara Bölgesi’nin kuzeydoğusunda; Çatalca–Kocaeli bölümünde, Kocaeli yöresinde ve Kocaeli Yarımadası’nın Karadeniz kıyısında yer alır. İlçenin doğusunda Kocaeli’nin Kandıra; güneyinde yine Kocaeli’nin Gebze; güneybatısında İstanbul’un Kartal ve Ümraniye; batısında İstanbul’un Beykoz ilçeleri; kuzeyinde ise Karadeniz bulunur. İlçe alanı 736 km²’dir.

Batıda Kurnaköy, güneyde Değirmençayırı Köyü, doğuda ise Ağva beldesi arasında uzanan Şile ilçe arazisi kabaca ters bir üçgen şeklindedir.

Şile merkezinin İstanbul’a (İstanbul’un merkez ilçelerinden Ümraniye’ye) uzaklığı 55 km’dir. Köylerine asfalt ve stabilize yollarla ulaşım mümkündür. 2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre ilçe nüfusu 10.800 olmasına rağmen yaz aylarında bu nüfus 100.000–150.000’e, hafta sonları ise 300.000’e kadar yükselmektedir.

İstanbul’un en kuzeydoğusundaki beldesi Ağva, sırtını ormanlara yaslar; bir yanında Yeşilçay, diğer yanında Göksu dereleri akar. Her iki derenin Karadeniz’e döküldüğü yerde, zamanla oluşan küçük bir delta üzerinde kuruludur. “Ağva”, Latincede “iki dere arasındaki yer” anlamına gelir.

Doğası öylesine yeşildir ki bu renk derelerine bile yansır. Normalde mavi akan dereler, burada yeşilin tonlarına bürünür. “Yeşil Ağva” adı da buradan gelir.

Ağva’nın bilinen tarihi Hititlerle başlar; Frigler, Romalılar ve Osmanlılarla devam ederek günümüze uzanır. Yörede Roma ve Hristiyanlık dönemine ait izler bulunur.

Ağva’nın Karadeniz’e bakan cephesi uçsuz bucaksız, geniş kumsallarla kaplıdır. Yerleşim alanları iç kısımlarda ve çamlıkların arasında olduğu için görüntü ve deniz kirliliği yaşanmaz. Doğal plajı her zaman temizdir.

Ağva’nın doğusunda kalan Yeşilçay, adını sahilindeki bitki örtüsünün suya yansıyan görüntüsünden alır. Karadeniz’e döküldüğü yerdeki mendirekler ve ilçe boyunca uzanan rıhtım sayesinde küçük tekneler için doğal bir liman görevi görür.

Mendirekle ilçe merkezi arasında uzanan rıhtım boyunca çay bahçeleri, kafe ve restoranlar yer alır. Ağva’yı dolaşanlar yorgunluklarını burada ya da belediye tarafından düzenlenen parkta atabilirler.

İki derenin arasında kalması Ağva’yı adeta bir balık cenneti hâline getirir. Karadeniz’deki balıkların neredeyse tamamı tatlı su banyosu yapmak için buraya gelir. Balığa çıkan tekneler dolup taşar; hafta sonları tezgâhlar önünde uzun kuyruklar oluşur. İstanbul’un balık ihtiyacının önemli bir kısmı buradan karşılanır.
(Kaynak: http://www.sileagva.org.tr/index.php/sile-agva/sile-tarihi/)

Editör: Hüseyin Resul Şimşek

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981